Lüleburgaz Ziraat Odası, 14 Mayıs Çiftçiler Günü’nü coşku ile kutlayacak
Tır köprüden dereye uçtu
Hilal Mete Şahin, Kent Konseyi Başkanlığı’na aday oldu
DİSK/EMEKLİ-SEN GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU ÜYELERİ LÜLEBURGAZ'DAYDI...
Bu yazı 18 Ekim 2016, Salı 09:25:27 tarihinde eklendi. 567 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

2. Abdülhamid’i anlamak, bu günü ve Türkiye’yi anlamaktır -

2. Abdülhamid’i anlamak, bu günü ve Türkiye’yi anlamaktır

Çok uzun zamandır ülkemizde bazı şeyler ve şahıslar konuşulamıyordu. Ağızlar mühürlüydü. Onun içinde ülkemiz ve geçmişimiz için birçok şeyi öğrenemedik. Bildiklerimiz ve bize söylenenler de ya yalan ya da efsane ve masallardan ibaret idi. Yavaş yavaş tarihçilerimiz konuşmaya ve yazmaya başlayınca kısmen de olsa gerçekleri duymaya ve okumaya başladık. Son imparatorluğumuzun son zaman padişahlarından ikinci Abdülhamit’te bunlardan bir tanesidir.

Milletimizin ve devletimizin derin düşmanları bu padişaha çok düşmandırlar. Abdülhamit için “kızıl sultan, müstebit, şüpheci, meşrutiyet düşmanı…” gibi ithamlarda bulunurlar. Dediğim gibi zamanla tarihi doğru bilip doğru anlatanlar konuşup yazmaya başlayınca işin aslının hiçte öyle olmadığını anladık. Abdülhamid’in nasıl bir değer olduğunu ilk anlatmaya başlayan tarihçi Yılmaz Öztuna’dır. Oda ilk işareti tarihimizin en büyük şairlerinden birisi olan Yahya Kemal Beyatlı’dan almış, kendisi öyle yazmış! Daha sonra birçok tarihçi bu yüce padişaha dair öyle şeyler yazdılar ki meğer bir istibdatçı, bir diktatör değil tam tersine ülkesi ve milleti için gece gündüz kafa yoran “akıllı, tedbirli ve tecrübeli” bir lider imiş.

Ülke idaresini devletimizi dünya haydutlarının yıkmaya ve yağmalamaya karar verdiği bir zamanda aldı. Yani 1876’da. O yıllarda Abdülaziz kahbe bir darbeyle devrilmiş ülke Rusya’yla savaşmak üzereydi. Abdülhamit bu savaşı istemiyordu. Ordumuz hazır değildi. Akıllı generallerimiz “Ahmet muhtar ve Gazi Osman Paşalar gibi” savaşa hazır olmadığımızı bu savaşın felaketimiz olacağını söylüyorlardı. Fakat padişah ne yaptıysa da bu savaşı önleyemedi. Adına 93. Savaşı da denilen bu felaket başımıza geldi. Savaş kararını Mithat Paşa gibi masonların gayretiyle meclisimephusan almıştı. Sonuçta Ruslar Trakya’dan Yeşilköy’e doğudan Erzincan’a kadar geldiler. Çok ağır şartlarla “barış imzaladık. Bu savaşın iki kahramanı Plevne’de Gazi Osman, Kars savunmasında da Gazi Ahmet Muhtar Paşalardır.” Bu savaşın kararını veren meclisi padişah fesh etti, kütü mü yaptı? Savaş çığırtkanı Mithat Paşa yargılandı. Jüride Osman Paşa da vardı idam kararı çıktı. Abdülhamit onu asmadı Taif’e sürgün etti, hak etmişti. Dünyanın o günkü sömürgeci devletlerinin içimizde ajanları doluydu. (şimdiki gibi). Padişahta bir haber alma örgütü kurdu. Çünkü çok gerekliydi. Almanya Kralı Pismark onun için “Dünyada yüz gram akıl varsa doksanı Abdülhamid’e, beşi bende diğeri de öbür krallardadır.” Demişti.

Osmanlı devletinin dağılışını en az otuz yıl geciktirmiştir. Ona düşman olanlar Osmanlıya düşman olanlardır. Siyonistler ondan Filistin’de toprak istemişlerdi vermedi. Eğer verseydi arkasından küfredenler onun yalakaları olurdu. Abdülhamid zamanında topraklarımız şimdikinin beş katıydı. Meclisin çoğunluğu Türk değildi. Ülke yararına karar alınmıyordu. Vekillerin bir kısmı da emperyalistlerin ajanıydılar.

 

Mesela 31 Mart vakasıyla padişahı devirdiklerinde hal kararını bildirmeye gelenler şunlardır “1. Emenual Karasu (Yahudi, Mason İtalyan casusu ve Selanik mepusu), 2. Aram Drac (Komitacı ve senatör), 3. Esat Toptani (Milletvekili ve asi Arnavutluğu isyan ettiren), Arif Hikmet (Milletvekili ve paşa Gürcü). İşte meclis böyleleriyle doluydu. Kendisini devirenler ülkeyi on yıl ayakta tutamadılar. En az beş milyon insanımızın ölümüne, topraklarımızın da beşte bire düşmesine sebep oldular. Onun için gaddar ve acımasız” diyorlar. Keşke öyle olsaydı 33 yıllık padişahlığı ve bunca ihanete rağmen sadece dört kişinin idamına onay vermiş. Keşke 40 bin kişiyi idam ettirseydi de devlet yaşasaydı, beş milyon kişi ölmezdi. Atatürk’ün yarısı kadar temizleseydi kimse darbe falanda yapmazdı, diktatör de diyemezlerdi. Saygılarımla.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek