KILIÇDAROĞLU’NUN SEVDİĞİ ÖĞRETMEN, SEVDİĞİ ASKER, SEVDİĞİ HAKİM. -

1973 senesinde Meriç’in Kavaklı köyüne yolum düşmüştü. O köyün muhtarı bana bir olay anlatmıştı “köyümüzün, öğretmeniyle Meriç’e gitmiştik o gün öğretmenler toplantısı vardı, beraber katıldık, mevzu “gericilikti” Toplantıyı idare eden sorumlu eğitimci “Arkadaşlar mevzumuz gericilik, görüyoruz ki halkımızda hala din, Allah, Peygamber gibi gerici inançlar var. Bunları tamamen öğrencilerimizin kafasından silmemiz lazım. Bu hususta fikir beyan etmek isteyen var mı?

 Bir öğretmen söz aldı ve şunları söyledi –Bir gün öğrencilerime ben din ve Allah inançlarının gericilik olduğunu anlatıyordum. Bir öğrencim –Gericilik ne demektir öğretmenim, diye sordu. Bende onu kapıya en uzak noktadan geri geri git bakalım dedim. Öğrenci geri geri giderken sıralara takılarak düştü. Bende –İşte gericilik budur, dedim. Oradakiler –Çok iyi fikir, bizde öyle yapalım, dediler…”Yedi sekiz yaşlarındaki masum çocuklarımızın beynini yıkayan böyle öğretmenler bir zamanlar bu ülkeye hakim idiler. Beyinleri yıkanmış bu alçaklarla biz az mı uğraştık. Eskiden TÖS “Türkiye Öğretmenler Sendikası” vardı. Hemen hemen Türkiye’deki öğretmenler bu sendikanın üyesiydiler. Birazcık inancı olan öğretmenler bunların aralarında barınamaz, kendilerini saklarlardı. Sonra bu sendika kapandı yerine “Töbder” kuruldu. 1970’li yıllarda rahmetli Türkeş Çetin bir mücadele verdi, Türkiye’de öğretmen yetiştiren eğitim enstitülerine el attı hepsini ülkücüler vasıtasıyla ele geçirdi, o günden sonra Ateist, Kominist, inançsız öğretmen hegomanyası Türkiye’de kırılmış oldu. Şuanda Türkiye’deki öğretmenlerin çoğu Memur Sen’lidir ki, Ak Parti yanlısıdırlar, ikinci sırada kamusen vardır ki bunlar ülkücü ve milliyetçidirler. İnançsızların bölücülerin ve koministlerin toplandığı öğretmen sendikaları da azınlık durumuna düşmüşlerdir. Bu süreç Türkiye’nin kuruluşu için çok büyük bir aşamadır. Zira inançsızdan ne köy, ne kasaba, ne de devlet olur. Bu neticenin tezahürün da Türkeş’in emeği çok büyüktür. Geçen gün Kılıçdaroğlu “Ak Parti’yi destekleyen (oy veren) öğretmene ben öğretmen demem.” dedi. Aynı günlerde bir vekilde televizyonlarda askerimize “satılmış” dedi. Hakimlerimize ise her gün söylüyor.

 Bunlara nasıl öğretmen lazım? Nasıl asker, nasıl hakim lazım? Devlet Bahçeli ne güzel söyledi “Askere düşman olan, düşmana asker olmuştur” (Sayın Bahçeli bundan hiç şüphemiz yoktur) “Biz öyle dememiştik de, yanlış anlaşıldı da…” geçin bunları, sizin her yanlışınız ihanetten yana oluyor, bu tesadüf mü) Kılıçdaroğlu genel başkan olduğu günlerden beridir ben bir şey söylüyorum “Bunların hedefi normal yollardan iktidar olmak değil, iç savaş çıkartmak gayretidir” diye. Bu şüphem, kesin kanaat haline çoktan gelmiştir. Eskiden TÖS’cü öğretmenler sık sık grev yaparlardı. Şimdi de PKK’lıları; DHŞ KPC’lileride yanlarına alarak bütün CHP tabanını isyan etmeye, kışkırtmaya çabalıyorlar. Türkiye’deki her felaketi, her arızayı, istismar ederek yeni bir Taksim kalkışması yapabilirlerse FETÖ’nün yapamadığını başarabilmek. Gece gündüz hayalleri ve arzuları bu yöndedir. Akıllı bir muhalefete hiç benziyorlar mı? Bu ülkeyi idare edenlerde, bunu görmeliler. Öğretmenlerde askerlerimiz gibi sadece eğitim değil vatan müdafasının şuurunu hem kendileri kazanmalı hem de talebelerine aktarmalılar. Yoksa Dersim isyanı artığı Dersimli Kemal’in ne yapacağı bellidir. Onu Türkiye’nin en köklü partisinin başına getirenlerin istediği de isyandır.

                                                                                                                                                        Saygılarımla