İyimserlik, kendimize daha fazla soru sorarak ve olaylar karşısında otomatik olarak olumsuz duygusal tepkiler vermektense, hislerimizi farkındalıkla gözden geçirerek ve farklı bir açıdan yorumlayarak geliştirebileceğimiz bir beceridir.
Pek çoğumuz hayatta kontrol edemeyeceğimiz şeyler olduğu fikrine kendimizi zaman zaman fazla kaptırıp yaşadıklarımızın ve hissettiklerimizin sorumluluğunu kendimizden çok çevresel faktörlere yükleme eğilimindeyiz. Hayatın kontrolümüz dışında gelişen olaylarının bir bütünü olduğunu düşünürsek, aslında olan biten her şeyin kontrolümüzün ötesinde olduğu inancı pek de yanlış bir bakış açısının sonucu değildir.
Peki, başarısızlıklar karşısında mutsuz hissetmemizin, olası riskler karşısında çaresiz hissederek korkuyor oluşumuzun, geleceğin belirsiz olmasının getirdiği endişenin tek kaynağı gerçekten kontrol edemediğimiz olaylar mı? Yaşamın getirdiği acı ya da tatlı tüm durumlar karşısında hissettiklerimiz üzerinde kişisel sorumluluğumuzun hiç etkisi yok mu?
Sıradan bir gününüzü düşündüğünüzde arkadaşınızla bir buluşma planlamak, en sevdiğiniz restoranda harika bir akşam yemeği yemek, canlandırıcı bir müzikle dans etmek gibi tamamen sizin seçiminize kalmış pek çok durumu hayatınıza bilerek ve isteyerek dahil ediyorsunuz. Tüm bu seçimleri en mükemmel halleriyle deneyimlemek ve iyimser bir bakış açısıyla kucak açmak da yine sadece sizin seçiminiz.
Yaşamda karşınıza çıkan tüm durumların bakış açınıza göre şekillendiğini, yani durumlarla algınız arasında geri bildirim döngüleri yaratarak o durumu nasıl deneyimleyeceğinizi, üzerinizde nasıl bir etkisinin olacağını siz belirliyorsunuz.
Hayatta kalma mekanizmamızın doğal ve otomatik bir sonucu olarak yaşanan olaylar karşısında mümkün olabilen en olumsuz yorumlamaları yaparak olası riskleri azaltma eğiliminde olduğumuz tartışmasız bir gerçek. Dolayısıyla duygusal ve davranışsal tepkilerimizin olumsuz olması da…
Olumsuz bakış açısının iyimserliğe engel olmasının sebebi de aslında tamamen bundan kaynaklanıyor: Kötümserlik doğuştan gelen, hali hazırda algı repertuarımızda olan bir tutumken; genetik olarak bize daha yabancı olan iyimser bakış açısını geliştirebilmek zaman, efor ve kararlılık gerektiriyor.
Yaşamın bize sunduğu durumları kendimizin ve deneyimlerimizin farkında olarak karşılamak, öngöremeyeceğiniz kadar çok pozitif getirisi olan bir tutumdur. Hayallerinin peşinden giden, gerçeklerin ve sahip olduğu olanakların farkında, kararlı ve iyimser biri olduğunuzda başarı, efor harcayarak elde etmek zorunda olduğunuz bir şey değil, attığınız her adımın kaçınılmaz bir sonucu olarak hayatınızda var oluyor.
İyimser bir bakış açısını gayret ve çaba gerektiren, sonradan kazanılan bir beceri olarak değerlendirdiğimizde iyimserlik aslında pozitif olmaktan çok kararlı ve istekli olmakla ilişkilidir. Zor durumlar karşısında kolayca pes etmek ya da uzaklaşmaya çalışmaktansa, olumsuz yaşam olaylarıyla nasıl başa çıkabileceğimize dair planlar yapmak, çevremizdeki kişilerin tavsiyelerini dinlemek ve çözüme odaklanmak iyimser bir bakış açısına sahip olmak için geliştirmemiz gereken en önemli becerilerdendir.
Sevgiyle kalın…