Trakya’dan İmamoğlu’na büyük destek
Şamiloğlu Bulgaristan’dan 4 madalyayla döndü
Lüleburgaz CHP'de 6 bin 826 üye oy kullanacak
Başkan Yayla “Mart Dokuzu Şenliğimize Davetlisiniz”
Bu yazı 10 Şubat 2025, Pazartesi 09:30:52 tarihinde eklendi. 546 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Türkiye Ekonomik Bağımsızlığını Kaybediyor: Kurtulmak mı İstiyoruz, Alıştık mı? - Aytaç Yavuzel

Türkiye Ekonomik Bağımsızlığını Kaybediyor: Kurtulmak mı İstiyoruz, Alıştık mı?

 

 

Bir ülke düşünün ki kendi ayakları üzerinde duramıyor, ekonomisi dışarıdan gelen sıcak paraya, borçlanmaya ve kur hareketlerine mahkum edilmiş. Geçmişinde sanayileşme hamleleriyle, yerli üretimi teşvik eden, ekonomik bağımsızlığı ilke edinmiş bir liderin mirasına sahipken bugün bu mirası tüketmekle meşgul. Türkiye, ekonomik bağımsızlığını kaybediyor ve kimse bu sorunun derinliğini konuşmuyor. Peki, bu bağımlılığı nasıl kıracağız? Daha doğrusu, bağımsız bir ekonomi inşa etmek yerine neden günü kurtarma politikalarıyla zaman kaybediyoruz?

 

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’yi yalnızca siyasi değil, ekonomik olarak da bağımsız kılmak için büyük bir vizyon ortaya koydu. Sümerbank, Etibank, uçak fabrikaları, şeker fabrikaları, demiryolları… Bunlar yalnızca birer yatırım değil, bağımsızlığın sigortasıydı. Bugün bu yatırımların yerinde yeller esiyor. Yerli üretim yerine ithalata bağımlılık, sanayi politikaları yerine rant ekonomisi ve spekülatif sıcak para hareketleri ile yönetilen bir sistem var. Bağımsızlık sadece savaş meydanlarında kazanılmaz, ekonomik cephede kaybediliyorsa gerçek bağımsızlıktan söz edilemez.

 

Dış borçların her yıl katlanarak arttığı, cari açığın kontrol altına alınamadığı, ekonomik göstergelerin ancak finansal manipülasyonlarla “güzel gösterilmeye” çalışıldığı bir ortamda bağımsızlıktan söz edilebilir mi? Faiz, enflasyon, kur baskısı arasında sıkışmış bir ekonomi, kendi dinamikleriyle mi hareket ediyor, yoksa dışarıdan gelen en ufak bir sermaye hareketiyle mi şekilleniyor? Bağımsızlık, faiz kararlarıyla oynayarak değil, üretim ekonomisini güçlendirerek kazanılır.

 

Gerçekçi olalım, Türkiye’nin şu anki ekonomik modeli bağımsız değil, aksine bağımlılığı derinleştiren bir yapıya sahip. İhracattan çok ithalata bağımlı bir sanayi modeli, dış kaynaklarla döndürülen bir bütçe ve günü kurtarmaya yönelik politikalarla uzun vadeli sürdürülebilir bir ekonomi inşa edilemez. Sanayide, tarımda, enerjide ve teknoloji üretiminde radikal dönüşümlere ihtiyaç var. Bu dönüşümler gerçekleştirilmeden, sadece para politikaları üzerinden bağımsızlık tartışmak, gerçeği görmekten kaçmaktır.

 

Enerji bağımsızlığı olmadan ekonomik bağımsızlık olur mu? Bugün Türkiye’nin doğalgaz, petrol ve hatta en temel tarımsal ürünlerde dışa bağımlı olması bir güvenlik sorunudur. Enerji ithalatı, enflasyonu tetikleyen en büyük faktörlerden biri. Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarını artırarak, yerli enerji kaynaklarını devreye sokarak ve stratejik enerji rezervlerini oluşturacak yeni modeller geliştirmeden bu bağımlılığı kıramaz. Ekonomik bağımsızlık, uluslararası krizlerde döviz rezervlerini eriterek değil, enerjiyi bağımsız hale getirerek sağlanır.

 

Sanayileşme ve teknoloji üretimi olmadan ekonomik bağımsızlık olur mu? Türkiye bugün yüksek teknolojili üretimde hala yeterince güçlü değil. Çin, Güney Kore, Almanya gibi ülkeler, sanayi devrimlerini Ar-Ge yatırımları ve inovasyonla inşa ederken biz hala yabancı sermaye ile kalkınmayı konuşuyoruz. Gerçek bağımsızlık, ithal teknolojiyi kullanarak değil, kendi teknolojini üreterek mümkündür. Bugün dünyanın en büyük ekonomileri, inovasyona yatırım yaparak büyüyor. Peki, Türkiye neden bu konuda hala geri planda?

 

Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını sağlamak için öncelikle radikal kararlar alması gerekiyor. Bu kararlar sadece kısa vadeli ekonomik tedbirlerden ibaret olmamalı, ülkeyi uzun vadede dışa bağımlılıktan kurtaracak bir model inşa etmelidir. Vergi sisteminden sanayi politikalarına, para politikasından ticaret stratejilerine kadar geniş çaplı bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç var. Atatürk döneminde başlatılan sanayi hamleleri nasıl ki ülkenin kaderini değiştirdiyse, bugün de aynı cesaretle yeni bir ekonomik vizyon oluşturulmalıdır.

 

Türkiye’nin gerçek ekonomik bağımsızlığı, finansal piyasalara değil, üretime dayalı bir ekonomi modeline bağlıdır. Yatırımcı güvenini sağlamadan, sanayiyi kalkındırmadan, teknolojiyi geliştirmeden ve en önemlisi kısa vadeli kazanımlar yerine uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi hedeflemeden bağımsızlıktan bahsetmek hayaldir. Bugün Türkiye’nin ekonomik yapısı bağımsız bir ekonomi gibi değil, dışa bağımlı bir finansal model gibi yönetilmektedir.

 

Gerçek şu ki, ekonomik bağımsızlık bir slogan değil, bir eylem planıdır. Bağımsızlık, döviz kuru üzerinden spekülasyon yaparak değil, yerli üretimi artırarak kazanılır. Kendi sanayisini kuran, kendi enerjisini yöneten, kendi teknolojisini üreten bir ülke gerçekten bağımsız olabilir. Türkiye’nin en büyük problemi günü kurtarma refleksiyle hareket etmesi, oysa asıl ihtiyaç geleceği inşa edecek bir ekonomik modeldir.

 

Bugün artık şu soruyu sormak gerekiyor: Türkiye ekonomik bağımsızlığını gerçekten istiyor mu, yoksa bağımlılığını sürdürülebilir hale getirmek için mi politika üretiyor? Eğer gerçekten bağımsız olmak istiyorsak, artık ezberleri bozmalı, yapısal reformları cesurca hayata geçirmeliyiz. Günü kurtarmak yerine geleceği inşa etmeliyiz. Aksi halde bağımsızlık sadece kağıt üzerinde bir kelime olarak kalmaya devam eder.

Yazdır Paylaş
Diğer Aytaç Yavuzel Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek