Sonunda patron da konuştu -

Anayasa komisyonunda Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili yasa görüşülüyor ya. Bu hususta ağzı olan herkes bir şeyler söylüyor ya. Büyük patron bugüne kadar bir şey dememişti. Sonunda o da konuştu koro tamamlandı.

Peki, kim bu “büyük patron”?

Tabiki Amerika’dır.

Amerikan Dış İşleri Bakanı sözcüsü buyurdu ki: “Biz Türkiye’de kanunlara ve kanun adamlarına saygı bekliyoruz.” Öyledir bu Amerika. Kanunlara değil ama bazı “kanun adamlarına” çok hem de pek çok saygılıdır.

Mesela Mısır’da bir kanun adamını Cumhurbaşkanı atadı ya.

Eğer “kanun adamı” kendilerinin adamı oldu muydu, ona saygıyı göstertir. Senin iraden, yani halkın seçmesi, demokrasi falan hiç önemli değildir. Önemli olan Amerika’nın emperyalist emellerine hizmet etmesidir. Mesela Arap ülkelerindeki kanlı diktatörler en alasıdır. “Seçim, demokrasi, adalet, kanun” oralara hiç uğramaz. Petrol ve dolarlar Amerika’ya akıyor ya, yeter.

Pekiii, Türkiye’deki kanunlar ve kanun adamları Amerika’yı neden ilgilendiriyor?

Anlamak çok basit. Şu korumaya çalıştığı kanun adamları ne yapmışlardı? “Üçüncü boğaz köprüsünü, üçüncü hava alanını, yeni açılacak ikinci boğazı” inşa edecek müteahhitlerin mal varlıklarına el koymuşlardı. Bu eserlerin bazıları “yap, işlet, devret” modeliyle yapılıyor. Yani devletten para almıyorlar, tam tersine devlete para ödüyorlar. Her hangi bir şirketin yirmi milyar dolar civarındaki bir işi kendi öz kaynaklarıyla bitirebilmesi mümkün değildir. Yani bizde henüz o güçte şirketlerimiz mevcut değil. Öyleyse ne yapacak? Çare bankalardan kredi alacaktır. Peki, mal varlığına tedbir konulmuş bir şirkete kim, hangi banka kredi verir? Yani mesele bu büyük eserlerin yapılmasını önleme meselesidir. Önce üçüncü köprünün temeli atılırken gösteriler yaptılar. Mühendis bir arkadaşım “Baktım cep telefonuma bir mesaj gelmiş “köprünün temel atılacağı yerde buluşalım” diye. İmza Mimar Mühendis Odaları.”

Mitinglerle, bildirilerle durduramayınca Taksim isyanını başlattılar. Orada da açık bir şekilde isteklerini dile getirdiler. “Kanal İstanbul olmayacak, üçüncü köprü olmayacak, üçüncü hava alanı olmayacak.” Bu istekleri bazılarımız Taksim çapulcularının istekleri sanmıştık. Hâlbuki bu istekler uluslararası emperyalizmin ve de bizdeki işbirlikçilerin istekleriydi.

Bildiriyle, yürüyüşle, mitingle, Taksim isyanıyla durduramadıkları bu inşaatları ve de Türkiye’nin topyekûn kalkınmasını şimdi hukukçu marifetleriyle durdurmaya çalışıyorlar.

Amerika’nın derdi hukuk veya hukukçu değil, kendisine hizmet edecek elemanını koruma çabasıdır.

Son zamanlardaki Amerika’nın buralardaki resmi veya gayri resmi adamlarındaki hareketliliğinde gayesi aynıdır. Yoksa Kılıçdaroğlu’nun Amerikan Elçiliğinde ne işi olabilir ki?

Amerikan Dışişleri sözcüsünün bu beyanatını da çarşaf çarşaf Mason medyasından izliyoruz.

Adeta “Bizim arkamızda Amerika var haaa!” der gibiler. Öyle ya Amerika gibi patronu olanın sesi de başka çıkıyor.

Amerika’nın sesini bu kadar neşeli verenler, Taksim’deki patırtıyı da aynı şekilde cafcaflı vermişlerdi. Hepsinin de aynı yemlikten beslendikleri ne kadarda belli. Adamların, Türkiye güçlenecek de soyamayacağız, hükmedemeyeceğiz, diye ödleri kopuyor.

Ama bu millet uyandı. Yeni yeni köprüler yapacağız, barajlar, santraller, hızlı trenler yapacağız. Ülkemiz kalkınacak. Kendi silahımızı, tankımızı, uçağımızı, füzemizi yapacağız. Gayri safi milli gelirimiz iki, üç trilyon olacak. Artık aşağılanan, horlanan, sömürülen bir millet olmaktan kurtulacağız. Atasına, geçmişine, tarihine layık bir millet, bir devlet olacağız. Bu kervanı hiçbir fitneci, hiçbir iş birlikçi durduramayacak. Ömrü olan görecektir.

Saygılarımla.