Bir zamanlar benim mütevazı bir kitapçı dükkanım vardı. Kitapları hem okur, hem de satar, hem de gençlere anlatırdım.
Bir gün gençlerle sohbet ederken dükkanıma bir albay geldi, eline bir kitap aldı asker tavrıyla bizlere yüksek sesle nasihat etmeye başladı “Gençler şu kitabı okuyun… Benim elimden gelse bu kitabı ortaokullarda ders kitabı yapar her gence okuturdum. Bakın bize Yunanlılar neler yapmış. Bu vatan kolay kazanılmadı (Birazda haddini ve çizgiyi aşarak) Hele bir Eş.. oğlu Eşşş. Türkeş var… Ülkeyi ne hale getirdiler…”
Cevap verme ihtiyacı gösteren ülkücü gençlere sus işareti vererek, ben devreye girdim, aynı kitaptan bende elime alarak “Bak komutanım söylediklerinize aynen katılıyorum – Onun içinde bu kitabı vitrine koymuşum. Komutanım biliyor musunuz bu kitabı Lüleburgaz’da benden başka satan yok. Diğer kitapçılar Mao’nun, Lenin’in komünist kitaplarını satıyorlar. Onlar Yunan’ın değil, patronun düşman olduğuna inanıyorlar. Biz milliyetçiyiz, bu kitabı okuruz da satarız da. Bizi uyaran milliyetçi yapan Alparslan Türkeş’tir.” Dedim ve eline Türkeş’in “Yeni Ufuklara Doğru” kitabını tutuşturdum “Lütfen şu kitabı okuyun ve bizi anlayın” dedim. O günden sonra bu albayımız benim bir numara dostum oldu kendisi tümenin askeri hakimiydi, 1980 Darbesi’nde Selimiye’de Birinci Ordu İkinci Numaralı Askeri Mahkemesi olarak görev yaptı. O eline aldığı kitapta Kadir Mısıroğlu’nun yazdığı “Yunan Mezalimi” isimli kitabıydı. Anlayacağınız Yunan Mezalimi’ni biz ilk defa Kadir Mısıroğlu’ndan öğrendik. Dahası “Ermeni Mezalimi Lavrens’in Gizli Hayatı, Macar İhtilali ve Direnişi, Osmanlıoğulları’nın Dramı, Lozan Zafer mi Hezimet mi?” kitapları bizim ilk okuduğumuz kitaplardı. Dahası FETÖ’nün bir Ermeni olduğunu da yine ondan okuduk. Herkesin ziyaret için FETÖ’nün kapısında kuyruk olurken o “Bu bir Ermeni çocuğudur, bir haindir” diye feryat ediyordu.
Ermeni dedesinin ismini veriyordu…
Kadir Mısıroğlu takiye yapmaz. Bildiğini ve düşündüğünü dobra dobra söyler. Yetmişli yıllarda komünizmin tehlike olduğu günlerde “Bu günkü komünistler Kemalizm’in eseridir.” demiş ve uzun bir hapis cezası almıştı. Yıllarca yurt dışında kaldı. Geçen hafta “Mısıroğlu’na nefret” haftasıydı. Diyanet İşleri Başkanı hastalık ziyaretine gitti diye topa tutuldu. Suçu Türkiye’de bir zamanlar ezanın yasaklanmasıyla ilgili söylediği “İngiliz, Yunan bile işgal ettiği yerlerde ezanı yasaklamadı” sözleriydi. Ben buralarda “Geldiğimizde ezan yasak olduğu için pişman olduk, geri dönenler oldu” diyen muhacırlar gördüm.
Bu ülkede hain arayanlar varsa “Ben Seyit Rıza’nın torunuyum, Dersimli olmaktan gurur duyuyorum” diyenlere, askerimize saldıranlarla görüşüp kucaklaşan, FETÖ’cü hainleri aklamaya çalışanlara baksınlar.
Ülkemizin çağın nimetlerine ulaşmaya gayretlerine karşı çıkanlara baksınlar. İhanetin odağı oralardır. Saygılarmla.