Sevim Ören hayatını kaybetti
RAYFEL Bilim Fuarı başladı
Akım Koleji 2-A sınıfı 23 Nisan’ı coşkulu bir şekilde kutladı
Yaşasın 1 Mayıs Alanlardayız!
Bu yazı 28 Ekim 2016, Cuma 09:23:25 tarihinde eklendi. 795 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Ah Musul Vah Kerkük, Ah Erbil -

Ah Musul Vah Kerkük, Ah Erbil

Kerkük’ün dereleri, aksa yukarı aksa,/Vermem seni ellere, dünya üstüme kalksa,/Kerküğüm Amman…

Oy Kerküğüm Kerküğüm, sana bir şey demedi,/Seni benden almışlar, vallahi ben vermedim,/ Kerküğüm Amman…

Ordunun dereleri” türküsünün Kerkük’e uyarlanmasıyla ve de aynı makamda söylenir bunu.

Yıllarca ülkücü gençlik şenlik gecelerinde hep bir ağızdan haykırdık. Neden? Çünkü Kerkük, Musul, Erbil, Süleymaniye ve bütün bölgeler kadim Türk yurduydu O bölgelerden ülkemizde milyonlarca insanımız yaşar. Soy isimleri Erbil olanlar vardır. Zulümden ve işkalden kaçacak buralara yerleşmişlerdir. Halen de ülkemizde dilden dile söylenen halk türkülerinin birçoğu Kerkük yöresine aittir. Hele Kerkük hoyratları kadim kültürümüzün çok önemli bir parçasıdır.

Peki buralar elimizden nasıl çıktı? Birinci dünya harbinin sonunda 1918’de Mondros Mütarekesini imzaladığımızda buralar elimizdeydi. Misakı Millinin bir tarifi de ateşkesin imzalandığı anda kim neredeyse derhal duracak ve o topraklar milli sınırlarımız olacaktı. Anlaşma böyleydi. Devletimiz askerlerimize emir vermişlerdi ki “barış imzalandı ateşi kesin” diye. Fakat kalleş ve kahpe İngilizler, ateşkes imzasından sonra da bir hafta falan harekatı sürdürerek Musul ve Kerkük bölgesini işgal ettiler. Neden böyle oluyor? Diye sitem ettiğimizde ise cevaben “Yahu askerlerimizle tam irtibatı sağlayamadık. Sonra düzeltiriz” diye bizi teskin ettiler. Fakat hiçbir zaman düzeltilmedi. Aksine oralardaki işgallerini daha da güçlendirdiler. Oralar halkı Türkmeniyle, Arabıyla ve Kürdüyle Türkiyeye son derece bağlıydılar. Nitekim İngiliz işkaline direndiler. İngilizler aylarca şehirlere giremediler. Uçaklarla şimdiki gibi havadan bombaladılar. Çok kanlar döküldü. Sonunda İngiliz işkali gerçekleşti. Lozan görüşmelerinde yine Kerkük, Musul meselesinde anlaşamadık. Bir ara görüşmeler kesildi. Milletler cemiyetine havale edildi. Velhasıl allem kullemle elimizden aldılar. Yine de vazgeçmedik. Ordumuzu hazırladık musulu kurtarmak için bu defasında iç isyanlar çıktı. Kerkük, Musul için hazırlanmış ordumuz Şeyh Sait isyanı için kullanıldı. Şeyh sait ve doğu halkı “şapka giymeyiz” diye isyan ettiler. Şapkayı kazandık ama Musul Kerkük elden gitti. Mustafa Kemal’e “Şapka daha önemlidir” diyorlar da gözlerini bir noktaya dikip dalgın düşünüyor. Gerçi şimdi pek de giyen yok ama bence şapka bir müddet tehir edilseydi de Kerkük ve Musul meselesi öne alınsaydı. Şapkayı da ne zaman olsa giyerdik. Birinci körfez savaşında bir fırsat doğmuştu. Rahmetli Türkeş Özal’a telefonda “Cumhurbaşkanım derhal Musul ve Kerkük’e girmeliyiz” diyor. O da Alparslan Bey bu mesele çok mühim telefonla olmaz. Gel de görüşelim” diyor. Türkeş köşke gidiyor. Özal’ı ikna ediyor. Özal genelkurmay başkanını arıyor “Derhal orduyu hazırla ve Kuzey Irak’a gir” diyor. Fakat nerede bizde o günlerde öyle genelkurmay başkanı. Adam istifa ediyor, yani kaçıyor. Eğer o gün girseydik, bugünkü belaların çoğu başımıza gelmeyecekti. Bir kere pkk olmayacaktı. Her zaman korkak ve tereddütlerin üzerine daha çok bela gelir. Şimdi Cumhurbaşkanımız bir Turancı gibi konuşuyor. Haydi hayırlısı.

 

Saygılarımla 

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek