Bu akşam ORİMDER Salı Sohbetinde Ordu İHL 88 yılı mezunumuz Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim, DİB Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Prof. Dr. Hâlit ÇALIŞ Hocayı
VAKTİN SORUMLULUĞUNU KUŞANMAK
başlıklı konuşmasında GAZZE gündemi ekseninde verdiği örnekler, yaptığı açıklamalar, getirdiği açılımlarda dinledik.
Hocamız başta ve sonda hadislerle berâber arada nebevî uygulama örnekleriyle konuyu olgunlaştırdı.
SAVAŞI ARZU ETMEYİN!
En başta verdiği Hadis-i Şerif savaş konusundaydı. Gâye İnsan, Ufuk Peygamber Nebiyyi Muhterem (sav) şöyle buyurur:
“Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, Allah'tan afiyet dileyin. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabredin ve bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır.” (Buhari, Cihad 156; Müslim, Cihad, 20; Ebû Davud, Cihad 98).
İKİ SAHÂBENİN SIR SAVAŞI
Normâlde savaş arzu edilmez. Ama gerekince de geri durulmaz. İşte bunun adı ânı kuşanmaktır.
İki sahabe yolculukta bir savaşa tevafuk ediyorlar. Bakıyorlar ki bir taraf mümin bir taraf kâfir. Îmanları gereği kendileriyle doğrudan ilgisi olmadığı hâlde olaya müdâhil olup mümin tarafın zafer elde etmesine katkıda bulundular.
ADSIZ, MEÇHUL KAHRAMANLAR
Onların mevcûdiyeti savaşı direkt etkiliyor. Bu bariz bir şekilde ayan oluyor. Ama onca ısrara rağmen kim olduklarını söylemiyorlar ve de hâlâ da bilinmiyor. Çünkü müminler için bir iyiliği Allâh'ın bilmesi yeter.
Yâni; bütün mesele;
HAYAT BULUNDUĞUMUZ ANDAN İBARETTİR
İnsanın işlerinin iki yönü vardır;
1.si Namaz, Oruç gibi ibadetlerde olduğu gibi Sabit yön.
2.si de dinamik yön. Bu taraf her saniye değişir, işte özellikle bu taraf konusunda müteyakkız olmak gerekir. Anlara seyirci kalmayıp tâkip edere müslmanca bir tavırla değerlendirmek gerekir. İşin aslı budur.
KUREYZA ve MUHÂCİRLER ÖRNEĞİ
Meselâ Kureyza örneği. Yaptıkları bir yanlış dolayısıyla Efendimiz SAV orduyu o tarafa yönlendiriyor ve;
"-Hiç kimse Beni Kureyzaya varmadan namaz kılmasın!" diye tâlimat veriyor. Çünkü o ânın sorumluluğu bu.
Yine, muhacirlerin çokluğu sebebiyle et saklamalarda süre kısıtlaması getiriyor Efendimiz SAV. Ama, sonraki sene sorduklarında uygulamanın o zamana münhasır olduğunu, şimdi diledikleri şekilde davranabileceklerini söylüyor.
TEYEMMÜM, KUNUT, İNFAK
Aynı şekilde teyemmüm de ânı kuşanmaya bir örnektir.
Ktitik dönemlerde, özellikle sabah namazında kunut duâları okumak ta böyle. Hattâ Efendimiz kâfirlerin sülâlelerini ve isimlerini bir bir saya saya kahrolmaları için kunut okumuştur.
CİHADIN AYN'I, BOYKOTUN GEREĞİ
Cihat farzı kifayedir; ama seferberlikte farz-ı ayna dönüşür. Ânın gereğidir çünkü.
Zekat tamam ama özel durumda infak da girer devreye.
Boykot, an olur zorunluluk hâline gelir. Bugün olduğu gibi.
HAYÂTIN ZİLİ, DOKTORUN LÜKSÜ, CUMÂNIN HÜKMÜ!
Çok hekim olunca görev kifaye, ama tek olunca farza dönüşür. Görevden kaçma lüksü olmaz. Çünkü ânın mecburiyeti.
Dolayısıyla, hayâtın ne zaman sona ereceği, yâni zilin ne zaman çalacağı meçhulse vaktin vacibini yapmak vardır. Bu bir sorumluluktur. An değerlendirilmezse zaman emâneti zâyî edilmiş olur.
Cuma vaktini hatırlatmak da ânın görevi meselâ.
ÜMMETİN DİRİLİŞİ NEREDE?
Nebevî işarete göre, Gazze ümmetin dirilişi, kâfirlerin ise hezîmeti olacaktır -inşaallah-. Hadîs-i şerîf şu şekildedir:
İSLÂM'IN BİDÂYETİ, GAZZE'NİN NİHÂYETİ
"İslâm’ın başı peygamberlik ve rahmettir. (Asr-ı Saâdet)
Ardından hilafet ve rahmet olur. (Dört Halife devri)
Ardından saltanat ve rahmete dönüşür. (Zaman zaman saltanat, zaman zaman rahmet)
Akabinde emirlik ve rahmet olur.
Sonrasında İslâm’a merkeplerin birbirini ısırması gibi saldırırlar. (İslâm dünyası dağılıp parçalanır.)
İşte o vakit cihâda yönelin.
O vakit en hayırlı cihadınız sınırlarda nöbet tutmaktır.
Sınır nöbeti (ribat) tutacağınız en fazîletli yer de Askalan’dır.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XI, 88/11138)
SOHBETİN SONU, CİHÂDIN BAŞI
Tüm bunlardan donra hocamızın sohbetinden anladığımızı ifâde etmek gerekirse kısaca şunu söyleyebiliriz:
HATÂLARLA UĞRAŞMAK ÂNI KAÇIRTIR
Bize düşen ânı değerlendirmek, olaylar karşısında ânın bize yüklediği sorumluğu ânında farkedip gereğini yapmak. Başkalarının hatâlarına yoğunlaşmak, global olayları abartıp oralara takılıp kalmak, bütün mesâiyi buralara hasretmek kendi sorumluluğumuz açısından ânı kaçırmamıza sebebiyet verir.
GEÇMİŞ TE, GELECEK TE ÂNDADIR!
Aynı şekilde ne geçmiş ne de gelecek bizi andan koparmamalıdır. Onlar önemliyse ve onlar için bir şeyler yapmak gerekiyorsa bunlar için gereken şeyleri yakalayıp ânında değerlendirmektir yapılacak olan. Dolayısıyla geçmişin ihtişamı, geleceğin hayâlleriyle avunup işi muhabbete boğmak olaylar karşısında hiçbir şey yapmama ve de pasif kalma sonucunu doğurur.
MUHÂLEFETİ KENDİMİZE YAPALIM
Bu açıdan hep muhâlefet, hep şikâyet kendimizin devre dışı kalmasına ve de fiilî eylemsizlik, dolayısıyla olaylar karşısında bir mümin olarak gereğini yapmamış olmak bahtsızlığına, son tahlilde de millet ve ümmet olarak yaşadığımız zilletin sürüp gitmesi sonucuna dûçâr eder.
GAZZE, HEPİMİZİN SORUMLULUĞU
Meselâ Gazze hepimizin sorumluluğudur. Bu noktada hepimizin ayrı ayrı yapacağı bir şeyler vardır. En azından, devamlı gündemde tutmak, unutturmamak, hiç olmazsa şahsen, âile olarak, bir araya gelmiş gruplar olarak duâlarda unutmamak, göz yaşı dökmek bir görevdir ve de önemlidir.
SORU-CEVAP; GEREĞİNİ YAPMAK SEVAP
1,5 saat kadar süren ve de dikkat ve ilgiyle dinlenen proğram son üçte birlik kısımdaki soru-cevaplarla berâber sona erdi.
Rabbimiz hocamız ve tüm katılımcılardan râzı olsun. Geçmişlerine rahmet eylesin. Âmîn.
ÂNI YAŞAYALIM, ÂNLARLA BULUŞALIM
Bu başlığa da gönülden Âmin diyor, cümlemize anlatılanları ve dinlenenleri değerlendirip, Gazzeli kardeşlerimize karşı kardeşliğin hakkını samîmiyetle ver(dir)erek onlarla Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşmayı bizlere lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, sevdiklerimizle berâber sonsuz mutluluklar dileğiyle en içten sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...