Murat mahir Altan, depremzedelerle buluştu
Yavuz Muhtar yeniden aday
Vali Ekici, jandarma personeli ile iftar yaptı
Ahmetbey köftesine coğrafi işaret almak için protokol imzalandı
Bu yazı 04 Nisan 2022, Pazartesi 09:23:29 tarihinde eklendi. 1495 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ALLAH RIZASI İÇİN VERMEK (İNFAK ETMEK) - Eyyüp Sabri Erdem

ALLAH RIZASI İÇİN VERMEK (İNFAK ETMEK)

 

Sekülerizm(Dünyevileşme), insanoğlunun yalnızlaştığı, bireysel manada sadece kendi için yaşadığı,daha çok konfor ve daha çok lüks peşinde koştuğu, etrafındaki insanları düşünmekten çok egoist ve bencil bir hayata yöneldiği, imkanların sınırsızca genişliğine rağmen insan için ihtiyaçların hiç bitmediği ve bitmeyeceği bir hayat biçimidir. İnsanoğlu  modern zamanlarda dünyevi manada hiç bitmeyen bir koşturmaca içerisinde yaşıyor. Her şeyin daha iyisini, daha lüksünü,konforlusunu, ve hayatını kolaylaştıracak olanını ve daha hızlısını arıyor. Dünyevi manada daha çok kazanmak, daha çok biriktirmek temel hayat biçimi ve anlayışı olmuş gibi görünüyor. Şahsi tercihlerin ve tavırların çok daha ön plana çıktığı, materyalist(maddeci)hayat tarzının yaygınlaştığı, seküler hal,hareket,tavır ve düşüncelerin bireysel ve toplum ilişkilerinde daha çok belirleyici olduğu günümüzde, insanoğluna ne için yaratıldığını ve onu yaratanı hatırlatacak, kaybettiği, insanı insan yapan değerleri bulmasını sağlayacak en temel prensiplerin başında gelen insanlara el uzatmak, sahip çıkmak ve olması gereken değeri vermektir.

İşte buna da en önemli çare olarak “infak” kavramı önümüzde durmaktadır.

İnfak sözlük anlamı olarak“Bitirmek”, “elden çıkarmak” gibi anlamlara gelmesinin yanında,dinî-ahlaki bir terim olarak “Allah’ın rızasını (hoşnutluğunu) kazanmak amacıyla kişinin kendi malından harcama yapması, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmasıdır.” Alemlerin Rabbi olan Allah (Celle Celaluhu)Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık yetmiş ayette infak kavramı “Allah rızası için harcama yapma” anlamında  bize bildirmiştir. Yüce dinimiz İslam’a göre insanın  kazandığı veyahut sahip olduğu servetin asıl sahibi Allah’tır. O’nun kuluna emanet olarak verdiği bu servetten başkaları için sarf etmek gerekir (Nur sûresi 33, Hadid sûresi 7). Kur’an-I Kerim’de;Allah’a karşı kulluk vazifesinin şuurunda olan Müslümanların en başta gelen özelliklerinden birinin “kendilerine verilen rızıktan infak etmek” (ihtiyaç sahipleri için harcamak) olduğu vurgulanmıştır (Bakara sûresi 2).

İnfak kavramı, İslam’ın ibadet konusunda ki temel esaslarından olan,başta zekat ve her türlü sadaka, fitre, gibi mal ve para gibi somut harcamaları içine aldığı gibi, insan veya toplum için Allah rızasınının esas gaye olduğu her türlü faaliyeti de kapsamaktadır. Buna göre infakı sadece fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine sadaka vermekten ibaret görmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Kur’an-ı Kerim Bakara suresinde infakla ilgili ayrıntılı esaslar ve ölçüler zikredilmiştir. Buna göre infak; gösterişten,kibir ve enaniyetten uzak, sadece ve sadece  Allah rızası için yapılmalı, muhatabın (yardım edilenin) onurunu,haysiyetini zedeleyecek ve onu üzecek davranışlardan kaçınılmalı, yapılan iyilik veya yardım en iyi, en güzel ve kaliteli mallardan seçilmeli ve infakın doğru yere ulaşması için gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilmelidir. (Bakara, suresi 261-274)

“Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.” (Bakara sûresi 267)

İnfakta aslolan “Allah rızası için” yapılmasıdır, bu konuda samimiyet esastır.

İnfak kavramın geçtiği birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerif birlikte değerlendirildiğinde, Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanma niyeti ile yapılan ve müslümanlara fayda sağlayan bütün harcamalar Allah yolunda infak olarak kabul edilebilir. Geleneksel vakıf ve dernek hizmetleri, yoksulların korunması ve sahip çıkılmasına yönelik tedbirler ve çalışmalar,topluma faydası olup Allah’ın rızasını gözeten faaliyetler veya meşru ve Allah’ın rızası gözetilen alanlarda yatırım yaparak istihdam yapmak yoluyla insanların nafakalarını sağlamaya vesile olmak da bu kapsamda değerlendirilebilir.  

Rasulullah (Aleyhisselam ) bir hadis-i şerifinde, “Kişinin, elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir şey yemediğini” vurgulamıştır (Müsned, Buhârî)  Yine başka bir hadiste “İki haslet vardır ki onların ikisi de bir mü’minde bir araya gelmez: Cimrilik ve kötü ahlak” buyurulmuştur (Tirmizi).  

Dinimiz İslam, dünya ve ahiret hayatı arasında güzel bir denge gözetmiş ve bunu da gözle görülür bir şekilde sağlamış,insanoğlunun dünya hayatında dengeli,ölçülü ve bu hayatın fani olduğunu ve geçiciliğini unutmadan, ahiret hayatını unutmadan hayatını sürdürmesini belirlemiştir. Kur’an’da zenginlik ve servetin zirvesine örnek olarak anlatılan Karun ile ilgili kıssada şöyle buyurulmuştur: “Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: "Böbürlenme! Çünkü Allah böbürlenip şımaranları sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." (Kasas sûresi 76-77)

Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde dünya hayatı oyun, eğlence, süs, daha çok mal ve evlat biriktirme isteği olarak ifade edilmiştir (En’am sûresi 32, Ankebut sûresi 64, Muhammed sûresi 36, Hadid sûresi 20). Dünya hayatının menfi(kötü)yönü, kişiyi Allah'ı anmaktan,ve ona itaat etmekten,yaratılış gayesinden uzaklaştıran bir oyun ve eğlence, aldatıcı ve geçici bir meta, insanları kibirlenmeye büyüklenmeye, dolayısıyla da yaratılış gayesinden yabancılaşmaya ve uzaklaştırmaya götüren bir hayat biçimi ve zamanı olarak nitelendirilmektedir. Burada şunu öncelikle vurgulamak ve hatırlatmak gerekir; Ayet-i Kerimelerde özellikle dünya nimetleri, zenginlik, mal ve mülk, evlat gibi şeylerden ziyade, insanın bunlarla ilişkisi ve bunların nasıl algılandığı ve kabul gördüğü sorgulanmakta, bu ilişkinin insanı ahireti ilgilendiren konulardan ve hayat biçiminden uzaklaştırması, neden ve niçin yaratıldığımızın anlamının unutulması yerilmekte ve bunun dikkati çekilmektedir.

Birey ve toplumların Allah’ın emir ve yasaklarından uzaklaşması, inandığı değerlerden uzaklaşarak, dünya hayatına meyletmesi ve dalması, kendi benliğini unutması süreci olan dünyevileşmeye karşı İslam'ın temel değerlerinden birisi infaktır Allah rızası için paylaşmaktır . İnsanın dünya hayatı ile ilgili ilişkisinde; tamamen dünyaya meyledip kendini onun esiri haline getirmesi doğru olmadığı gibi, dünyadan tamamen uzaklaşıp vazifelerini yerine getirmemesi de doğru değildir. İşte bu ilişkinin yeniden düzenlenmesi ve gerçek konumuna yerleştirilmesi açısından temel ilkelerden birisi, Allah'ın verdiğinden, onun rızası için infak etmektir.

İnfak ile, mal ve servet bereketlenerek daha çok artarken insanda egoistlik ve bencillik huyları azalır. İnfak insan ruhundaki yüce hasletleri hareketlendirir, nefsin arınmasına,temizlenmesine,terbiye edilmesine ve arzuların zabtedilmesine yardımcı olur. Sınırsız ve dengesiz tüketim anlayışının insan nefsini tatmin etmediği ve sadece insana değil yaşadığı dünyaya da ciddi zararlar verdiği ortadadır. İnfak etme şuuru, insana malın ve servetin değerini, muhtaç olanın halinden anlamayı, insana, diğer mahlukata ve yaşadığımız dünyaya da saygılı olmayı da öğretir. İsraf ve lükse dalmış, sadece tüketen ve kendi nefsi için yaşayan toplumların aynı zamanda tükendiğini ve büyük zararlar gördüğünü söylemek yanlış olmaz.

Servete, mal ve mülke biçtiğimiz anlam ve verdiğimiz değer önemlidir. Para veya maddi güç, bizim bu hayatı daha güzel ve dengeli  yaşamamız, insanlara yardım etmemiz ve sahip çıkmamız, başka insanların sıkıntılarını ve  ıstırabını dindirmemiz için bir vasıta mı, yoksa lüks ve debdebe içinde hayat sürmemizin vasıtası, tüketim ve konfor arayışında yegane gayesimidir ? Bu soruya vereceğimiz cevap, onunla kurduğumuz ilişkinin mahiyetini ve ölçüsünü de belirler. İnsan, sadece kendisi için yaşarsa hayatı manasız, manevi manada boş ve yaradılış gayesinden uzak bir hayat olmaktadır. Oysa hayatın bir gayesi de, başkasıyla birlikte ve başkasını da dikkate alarak yaşamayı öngörür.  Dünyevileşmenin arka planında, “hayatı sadece kendin için yaşamak”, “sorumlulukların  şahsiliği ve kişiye özel kabul edilmesi” ve “başkalarının hayatıyla ilgilenmeme” gibi yanlış düşünceler, bencil, çıkarcı ve sadece kendini düşünen tavırlar yer alır.

İnfak etmek, Allah’ın verdiği nimetleri başkalarıyla paylaşmak,insana tolumun bir parçası olduğunu, başka insanlarla arasında bir bağ ve ilişki olduğunu hissettirir gösterir.Başkasının ihtiyacını ve sıkıntısını gidermek, kişiye maddi imkanlarla elde edilemeyecek bir huzuru yaşatır. “Vermek” insana ruhen tatmin duygusu ve huzur getirir. Aksi durumda, daha çok tüketmek, daha çok almak ise insanın içindeki boşluk duygusunu azaltmak yerine daha da büyütür. Arzular ve tatmin olamama duygusu sürekli daha fazlasını istetir.

Buna engel olmanın yolu, sahip olduğundan vermek, kendinde olanı ihtiyaç sahipleri paylaşmaktan geçer.

Modern(!!!) toplumlarda insan mutlu ve huzurlu olmak istiyorsa, Allah’ın verdiği nimetlerden ihtiyaç sahiplerine verecek, paylaşacak, infak ile bağını güçlendirecektir.

İnfak, insanla birlikte var olan bir dayanışma ve insana sahip çıkma şeklidir. Her dönemde bu paylaşma önemli olduğu gibi, özellikle bu dönemde, ihtiyaçlarının temininde zahmet çeken, ekonomik anlamda sıkıntıları olan insanların durumunu dikkate alarak, elimizden geldiği ölçüde imkanlarımızı paylaşmak, infakı canlı tutmak daha bir önem kazanmıştır. Şunu da asla unutmayalım;Ramazan ayı paylaşma ayıdır,diğer insanların maddi ve manevi sıkıntılarını giderme ayıdır,insana sahip çıkma ayıdır,başkasının derdiyle dertlenme ayıdır,Allah rızası için paylaşma ayıdır,insanın manevi manada kendine ve ailesine çeki düzen verme ayıdır.

Ve yine şunu da asla unutmamak gerekir”Allah’ın verdiği nimetler Allah’ın kulları ile paylaşınca güzeldir”

İNFAK ETMEK İLE İLGİLİ AYET-I KERİMELER ve HADİS-I ŞERİFLER

İman etmiş kullarıma söyle: “Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler.” (İbrahim sûresi 31)

İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

(Kasas sûresi 54)

Gerçekten Allah’ın Kitab’ını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Fatır sûresi 29)

Her sabah yeryüzüne iki melek iner. Biri: -Ya Rabbi, infak edip iyilik edenin malının yerine yenisini ver, der. Diğeri de: -Ya Rab cimrilik edenin malını telef et, diye dua eder.” (Buhari, Müslim)

“Ey Adem oğlu, infak et(malını hayır yolunda sarfet ki) sana da infak(Allah sana karşılığını hem bu dünyada ve hemde ahirette versin) olunsun.” (Buhari, Müslim)

“İnfak et, sayıp durma, sana da sayı ile verilir, fazlalık malını ve paranı muhtaç kimselerden esirgeme, senin de rızkın engelenir.” (Buhari, Müslim)

Selam ve Dua İle

Eyyup Sabri Erdem

Ensar Vakfı Lüleburgaz Şube Başkanı

Yazdır Paylaş
Diğer Eyyüp Sabri Erdem Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek