Gazetede okuyanlar ve televizyon izleyenler üç kısma ayrılır.
Birinci kısım okuduklarına ve izlediklerine asla inanmayanlar. Onlara göre “Medya yalancıdır.”
İkinci kısım ise medyanın her dediğine inananlar. “Medya ne derse doğrudur” diyenler.
Üçüncü kısım ise okuduğunu ve izlediğini analiz edenler. Yalanı ve doğruyu ayırt edebilme liyakati olanlar. Bunlara göre de “medya yalan da söyleyebilir doğru da söyler.” En bilinçli okuyucu üçüncü sırada olanlardır.
Evet. Medya yalanda söyler, iftira da atar, gerçekleri gizler de, doğru da söyler. Bir okuyucu kimin yalan söylediğini, kimin doğru söylediğini anlamalıdır. Mesela ben her zaman tekrar ederim. “Doğrunun en iyisini yalancıdan öğreneceksin.” Yaşım hayli ilerledi. Yarım asırdır gazeteleri takip ederim. Türkiye’de öyle gazeteler var ki işleri güçleri Türkiye’ye zarar vermektir. Türk milletinin milli ve manevi moral değerlerini takip etmek için yayın yaparlar. Bunlar uluslararası baronlardan destek alırlar. Sermayelerinin gücü o çok uluslu Siyonist sermayenin desteğinden gelir. Bunlar zaman olur iktidarlar yıkarlar, darbeler yaptırırlar. En namuslu insanları yerin dibine batırırlar. Ülkesine en güzel hizmet veren bir şahsiyeti öyle itibarsızlaştırırlar ki, adamcağız kendisini savunamaz. Hani diyoruz ya “Bu ülkeye hizmet etmenin bir bedeli vardır” diye. İşte Türkiye’ye hizmet edenlerin tamamı bu alçak ve satılmış basının iftirasına uğramıştır. Sadece iftira ile kalsalar bir şey değil. Mesela Adnan Menderes’i bu alçakların iftiraları astırmıştır. Yine Turgut Özal’a on binlerce insanın ortasında, milyonlarca insanın seyrettiği canlı yayında kurşun atmışlardır. Bu işi kimin yaptırdığını araştıran rahmetli Özal o günkü medya kralları Simavilere ulaşmıştır da, hadi ülke daha fazla zarar görmesin, diyerek işi kapamıştır. Yani alçaklar bu ülkeye hizmet edenlere sadece iftira atmakla kalmıyorlar kurşun da atıyorlar. Zaten sonrada Özal şüpheli bir şekilde ölüp gitti. Büyük ihtimalle aynı adamların da dahil olduğu Masonlar tarafından yok edildi.
Şimdi, Simavilerin misyonunu Aydın Doğan devraldı. Bunların gazeteleri Türk medyası değildir. Sermayeleri Türk değildir, kendileri Türk ve Müslüman kafası taşımazlar. Zaten Simaviler fazlaca deşifre olduklarından Türkiye’yi terk edip gerçek yurtları olan Londra’ya yerleştiler. Aslında da oraya aittiler ve oraya hizmet ediyorlardı.
1950’den beridir Türk halkının iktidara getirdiği siyasetçiler bu alçaklardan çok çekmişlerdir. Onun için de bu Türkiye düşmanı medyaya bir alternatif araya gelmişlerdir. Mesela Menderes’in örtülü ödenekten bazı gazetelere yardım ettiği söylenir. Süleyman Demirel, Kemal Ilıcak’ı destekler, Tercüman Gazetesiyle bu malum alçak medyayla denge kurmaya çalışırdı hani şu “verdimse ben verdim size ne” sözü vardı ya o da aynı mevzudandır.
Demirel sonunda o çeteye boyun eğdi. Özal da Türkiye Gazetesine destek verdi. Şimdiki Başbakanımız da bazı medyaya aynen destek oluyormuş. Elbet olacak. Meydan şu Amerika’dan, Londra’dan idare edilen medyaya kalırsa bu alçaklar bizi hepimizi, bütün Türk milletini üç haftada esir alırlar. Onlar yalanın ustasıdırlar. İftiranın üstadıdırlar. Fitneliğin en alasını bunlar bilir. Darbeler, ekonomik krizler, her türlü kargaşalık bunların tekelindedir. Asla vicdanları yoktur. Bu ülkeye bu millete en küçük sevgileri yoktur. Eğer küçükte olsa bugün medyada bir denge kurulmamış olsaydı şimdiye kadar çoktan ülkemizin canına okumuşlardı. Başbakan az yapmış. Bu ülkeye daha güçlü milli medyalar lazım. Yeter artık bir asra yaklaştı. Bu milletin sesi ve nefesi daha yüksek çıkmalıdır. Bugüne kadar hep Masonu, satılmışı, Siyonist’i dinledik. Biz seçtik, onlar boğdular, yıktılar. Etkisiz kıldılar.
İktidarı iktidarsız kıldılar. Halkın seçtikleri iktidar oldular, muktedir olmadılar. Bu Mason satılmışlar yüzünden Başbakan bu savaşı korkusuzca iyi yürütüyor. Ne kadar iftira atılırsa o kadar gaza basacaksın. “İftira yarası gaza yarasıdır, şereflidir. Her sabah Masonun gazetesinde bir yalan, bir iftira olmalı. Eğer yoksa yazıktır ki bir gün önce ülkene bir hizmetin olmamış.”
Biz bu ülkeye kimlerin ne kadar hizmet ettiğini Mason’un iftirasından anlıyoruz.
Saygılarımla.