26 yaşında “Dünyanın en genç profesörü” ünvanını alan, adını matematik tarihine yazdıran, ömrünü milli kültür ve bilime adayan büyük insan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun çok bilinen ve çok sevdiğim bir sözü vardır. “Unutmayın! Başka hiçbir dil bilmeden sizi Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar götürecek tek dil vardır: Türkçe! Dilinize sahip çıkın.” der değerli öğretmenimiz.
Türkçe’nin 3500 yıllık geçmişe sahip olduğu tarihi bulgularla kanıtlanmıştır. 7 - 10. Yüzyıllar arasında Türkçe, Macaristan’dan Güney Sibirya’ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan sahada Göktürk harfleriyle yazılan bir yazılı dil olarak kullanılmıştır.
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletlerinde Fars dili egemen olmaya başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda da yalnızca Osmanlı Hanedanı’nın ve yöneticilerin kullandığı Arapça – Farsça – Türkçe karışımı yapay bir dil yaratılmıştır. Tepe yöneticilerinin kendi halkını ve özgün kültürlerini küçümsemesine karşın Türk halkı kendi dilini kullanmaktan vaz geçmemiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğindeki “Türk Devrimleri” içinde Türkçe ayrı bir öneme sahiptir. Büyük Önder’in ilk kurduğu kurumlar, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’dur. Sonraki dönemlerde ise büyük sapmalar yaşanmıştır. Fransızca, İngilizce ve Arapça gibi dillerden Türkçemize giren kelimeleri ayıklayamadık. Tam tersine lise ve üniversitelerde yabancı dille eğitimler vermeye başladık.
Ülkemizde yaygın olan yabancı dilde eğitimi, ekonomik gerçeklik ve baskı grubu yaratmıştır. Mesele, yabancı dil öğreniminin engellenmesi değil, eğitimin ana dilde verilmemesidir. İki kavram arasında çok fark vardır. Yabancı dil öğrenmek çok yararlıdır fakat eğitimi yabancı dilde yapmak ülkeyi çöküşe götürecek kadar zararlıdır.
Dilini kaybeden bir millet, milliyet, ırk, kavim, ne derseniz deyin, birkaç kuşak sonra sadece topraklarını kaybetmekle kalmaz, tarih sahnesinden silinir gider.
Türkçe'ye sahip çıkarsan Türkiye'ye de sahip çıkarsın.
servetsenyigit@gmail.com