Bu ayet-i Kerime’de Rabbimiz, adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emretmiş; hayâsızlığı, kötülüğü ve haddi aşmayı yasaklamış ve bu surette dinimiz İslam’ın getirdiği hayat düzeninin temel ilkelerini açıklamıştır.
Allah Resulü Nahl suresi 90. ayetini İslam’ın baş düşmanlarından ve Mekke’nin ileri gelenlerinden biri olan Velid b. Muğire’ye okumuş Ayet-i Kerimeyi dinleyen Velid, çok etkilenmiş ve Peygamber efendimize ayeti bir daha okumasını istemiştir. Ayet-i Kerimeyi ikinci kez dinledikten sonra “Vallahi bu sözlerin bir başka tatlılığı vardır. Doğrusu bunun üzerinde çekici bir güzellik mevcuttur. Üst kısmı meyvelidir, alt kısmı çok bereketlidir. Bu, beşer sözü değildir.” demekten kendini alamamıştır.(Kurtubi tefsiri)
Abdullah b. Mes’ud (Radiyallahu Anh); “Bu ayet, Kur’an-ı Kerimdeki bütün hayır ve şerri en çok kapsayan ayettir. Eğer bundan başka ayet olmasaydı, bu ayet Kur’an’ın her şeyi açıklayıcı ve âlemlere hidayet ve rahmet olması için yeterdi.” demiştir.(Beydavi tefsiri)
Alemlerin Rabbi olan Allah, bu ayet-i kerimede fertleri ve toplumları ahlak ve fazilet temeli üzerinde yükseltecek olan altı önemli kaideyi açıklamaktadır. Bu kaidelerden ilk üçü emir, diğer üçü ise nehiydir(yasaklardır). Bunlar şöyle sıralanabilir:
Nahl sûresi 90 Ayet-i Kerimede Rabbimiz tarafından emredilen kaideler şunlardır:
1. Allah-u Teâlâ adaleti emretmektedir.
2. Allah-u Teâlâ ihsanı emretmektedir.
3. Allah-u Teâlâ akrabaya yardım etmeyi emretmektedir.
Ayet-i Kerimede Rabbimiz tarafından nehyedilen(yasaklanan)prensipler ise şunlardır:
1. Allah-u Teâlâ her türlü hayâsızlığı yasaklamaktadır.
2. Allah-u Teâlâ dinin, aklın ve örf,adet ve geleneğin hoş görmediği her türlü fenalığı yasaklamaktadır.
3. Allah-u Teâlâ her türlü haddi aşmayı yasaklamaktadır.
ALLAH-U TEÂLÂ ADALETİ EMRETMEKTEDİR
Adalet, Arapça sözlükte “a-de-le” fiil kökünden türetilmiş olup “aşırılığa kaçmamak, doğru davranmak, her haklıya hakkını ve haktan nasibini vermek” anlamlarına gelen bir mastardır.(İsfehânî, Rağıb, Müfredatu Elfazı’l-Kur’an)
Terim olarak adalet ise; “düzenli,dengeli ve ölçülü davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik” anlamlarına gelmektedir.
Adaletin zıddı ise, zulüm, hıyanet ve insafsızlıktır.
Adalet, insanların mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeleri, toplumun düzeni için önemli bir ilkedir. Bunun için adalet mülkün temelidir denmiştir. Çünkü adalet olmadan toplumda güven ve huzuru temin etmek mümkün değildir.
Abdullah b. Abbas(Radiyallahu Anh), bu ayetteki adaleti; “Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet etmek, farzları ihsanla(Allah’ı görüyormuşçasına)yerine getirmektir.” şeklinde açıklamaktadır.
(Râzi, Fahruddin Muhammed b. Ömer, Mefatihu’l-gayb)
İslam alimlerine göre adalet üç kısma ayrılır. Bunlar;
1.İnsanın Allah’a karşı âdil olması,
2.İnsanın kendine karşı âdil olması,
3.İnsanın diğer insanlara karşı âdil olmasıdır.
İnsanın Allah’a karşı âdil olması, Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu her şeyden önde tutması, emrettiklerini yerine getirip, yasakladığı her şeyden sakınması haliyle olur. İnsanın kendine karşı âdil olması ise, Allah’ın yasak ettiği kendini helake sevk edecek bütün davranışlardan sakınmasıdır. Nitekim Rabbimiz, hakiki mü’mini “Rabbinin huzuruna varmaktan korkan, nefsini kötü arzu ve isteklerden alıkoyan kişi”(Naziat sûresi 40)olarak nitelendirmektedir.
İnsanın diğer insanlara karşı âdil olması ise, insanlara insaflı,merhametli ve Allah’ın koyduğu ölçüler doğrultusunda davranması, herkese karşı gizli veya açık olarak haksızlık yapmaması, insanlardan gelebilecek bela ve kötülüklere karşı sabırlı olmasıdır.(Kurtubi Tefsiri)
ADALET İLE İLGİLİ HADİS-I ŞERİFLER
“Çocuklarınız arasında adaletli davranın, çocuklarınız arasında adaletli davranın!” (Ebû Dâvûd)
“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahmân’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar.” (Nesâi)
“Her hak sahibine hakkını ver.” (Buhari)
“(Herhangi bir konuda) hakemlik yaptığınız zaman adil olun.” (Taberani)
Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesai)
ALLAH-U TEÂLÂ İHSANI EMRETMEKTEDİR
İhsan, Arapça sözlük anlamıyla; “başkasına iyilik yapmak, yaptığı işi sağlam ve güzel yapmak” anlamına gelmektedir.
Terim olarak ihsan; “iyilik ve lütufta bulunmak, bir işi en güzel ve en doğru şekilde yapmak, Allah’a karşı ihlâsla ve samimiyet ile kulluk etmek” anlamlarında kullanılmaktadır.
İnsanlara iyilik yapan ve lütufta bulunan, yaptığı işi sağlam,güzel ve dürüstlük ile yapan, Allah’a ihlâsla ve samimiyet ile kulluk eden kişiye “muhsin” denilmektedir. Yüce Allah muhsin kullarını çok sevmektedir.(Bakara sûresi 195; Âl-i İmran sûresi 134, 148; Maide sûresi 13, 93)
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibril hadisi olarak meşhur olmuş olan hadiste ihsanı; “Allah’ı görüyormuş gibi kulluk etmek” şeklinde tarif etmektedir.“İhsan, senin Allah’ı görürcesine O’na ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu göremiyorsan da, O, seni görüyor.” (Buhârî,Müslim)
Allah’ın her yerde kendisini gördüğünü ve murakabe ettiğini bilen ve bulman halini canlı tutan bir insan, asla Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı bir davranışta bulunamaz.
Aynı zamanda Allah’ın yarattığı mahlukatına karşı da herhangi bir zulüm ve haksızlık yapamaz. Daima onlara iyi ve güzel davranır, ihsanda bulunur.
İHSAN İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
“İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyor olsan da O seni görmektedir...” (Buhâri)
“Faziletlerin en üstünü, seninle akrabalık bağlarını kesenle ilişkini sürdürmen, sana vermeyene vermen, sana kötü söz söyleyeni bağışlamandır.” (İbn Hanbel)
“Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir...” (Tirmizî)
“İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz.’ diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilikle karşılık vermeyi, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi alışkanlık hâline getirin.” (Tirmizî)
ALLAH-U TEÂLÂ AKRABAYA YARDIM ETMEYİ ve İYİLİK YAPMAYI EMRETMEKTEDİR
Ayet-i Kerime’de geçen zi’l-kurba; “insana yakınlığı bulunan akrabalar” demektir.Akraba ile kan bağıyla birbirine bağlı olan kişiler kastedilmektedir. Bunlar da insanın anne, baba, dede, nine, erkek ve kız kardeş, amca, dayı, hala, teyze ve bunların çocuklarıdır. Akrabalar arasındaki bu bağa dinî terminolojide “sıla-i rahim” denilmektedir.
Kur’an ve Sünnette akrabalar arasındaki sıla-i rahim bağının gözetilmesi ve asla koparılmaması emredilmektedir. Sıla-i rahimin koparılması ise İslâm dininde en büyük günahlar arasında sayılmaktadır. Nitekim bu ayette de Rabbimiz, akrabalara iyi, güzel davranmayı ve onlara yardım etmeyi emretmektedir. İnsanın, Allah’ın kendisine nimet olarak verdiği mal ve servetten akrabalarına da infakta bulunması (vermesi)gerekir. Zira akrabaya yardım etmek, Allah’ın rahmet kapılarının açılmasına ve insanın ömrünün uzamasına ve rızkının bereketlenmesine vesile olur.
Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam ) bir hadis-i şeriflerinde; “Mükâfatı en hızlı verilen hayır ve iyilik sıla-i rahimdir. Cezası en hızlı verilen kötülük ise, zulüm ve sıla-i rahimi terk etmektir.” buyurmuştur.(Ebu Davud)
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz(Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir defasında kendisine “iyi insan kimdir?” diye sorulduğu zaman, bu soruya cevap verirken iyi insanın vasıfları arasında “akrabasına en çok ilgi gösteren kişi” olarak açıklamada bulunmuştur.
(Ahmed b. Hanbel Müsned)
AKRABAYA İYİLİK YAPMAK İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
“…Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, akrabasına iyilik etsin!..” (Buhârî)
“Harcamaya kendinden başla! Artanı çoluk-çocuğuna sarf et. Âilenden bir şey artarsa, bunu da yakınlarına harca. Bunlardan arta kalanı da sağındaki solundaki komşulara ver!” (Nesâî)
“Akrabasıyla ilgisini kesen kimse cennete giremez.” (Buhârî)
“Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabâsını kollayıp gözetsin!” (Buhârî)
"Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa, misafirine ikramda bulunsun. Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa, akraba ilişkilerini sürdürsün... " (Buhari)
Yazımıza önümüzdeki hafta devam edeceğiz inşaAllah.
Selam ve Dua ile