Bu yazı 07 Mart 2018, Çarşamba 09:19:39 tarihinde eklendi. 793 kez okundu.
MEHMET MÜNÜR BASKIN - ESKİ ANILAR - Metin Dikener
Mehmet Münür Baskın çok sevdiğim, taktir ettiğim eski bir futbolcu kardeşim. Selam vermeden hatırımı sormadan geçmez. Oturup konuşuyoruz o eski yaşanmış futbol günlerinden bahsediyoruz. Öyle ya yıllar önce profesyonel lig maçları bittiğinde Lüleburgaz’da biz Kaymakamlık, Belediye Başkanlığı ve de Köyler arası turnuvalar düzenlerdik. Eskitaşlı köyünde yaptığımız turnuva çok beğenildi. Kupanın şampiyon takımı Düğüncübaşıspor kulübüydü. Ertesi sene Düğüncübaşı bu turnuvaya ben ev sahipliği yapacağım dedi. Takımlar belirlendi kuralar çekildi. Takımlar 2 gruba ayrıldı. Gruplarında birinci olan takımlar şampiyonluk maçını oynayacaktı. Maçları eski futbolcular yönetecekti. Bizim bir özelliğimizde çok beğendiğimiz futbolcuları tespit ediyor onları Lüleburgazspor’a kazandırmağa çalışıyorduk. Yöneteceğim çok önemli bir maç ev sahibi Düğüncübaşıspor rakibi Alacaoğluspor. Maçın mutlak favorisi Düğüncübaşıspor. Fakat sahada iyi futbol oynayan, topa basan, daha atak oynayan takım Alacaoğluspor. Takımını yönlendiren 6 numaralı forması ile oynayan takım kaptanıda olan futbolcu dikkatimi çekti. Orta sahada takımını yönetiyor hücumada etkili çıkıyor. Bu futbolcuda kim diye içimden kendi kendime sordum. Devre berabere biterken yanına gittim. Maçtan sonra görüşelim dedim. Çok beğendiğimi söyledim. İşte sevgili spor severler o gün Düğüncübaşıspor maçında tanıdığım Mehmet Münür Baskın ile bir ağbi kardeş gibi bu günlere geldim. O günden bu günlere nasıl geldiğini şimdi kendisinden dinleyelim. ‘’Sen bana gel Lüleburgazspor formasını giy dedin. Ben de sana futbolu değil okumayı düşünüyorum dedim. Şimdi bu konuya bir açıklık getireyim. Babam bana futbol oynamayı yasakladı. Turnuva maçlarında köyümüzün takımı olduğu için hiç sıkıntı çekmeden oynadım. Lüleburgaz lisesi 4-C sınıfında sıra arkadaşım Lüleburgazspor’a yeni gelen Aydın Çelik idi. Okulda her sene sınıflar arası maçlar yapılırdı. Fevkalade bir sınıf takımımız vardı. Son final maçımızı oynuyoruz. Maçın hakemi Beden Eğitimi öğretmenimiz rahmetli Hasan Anlardı. Bu maçı da kazanıp şampiyon olduk. Fakat bu maçta çok enteresan bir olay yaşandı. Rakip takımda Edebiyat öğretmenimiz Yücel Timuroğlu da oynuyordu. Gole giderken yetişip Yücel hocamı düşürdüm. Yücel hocanın düşmesi ile gözlüğü kırıldı. Yücel hoca bana çok kızdı. Verilen penaltıda gol olmadı. Hasan Anlar, Yücel hocama futbol bu o kendi takımı adına en doğrusunu yaptı böyle gözlükle futbol oynamak var mı? dedi. Yücel hocamla iş tatlıya bağlandı. Yücel hoca iyi bir insandı, benimde hocalığımı yaptı.’’ Bana göre sen okulla beraber futbol oynamayı da düşünseydin futboldan da nasibini alırdın. Futbolda kaybolan değerlerden birisi de sensin. Eee buna birazda kısmet meselesi diyebilirsin. Türkiye’de bir çok değerler maalesef kaybolup giderken bazıları da çok şanslı oluyor. Yaşanan bu konuya girecek güzel bir anı. Bugün bildiğin belki de çok sevdiğin Rıdvan Dilmen TV de spor programı yapıyor. Gazetesinde spor yazıları ile beğeni alıyor. Fenerbahçe’de futbol oynadı. A milli takım formasını giydi. Benim zamanımda Nazillispor alt yapısında antremana çıkan çok süratli zayıf yapıda ama topu iyi kullanan bir futbolcu gibiydi. Aslında benim daha çok beğendiğim Osman ve Yalçın vardı. Biz o sene şampiyon olarak 2. Türkiye profesyonel ligine yükseldik. Takım kaptanımız rahmetli Kemal Dirikan Orman Fakültesi mezunuydu. Futbola nokta koydu. Muğla’da göreve başladı. Onu bırakmamışlar, Muğlaspor amatör takımını vermişler. Çok kaliteli bir takım kurmuş. Nazilli’den Rıdvan’ı da takım kadrosuna almış. İlk evvela bölgesinde daha sonra gruplardan çıkma başarısını göstermiş. Türkiye’de finale kalan 4 takımdan biriside Muğlaspor. Bu arada Kemal bana telefon etti. Sana iki futbolcu göndereceğim. Biri senin de bildiğin Rıdvan diğeri de Sercan dedi. Bende Lüleburgazspor genel kaptanıyım hiç tereddüt etmeden tamam dedim. Arkadaşımın futbol bilgisine inanıyordum. Şampiyonluk maçlarını Ankara’da oynayacaklar. Başarılar diledim. Bu maçları izleyen Boluspor’lular son oynanan maçtan sonra Sercan’ı ve Rıdvan’ı kaçırıyorlar. İşte Mehmet kardeşim, futbol birazda kısmet meselesi. Yalçın da, Osman da Nazillisporda oynadılar ama şöhret olup futboldan nasibini alamadılar. Peki Kemal olmasaydı Muğlaspor ile bu başarıyı yakalamasaydı. Bu günlere gelip böylesine şöhret olabilirler miydi? Keşke bizde sana o yıllarda Lüleburgazspor formasını birazda zorlayarak giydirebilseydik. Ama ne var ki o geçen günler geri gelmiyor. Tüm bu yaşanan o güzel günler bir anı olarak kaldı ve de anlatıldı. Ağbi kardeşliğimiz baki, Sağlıklı nice yıllar.
Diğer Metin Dikener Yazıları |
|