Alçak gönüllülük demektir. Bu özellikteki insanlara mütevazi de denir. Tersi ise kibirlenmek, büyüklük taslamak anlamına gelir. Kibirli insanı kullar da Allah da sevmez. Alçak gönüllü ise hem insanların nazarında, hem de Allah indinde makbuldür. Allah’ı ve kendini tanıyan insanlara marifet ehli denir. Bu tür insanlar acizliğinin, fakirliğinin, zayıflığının farkında olurlar. Gerçek büyüklüğün Allah’a ait olduğunu bilirler. Bu tür insanlarda “ben” iddiası yoktur. Çok büyük işler başarsalar da kendilerini gizlerler. Şimdi birkaç örnek verelim:
1-Yavuz Sultan Selim iki yıl süren (1516-17) Suriye ve Mısır seferlerinden sonra, Mısır, Suriye, Kudüs, Mekke, Medine’yi Osmanlı topraklarına dahil etmiştir. İslam halifeliği Türklere geçmiştir. Kendisine “Hakimül Haremeyn” (Mekke ve Medine’nin hakimi)denilmesi üzerine: “hayır ben bu beldelerin hakimi değil, hadimiyim” ( hizmetçisiyim) demişti. İşte bu zaferlerle İstanbul’a dönmüştü. Ordusunu Üsküdar’da hava kararıncaya kadar bekletti. Sebebi sorulunca; “Halk sokaklara çıkmış bizi bekliyormuş, tezahürat yapacakmış, kazandığımız bu zafer karşısında gururlanmaktan Allah’a sığınırım. Onun için havanın kararmasını, halkın evlerine çekilmesini bekleyeceğiz.” Demişti.
2-Marifet ehli insanlar mütevazi olur. Birçok sanatkâr da eserlerinde kendilerini gizlemek için “mahlas” (gizli isim) kullanmıştır. Mesela dünyanın dört bir yanını 365 veya 375 adet eseriyle donatan, şehrimiz Lüleburgaz’da bile kocaman Sokullu M.P. Külliyesi olan Mimar Sinan eserlerinde isminin yanında imzasını “el fakirül-Hakir” (değersiz ve muhtaç) diye atardı. Mezarını bile Süleymaniye külliyesinin bir küçük köşesine sıkıştırmıştır.
3-Seyit onbaşı Balıkesir ili, Havran ilçesi, Çamlık köyü 1889 doğumludur. 1909da Osmanlı ordusuna katılmıştı. Balkan savaşlarında, Çanakkale savaşında ve Kurtuluş savaşında Sakarya cephesinde savaştı. Toplam on sene askerlik yaptı. Çanakkale’de topçu eri olarak Mecidiye tabyasında görev aldı. Savaş esnasında söz konusu tabya İngiliz gemisinden atılan topla yerle bir edildi. Batarya komutanı Yzb. Hilmi bey, Niğde’li Ali ve Seyit onbaşı haricinde tüm mürettebat şehit olmuştu. Topun vinci de parçalanmıştı. Seyit onbaşı aklını başını toplayıp; “Bismillah La havle vela kuvvete illa billah” diyerek 215 kg lık mermileri sırtlayıp merdivenleri yavaş yavaş adımlayarak rampaya çıktı. Göz kararıyla nişan alarak, topun ağzına verdiği mermileri ateşledi. İngiliz donanmasını hallaç pamuğuna çevirdi. Savaşın kaderini değiştirdi. Ancak savaştan sonra köyüne dönünce kimselere bu yaptıklarından bahsetmedi. Yıllar sonra M. Kemal Paşa Havran’a geldiğinde kendisiyle görüşmelerinde her şey ortaya çıktı. “Sen şöyle şöyle yapmışsın!” dediğinde mahcup bir şekilde önüne bakarak; “Görevimizi yaptık Paşam!” demişti. O görüşmede sırtında kolları kısa, ön düğmeleri kavuşmayan, emanet bir ceket vardı. Kendisine teklif edilen emekli maaşını bile kabul etmedi. Odunculuk ve hamallık yaparak ömrünü tamamladı. 1939 da zatürreden vefat etti. Mezarı Balıkesir Havran’a bağlı eski adı Çamlık, yeni adı Kocaseyit köyündedir. Allah rahmet eylesin…