Kılıçdaroğlu bir helalleşme programı başlattı. Çok önemli bir adımdı. Yeteri kadar karşılık bulmadı. AKP artık ülkeyi yönetemiyor. Ekonomi, adalet, eğitim her şey kötü. Oy almasının en önemli yolu dini kullanmak. Biz gidersek sizin başörtülerinizi çıkartırlar, biz gidersek camilerde içki içerler, biz gidersek din elden gider. Muhafazakar kesime sürekli bunu işliyorlar. Medya iktidarın elinde olduğu için bu söylem etkili oluyor. Bunu kırmak için Kılıçdaroğlu 28 Şubat’tan sonra başörtüsü yüzünden öğretmenlikten atılan Sultan Karayı ziyaret etti.
Peki bu 28 Şubat’ta ne olmuştu? İktidar bunu Erbakan hükümetine karşı darbe yapıldı olarak anlatıyor. Gerçekten öyle mi oldu? 1996 yılında Necmettin Erbakan’ın başkanı olduğu Refah Partisi Yüzde 21 oyla birinci parti oldu. Tansu Çiller’in başkanı olduğu Doğru Yol Partisi’yle koalisyon yaparak hükümeti kurdular. Kurdular ama millet onlardan hizmet beklerken onlar direk dini konulara daldılar.
Sincan belediyesi Kudüs gecesi diye bir gece yaptı. Hizbullah bayrakları asıldı. Ancak Hizbullah bir terör örgütüydü. Gece de İran Büyükelçisi şeriatı öven ve Türkiye’nin laik düzeni aleyhine konuşmalar yaptı. Dakka bir laikliği yıkıp şeriat düzeni konuşmaları başladı. Açık açığa demokrasiyi ve laikliği kaldırıp İran’dakine benzer bir şeriat devleti kurmak istiyorlardı. Buna adil düzen ismini takmışlardı. Kara Kuvvetleri Komutanı Çevik Bir emriyle gözdağı vermek için Sincan sokaklarından tanklar geçti.
Erbakan o kadar ülke meselesi dururken bütün tarikat liderlerini toplayarak başbakanlıkta yemek verdi. Bir konuşmasında aynen şöyle söyledi. ’Adil düzene geçilecek. Bu şart. Bu geçiş yumuşak mı olacak, sert mi olacak. Kanlı mı olacak, kansız mı olacak. Bunu zaman gösterecek.’ Bu lafa bakar mısınız? Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı bir gün bu ülkeye şeriat geleceğini ama kanlımı yoksa kansız mı olacağını zaman göstereceğini söylüyor. Bu kabul edilebilir mi?
Sonunda Refah Partisi’ne kapatma davası açıldı ve hükümet yıkıldı. Konu Avrupa insan hakları mahkemesine gitti. Mahkeme kapatma gerekçesini haklı buldu. Hükümetin şeriat söylemlerinle demokratik rejime tehdit oluşturduğu sonucuna vardı.
Gelen bir hükümet neden hep kendi ideolojisini halkına dayatmaya çalışır. Sen ekonomiyi, eğitimi, adaleti düzeltmeye çalışsana. Sen demokrasiyi kullanarak iktidar oluyorsun, sonra da ülkede demokrasiyi kaldırmaya çalışıyorsun. Kapatılınca da bu ülkede demokrasi yok mu diye bağırıyorsun.
Erbakan’ın iyi yönleri var mıydı, vardı. Diyeceksiniz ki şeriat isteyen birinin nasıl iyi yönü olabilir. Şöyle, Amerika’ya biat etmedi. Amerika ya ve Siyonizm’e karşıydı. Amerika’dan gelen teklifleri kabul etmedi. Kabul etseydi belki de uzun yıllar bu ülkenin başında kalırdı. Ama etmedi. Biz laikliği savunuyoruz. Atatürk’ün düşüncelerini savunuyoruz. Ama Erbakan bunları savunmuyordu. O nedenle Erbakan Amerika’ya karşı gelen biri olsa da bizim için kabul edilebilir birisi değildi.
Peki olaylar buysa öğretmen Sultan Kara neden mağdur oldu? Sultan Kara başörtüsü taktığı için öğretmenlikten atıldı. Yanlıştı. Hem de çok büyük bir yanlıştı. Bir insan 18 yaşında yetişkin olur. Yani bu yaştan sonra kendi kararlarını sağlıklı olarak verebilir. Bu nedenle 18 yaşını doldurmuş birisi istediği yerde başörtüsü takabilir. Başörtüsünü de nasıl istiyorsa öyle bağlayabilir. Üniversiteye girerken başörtüsünü çıkartmak yanlıştı. Orduevlerine girerken başörtülü annelerimizin alınmaması yanlıştı. Bu yanlışlık bugün AKP’nin iktidar olmasına neden oldu.
Gelelim madalyonun öbür yüzüne. Başörtüsü takmak kişinin özgürlüğüdür. Peki ya şort giymek. Maalesef dün mağdur olduğunu söyleyenler bugün şort giyenlere laf söylemeye başladılar. Şort giyene saldıran kişileri haklı görüp niye şortla geziyor ki demeye başladılar. Tarikatlarda çocuklara tecavüz edenlere ses çıkarmadılar. Geziye katılanlara sürtük dendi gıkını çıkarmadılar. Oldu mu ya şimdi. AKP’de çıkıp bunlardan helallik isteyecek mi? Öyle ya! Olacaksa bu helalleşme çift taraflı olmalı. Tek taraflı da olsa Sultan Kara ile helalleşmeyi doğru buluyorum. Tecavüz edenlerle, kadın dövenlerle, kadın öldürenlerle, yolsuzluk yapanlarla, devletten haksız ihale alanlarla, 5 yerden ballı maaş alanlarla helalleşmek mi?
Asla.