KATİL EV ARKADAŞI ÇIKTI
Gerenli,  CHP Kadın Kolları’yla buluştu
Pazar günü Zübeyde Hanım Parkı’nda çekim yapıldı
Emrah Kutlu, Kent Konseyi Başkanlığı’na aday oldu
Bu yazı 18 Şubat 2022, Cuma 09:17:57 tarihinde eklendi. 1354 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

İSLAM DİNİNDE DOĞRULUK ve GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK(2.BÖLÜM) - Eyyüp Sabri Erdem

İSLAM DİNİNDE DOĞRULUK ve GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK(2.BÖLÜM)

 

İSLAM DİNİNDE DOĞRULUK ve GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK(2.BÖLÜM)

Geçen haftaki yazımıza devam ediyoruz

Peygamber efendimiz (Aleyhisselam) Müslümandaki güzel ahlâkı kısaca şöyle  tarif etmiştir;Bir insan iyilik yaptığında sevinç, kötülük yaptığında üzüntü duyabiliyorsa artık o gerçekten mümindir” (Müsned, V, 251)

Müslüman, sadece Allahın emrettiği ibadetleri yerine getirmekle dinin emirlerini yapmış olmaz ve vecibelerini tamamlamış sayılamaz. İslâmi yönden en olgun ve mükemmel mü’min, eli ve dili ile hiçbir, insana ve hayvana,yaşadığı yere zarar vermeyen, daima hakkına ve Allah’ın nasip ettiği şeylere razı olan, insanları incitmeyen, güzel huylara ve ahlâka sahip olan, ibadet ve tâatı ile birlikte İslami âdap ve erkâna riayet eden , kendisi için sevdiğini ve istediğini mü’min kardeşi için de seven ve isteyen,kendisine yapılmasını arzu etmediği şeyleri, başkalarına da yapılmasını arzu etmeyen kişidir.

Rasûlullah efendimiz (Aleyhisselam)gelmiş ve gelecek insanların en güzel ahlâklısıdır. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “(Ey Rasûlüm!) Muhakkak ki Sen’in için tükenmeyen bir mükâfat vardır. Şüphesiz Sen büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem sûresi 3-4)

Peygamberimizin(Aleyhisselam)ahlâk ve yaşayışı Hz. Aişe annemize sorulduğu zaman "Siz Kuran okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kurandan ibâret idi." diye cevap vermiştir.(Müslim)

O  insanlığa en güzel örnektir:

Peygamber Efendimiz(Aleyhisselam)ince ve hassas ruhlu,kibar ve nazik tabiatlı ve güler yüzlü idi. Katı yürekli, kaba,sert ve kırıcı değildi. Ağzından sert ve kaba söz hiçbir zaman çıkmazdı. Başkalarını tenkit etmez eleştirmez, kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Hoşlanmadığı yanlış bir davranış görse “içinizden bazı kimselere ne oluyor ki , şöyle şöyle yapıyorlar…” Şeklinde konuşur,bu davranışları yapanların kim olduklarını isim vermeden,belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan çevresindeki  insanların yanlış ve hatalarını düzeltirdi. Kimsenin sözünü konuşması bitinceye kesmez ve sonuna kadar dinlerdi. Tartışmayı ve münakaşayı sevmez, sözü gereğinden fazla uzatmazdı. Kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaz, kimsenin gizli hallerini araştırmaz ve bunu arkadaşlarına yasaklardı,Allah’a saygısızlık,hürmetsizlik olmadıkça, hakaret edilmedikçe kendi şahsına yapılan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bağışlar, eline imkan geçince öç almazdı. Kimseye küsmez, küskünleri barıştırır, suçluları affederdi.

Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterir; yetimlere, dul kadınlara ve ihtiyacı olanlara çok acır, onlara elinden gelen yardımı yapardı. Kadınların haklarına çok dikkat eder, komşu hukukuna riâyet eder, hayvanların hakları hususunda da büyük titizlik gösterirdi. Karşılaştığı kimselere selâm verir, ellerini sıkar, hal ve hatırlarını sorardı. Hayâ, edeb, sabır, cesaret ve şecaat örneği idi. O, hayatı boyunca daima iyinin, doğrunun ve güzelin yanında olmuş; kötüden, şerden ve çirkin şeylerden son derece kaçınmıştır.

Son derece iffet ve haya sahibiydi.

Bütün insanlar onun karşısında eşit idi, zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı. Her bakımdan kendisine sonuna kadar güvenilirdi. Verdiği sözü mutlak surette zamanında yerine getirirdi. Dürüstlükten ve doğruluktan ayrıldığı, şakayla bile olsa yalan söylediği hiç görülmemiştir. Bu özelliklerinden dolayı O’na peygamberlik verilmeden önce “Muhammed’ül-Emin” denilmişti. Bu yüzden Peygamberliğini haber verdiği zaman, iman etmeyenler bile O’na “yalancı, yalan söylüyor” diyememiştir. En yakın akrabalarını safa tepesinde toplamış onları İslâm’a davet etmiş, “Size su dağın arkasında düşman atlılarının bulunduğunu söylesem, bana inanırmısınız?” dediği zaman: “Hepimiz inanırız. Çünkü sen yalan söylemezsin” diye cevap vermişlerdi.

Kendisi böyle olduğu gibi, herkesin dürüst olmasını isterdi. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);”Doğruluktan ayrılmayınız, çünkü doğruluk, iyilik ve hayra götürür. İyilik ve hayır da, kişiyi Cennete ulaştırır. Kişi doğru söyleyip doğruluğu aradıkça, Allah katında sıddıklar zümresine yazılır. Yalan sözden ve yalancılıktan sakınınız; Çünkü yalan insani kötülüğe sevkeder. Kötülük de kişiyi Cehennem’e götürür. İnsan yalan söylemeğe ve yalan aramağa devam ede ede, Allah katında nihayet yalancılardan yazılır” buyurmuştur.(Müslim)

Resulullah(Aleyhisselam)insanların en cömerdi ve en kerimiydi. Eline geçen her şeyi ihtiyaç sahiplerine dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi.

Son derece mütevâzı ve alçak gönüllü idi. Bir topluluğa geldiğinde, kendisi için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi boş bulursa, oraya oturur, arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmazdı. Arkadaşları her işini yapmaya gayret ederken bütün işlerini kendi görür, ev işlerinde hanımlarına yardım ederdi. Methedilmesini ve hürmette aşırıya gidilmesini istemezdi. Fakir ve yoksul kimselerle bir araya gelmekten çekinmez onlar İle vakit geçirirdi,yoksulların, dulların, kimsesizlerin işlerini görmekten zevk alırdı.

Lüks ve gösterişten uzak sade bir hayat sürmeyi tercih etmişti.

Peygamber efendimiz(Aleyhisselam)

Evde ne bulursa yer, sade ve temiz giyinir ve ashabına bunu tavsiye ederdi, hiç bir şeyi beğenmemezlik etmezdi. Eve gelince ne yemek var diye sorar bir şey yok denilince bu gün oruç tutalım(bir şey yemeyelim derdi)yiyecek bir şey bulamayınca, aç yattığı da olurdu.

Bütün işlerini tam bir düzen ve intizam içinde yapardı. Namaz ve ibadet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misafir ve ziyaretçilerini kabul zaman hep belliydi. Vaktini boşa geçirmez, her ânını faydalı bir işle değerlendirirdi. “İki günü eşit olan ziyandadır” (Beyhaki)”İnsanların çoğu, iki nimetin kıymetini takdirde aldanmışlardır: “Sıhhat ve boş vakit”(Buhari)buyurmuştur.

İnsanı en yakından tanıyan, onun iç yüzünü ve bütün gizli hallerini en iyi bilen, şüphe yok ki eşidir. Rasûl-i Ekrem (Aleyhisselam)ilk vahiyden sonra gördüklerini anlattığı zaman eşi Hz. Hatice:

“Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hak hiç bir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten aciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Müsafiri ağırlarsın, Hak yolunda herkese yardım edersin…” diyerek O’nun peygamberliğini hemen kabul etmiş, en küçük tereddüt göstermemiştir.

Çocukluğundan itibaren Medine’de 10 yıl hizmetinde bulunan Hz. Enes(Radiyallahu Anh): “Rasûlüllah (Aleyhisselam)’a 10 yıl hizmet ettim. Bir kere bile canı sıkılıp, öf, niçin böyle yaptın, neden şunu yapmadın, diye beni azarlamadı” demiştir.

Peygamber Efendimiz(Aleyhisselam)yaşadığı hayatın içerisinde Alemlerin Rabbi olan Allah’ın emir ve yasaklarını en mükemmel şekilde uygulayarak ortaya koyduğu hayat düsturları hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim’in İslâm âhlak ölçüleri hakkında bir fikir vermektedir.

Yazımıza Alemlerin Rabbi olan Allah’ın,Kutsal kitabımızda Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimizi (Sallallahu aleyhi ve sellem)anlatan ve bizim için önemli  bir ölçü olan Ayet-i Kerim’e ile bitirelim;

"Andolsun ki, sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü ümid eden ve Allah'ı çokça anan kimseler için, Resûlullah'ta güzel bir örnek vardır." (Ahzab sûresi 21)

Selam ve Dua İle

Eyyup Sabri Erdem

Ensar Vakfı Lüleburgaz Şube Başkanı

Yazdır Paylaş
Diğer Eyyüp Sabri Erdem Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek