Başkan Gerenli, bayramlaşmada yok
Onlar artık 3. Sınıf oldu
Bugün ve yarın çok sıcak yok
Bayram namazı 06.12’de
Bu yazı 24 Kasım 2023, Cuma 09:19:14 tarihinde eklendi. 986 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

SON DEVRİN ALİM ve MUTASAVVIFLARINDAN “ABDÜLHAKİM ARVASİ - Eyyüp Sabri Erdem

SON DEVRİN ALİM ve MUTASAVVIFLARINDAN “ABDÜLHAKİM ARVASİ

 

Son dönem alim ve mutasavvıflarından Abdülhakim Arvasi efendi’nin(Rahmetullahi Aleyh)hâl tercümesi(hayatını) bu haftaki yazımıza konu ediyoruz;

“Silsile-i Aliyye-i Nakşibendiye”nin 33’üncüsü ve hatimesi, “Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram” lakabı ile ma’ruf Esseyyid Abdülhakim Arvasi Üçışık Hazretleri, Şehid-i Kerbela Hazret-i İmam-ı Hüseyn ahfâdından olup, Server-i Kâinat sallallahu teala aleyhi vesellemin’in 44’üncü torunudur. Tarika-ı Âliyye-i Nâkşibendiyye meşâyihi’nden Mustafa Efendi’nin ilk evlâdı olarak, Van Vilayeti’nin Başkal’e kazasında doğmuşdur.
Esseyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, Hülagü’nün istilâsı zamanında Bağdat’dan hicret eden, allâme-i zaman ve kutb-u avân Şeyh Kasım Bağdâdi’ye mensub “Arvasi” namıyla tanınan aileden gelmektedir.
Şeyh Kasım-ı Bağdâdi, validesi cihetinden hısımlığıyle müşerref Gavs-ı Azam’ın evlâd ü ahfâdı ve Hulefa-ı Abbasiye’nin bazı mensubları  ile (Orhan Gazi zamanında) Anadolu’ya geldiğinde, şahsı ve ailesine teklif edilen “Devlet İdaresi”ni kabullenmeyip Mısır’da Cami’ül-Ezher Reisü’l-Müderrisini ünvanıyla tedris ve neşr-i ilimde bulunmuşlardır. Oradan da Medine-i Münevvere’ye intikalini takiben Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
 Molla Kasım Bağdâdi’nin Anadoluda bıraktığı büyük mahdumları Molla Muhammed Arvasi namiyle müştehir (Kutub Muhammed), Abbasi ailesinden arta kalmış Hakkari beyliklerinin merkezi Çölemerik kasabasında, İbrahim Han’ın kızı Fatıma Hanım ile evlenmiş ve oradan Van şehrinin güneyindeki yüksek dağlar arasında geçidi zor bir mevkiye yerleşmiştir. Büyük bir dergâh ve iki katlı bir cami inşa ettiği bu yere, “Arvas” ismini vermiştir.
"Arvasi" ailesi, 600 sene müddetle, şahsi servet ve imkanları ile tesis ettikleri, içerisinde binlerce yazma eser bulunan kütübhane ve tesisler ile mücehhez medreselerde binlerce ilim ve meslek erbabını yetiştirerek vatan sath-ı mailinde ve memleket haricinde ilim, ahlâk ve fen sahalarında hizmet vermişlerdir.
Abdülhakim Arvasi Hazretleri, çocukluk yaşlarında memleketi olan Başkale kasabasının İptidaî ve Rüşdiye mekteblerine gitmiş; daha sonra, o zamanlar ilim ve irfan merkezi olan Irak’ın değişik beldelerinde, yüksek âlimlerden gördüğü dersleri büyük ve derin bir alâka ile zabtetmişdir.
İlim tahsili esnasında ciddî surette riyâzet ve nefs mücahedesiyle süfiye yolunda gayret göstermiş; Hüseynî Seyyidler ismini taşıyan Arvasi sülâlesinin büyüklerinin eteğine yapıştığı Mevlâna Halid Hazretleri kolundan gelen Seyyid Taha Hazretlerinin üstün halifesi Seyyid Fehim Hazretlerine bağlanmak ve nurlariyle şereflenmek mazhariyetine ermiştir.
Abdülhakim Arvasi Hazretleri, tahsilini tamamlayıp döndükten sonra, memleketine, mevcut medreselerden ayrı olarak, şahsına miras kalan mallardan bir Medrese yaptırmış ve mevcut kitablara ilâve suretiyle zengin bir kütüphane kurmuştur. Talebenin yiyeceği, giyeceği, yatacağı, yakacağı tarafına ait olmak üzere de o medresede 20 yıl ders okutmuştur.
Nakşibendiye, Kadiriye, Kübreviye, Sühreverdiye, Çeştiye tariklerinde ve Üveysiye’den dahi mezun ve müstahlef olduklarından, tâlib hangi tarîk ile vusûl-u ilallahı arzu ve tercih etmişse, o yolda bi-inayetullahi teâla talim ve teslik etmişdir.
Seyyid Abdülhakim Arvasi vücutça gayet mutedil ve kusursuzdu. Buğday tenliydi. Alnı geniş ve açıktı. Kaşları birer hilal gibi olup, kabarık ince ve ölçülüydü. Nur bakışlı gözleri iriceydi. Burnu ahenkli ve normalden büyükçeydi. Yüzü zayıfça olup sakalı sıktı. Bedeni iri yapılı olup, insana mutlak surette hürmet telkin edici bir vakar ve heybeti vardı.
Her hâli ve hareketi ile İslamiyet'e uyardı. Çok mütevazı olup; "Ben" dediği işitilmemişti. Çok heybetli ve temkin sahibiydi. Çok misafir severdi. Yardım yapmaktan hoşlanırdı. Ziyaretlere gider, davetlere icabet ederdi.
Seyyid Abdülhakim Arvasi din bilgilerinde ve tasavvufun ince marifetlerinde derin bir derya idi. Üniversite mensupları, fen ve devlet adamları, çözülemez sandıkları güç bilgileri sormaya gelir; sohbetinde, dersinde bir saat kadar oturunca, cevabını alır; sormaya lüzum kalmadan o bilgi ile doymuş olarak geri dönerdi. Teveccühünü, sevgisini kazananlar, sayısız kerametlerini görürdü. Çok mütevazı, pek alçak gönüllüydü. Eyüp Sultan, Fatih, Bayezid, Bakırköy, Kadıköy, Beyoğlu'nda Ağa Cami-i şerifleri kürsilerinde senelerce ilim neşretmiştir. Sultan Selim Cami-i şerifi yanındaki Süleymaniyye Medresesinde, tasavvuf müderrisi (profesörü) iken Er-Riyad-üt-Tasavvufiyye kitabını yazmıştır.
Abdülhakim Efendi Hazretleri, “Hicaz ve hicret seferlerinden gayrı, yalnız neşr-i tarikat ve icrâ-yı mevâiz-i diniye zımnında şark vilayetlerinin tamamını gezmiş; hudud-u İraniyye’nin sünnilerle meskûn kısmını, Bayezid, Eleşkird ve etrafı aşâirini ve ba’zen Musul aşâiri içlerine kadar giderek vilayet-i şerifeyi ihtiva eden saha-i vesia’yı kâmilen bu maksatla ziyaret etmiş; Hicaz ve hicret seferlerinde (Ankara, Sivas ve Kastamonu hariç olmak üzere) bütün Anadolu vilayatını gezerek ulema ve meşayih-i mahalliye ile görüşmüşdür. Bununla beraber Mısır, İskenderiye, Ribat, Tanta, İsmailiye, Süveyş, Portsaid, Cidde, Yenbu’, Şam, Haleb, Beyrut, Cebel-i Lübnan, Humus vilayet ve şehirlerini dolaşmış, Rus hududu dahilindeki aşiretleri ve o civardaki bütün kurâ ve kasabâtı ve sair kabâil ve aşâiri va’z ve nesâyih ve neşr-i tarikat zımnında” ziyaret etmişdir.
Ziyaret-i Haremeyn’de “gerek beldeteyn-i muhteremeyn ve gerek zehab ü iyabdaki şehirlerin ulema ve meşayihiyle pek çok müşerref; Haremeyn-i muhteremeynin kâffe-i emakin-i mübarekesini ziyaretle ulema ve sulahasının mecalis-i sohbet ve halka-i zikr ve dersleriyle şerefyâb ve mazhar-ı iltifatları” olmuştur.
Abdülhakim Arvasi Hazretleri, Harb-ı Umumi esnasında Rus işğali ve Rus ordusu tarafına geçen bazı Osmanlı tebaasının eşkiya faaliyetleri dolayısıyla zamanın Hükümeti’nin tahliye kararına uyarak, 1915 yılında 150 kişilik aile efradı ile birlikte hicret etmek mecburiyetinde kalmış; dört sene süren bir hayli zahmetli hicret sonrasında yollarda kayıb edilenlerden bakiye 20 kişilik aile efradı ve yakınları ile 1919 yılının Nisan ayında İstanbul’a vasıl olmuşlardır.
İstanbul’da zamanın en yüksek seviyede İhtisas Mektebi, Medresetül Mütehassisin”de “Tasavvuf Müderrisi” olarak başladığı hizmeti, Eyüp-Gümüşsuyu’ndaki Kaşgari dergahında, İstanbul’un muhtelif cami’lerinde, Vefa İdadisi’nde ve mümkün her yerde ve her vesile ile vaz ü nasihatte bulunarak devam ettirmiştir.İstanbul halkına 20 sene süre ile Beyzavi tefsirini takib ederek tefsir ta’lim etmişdir.
Dönemin önde gelen birçok entellektüeli, devlet mensubları, ilim ve fikir sahasında mümeyyiz zevatı Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin ziyaretine gelip, ilmi ve fikri hususlarda müşaverede bulunmuştur. Manen ve maddeten imara muktedir binlerce talebe yetiştirmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda muhibbi ve duacısı vardır. Cenab-ı Hak onlardan, aile ferdlerinden ve nesillerinden razı olsun.
Ülkenin işğali esnasında fiilen yakınları ile gayret göstermiş, lstanbul ve Anadolu’nun düşmandan temizlenmesinde yardımcı olmuştur.
Abdülhakim Arvasi Hazretleri, soyadı kanunu ile “Üçışık” soyadını almışdır.
1943 senesi Ağustos ayında, 86 yaşındayken, bir sabah mecburi iskana tabi tutulduğu tebliğ edilerek İstanbul Eyüb Kaşgari dergahından alınarak lzmir’e götürülmüştür. İzmir’den Ankara’ya nakl edilen Abdülhakim Arvasi Hazretleri, 27 Kasım 1943 Cumartesi günü dar-ı bekaya gurbette intikal etmiş, zamanın mütevazı Bağlum kabristanına defn edilmiştir.

ESERLERİ
Seyyid Abdulhakim Arvâsî Hazretleri, geçmiş ulemanın telifatının yeterli olduğu yönündeki kanaati sebebiyle, eser telifinden ziyade, talebe yetiştirme ve irşâd faaliyetini esas almış ve hizmetlerini de bu doğrultuda sürdürmeyi tercih etmişti. Bununla beraber, Süleymaniye Medresesinde müderrislik vazifesi gereğince ders kitabı niteliğinde eserler hazırlamış, ilerleyen yıllarda daha başka risaleler de neşretmiştir.
Râbıta-i Şerîfe Risâlesi
Seyyid Abdulhakim Arvâsî Hazretlerinin, Süleymaniye Medresesinde vazife yaptığı dönemde ders kitabı olarak plânladığı; Râbıta-i Şerîfe ve Tarîkat edeblerini hâvi risalesidir.
Riyâzü’t-Tasavvufiyye
Seyyid Abdülhakim Arvâsî Hazretlerinin, tasavvufun tarihine ve ihtiva ettiği konulara, zikir adab ve usûlüne hasrettiği eseridir.
Ebeveyn-i Rasûlullâh
Ecdâd-ı Peygamberî adıyla da basılmış olan eser, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ebeveyninin uhrevî âkıbetini konu edinmekte olup bu hususla ilgili ortaya atılan birtakım menfi görüşlerin reddine yöneliktir.
Risale Hacminde Mektupları
Ashâb-ı Kirâm, Namaz, Küfr ve Kebâir, Hadîs-i Erba‘în ve Hazreti Hüseyin (Radıyallâhu Anh)ın şehâdeti, Mevlid okumanın meşrûiyeti ve daha pek çok konuda, risale hacminde mektuplar kaleme almış ve bu mektuplar derlenerek muhtelif eserler içerisinde derç edilmiş, bazıları ise müstakil olarak farklı zamanlarda yayımlanmıştır.
Selam ve Dua İle

Yazdır Paylaş
Diğer Eyyüp Sabri Erdem Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek