Vali Ekici, ziyaret ve programlarına hafta sonunda da devam etti
Satrancın şampiyonları madalyalarını aldı
Öğrenciler Başsavcı ve Savcı oldu
Bayramın keyfini doyasıya çıkardılar
Bu yazı 17 Mayıs 2019, Cuma 09:35:34 tarihinde eklendi. 1364 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

MABETLER, BİNALAR VE İNSANLAR -

MABETLER, BİNALAR VE İNSANLAR

 

Atatürk bir yurt gezisinde deniz sahillerinde bir yerlerde halkla buluşuyor. Bakıyor ki orada güzel binalar ve de virane evler vardır. Çevresindeki halka soruyor. “Şu güzel ev kimindir” yani efendinindir. –ya şu malikane kimindir? – Davit efendinindir efendim. – Ya şu şato kimindir? – Salamon efendinindir” Atatürk eski biları göstererek – ya şu binalar kimindir? – bizimdir efendim” Atatürk kızgın ve üzgün bir şekilde “yahu onlar bu güzel evleri yaparken siz neredeydiniz?” cevap verirler “Yemende, Çanakkale’de, Filistin’de, Sakarya’da” Atatürk üzgün ve dalgın bir şekilde susar.

Binalar ve mimarı insanlar üzerinde çok tesir bırakır. Çok güzel binalar gizli hayranlık, virane yapılar da sahiplerinde aşağılık kompleksi yapar. Dahası da işi teslimiyete kadar gö

türür. Yüksek kültüre sahip milletlerin kendilerine has mimarileri vardır. Ezeli Türk mimarisi Selçuklu, Osmanlı mimarisi bizim kültürümüzü ve ruhumuzu yansıtır. Bazen aşırı süslü ve yüksek binalarda sahiplerinin aşağılık kompleksi ve de şımarıklığını ifade eder. Orta doğudaki kral ve şeyhlerin yüz katlı, sekiz yüz katlı binaları gibi. Onlar özlerinde olmayan asaleti yüksek ve süslü binalar yaparak kendilerini tatmin yoluna gitmişlerdir. Bir ülkenin en muhteşem yapıları ya devlet binaları ya da mabetleri olmalıdır. “Eğer bir millet GURUR DUYACAKSA MABETLERİ VE DEVLET BİNALARIYLA GURUR DUYMALIDIRLAR” çünkü o binalar şahısların değil top yekün milletin malıdır. Tayyip Erdoğan bu meseleyi iyi anlamışa benziyor. Yeni yapılan Çamlıca Camiiyle Cumhurbaşkanlığının yeni binasını ben böyle değerlendiriyorum.

12 Mayıs Pazar öğle namazını Yeni Çamlıca Camiinde kıldım. Bana göre ülkemizin Türk mimarisiyle yapılmış en muhteşem eseridir. Sadece bizim değil bütün Müslümanlarındır. Bilmem kaç yüz katlı Arap şeyhlerine kapan olsun. Zaten bu muhteşem eseri İstanbul’un en yüksek tepesine yapanlar, her şeyin şuurunda olduğunu göstermişlerdir. Bazıları diyorlar ki “bu kadar camiye ne lüzum var?” sen onlara “bu kadar heykele ne gerek var?” de de bak başına gelecekleri. Bize en güzel dersi her zaman bu milletten olmayıp da içimize gizlenmiş düşmanlarımız veriyor. Ne demişti gizli Yahudi Yalman? “İstanbul içimi karartıyor her tarafı cami ve minarelerle dolu” Menderes’te bu sözlerle uyanmış ki Ankara Kocatepe Camiinin yapılmasına vesile olmuş. Benim camiyi hınca hınç dolduran cemaat dikkatimi çekti (60 bin kişilik diyorlar) hepsi de yanık yüzlü çilekeş Anadolu insanıydılar. Hani dinimin, kültürümün yabancısı çok konuşan yoğurt kesesi suratlı, Çilesiz ve faydasız tipler var ya onlardan hiç yoktu. Caminin ihtişamlığı yanında cemaatinde mütevaziliği benim hayranlığım biraz daha arttırdı. Hani şehit cenazelerinin aile ve yakınları var ya, yüzleri hayat çizgileriyle dolu yanık yürekli ve yüzlü vatanı dün kurtaran bugün koruyan kurban olduğum bu millet. Şair Y. Bülent Bakiler, şiirinde ifade ediyor ya “Gittim yiğitçe öldüm gaza meydanlarında / ne takı zaferleri istedim ne de taç / şükrederek kalktığım sofralarımda, yavan ekmek oldu ya da bulamaç…” camiye baktım, cemaate baktım, duygulandım ve şöyle dedim. “Hey gönlü asil yüzü yanık koca millet bu vatanda bu camide sizindir, hayırlı olsun…” geldim Yahya Kemal’in “Süleymaniye de bayram sabahı” şiirini okudum. Sizde okuyun. Saygılarımla.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek