Sevim Ören hayatını kaybetti
RAYFEL Bilim Fuarı başladı
Akım Koleji 2-A sınıfı 23 Nisan’ı coşkulu bir şekilde kutladı
Yaşasın 1 Mayıs Alanlardayız!
Bu yazı 07 Haziran 2016, Salı 09:37:29 tarihinde eklendi. 645 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

FETİH, FATİH VE İSTANBUL’UN FETHİ -2 -

FETİH, FATİH VE İSTANBUL’UN FETHİ -2

Büyük işler yapmak büyük emekler ister. Büyük emekte büyük fedakarlıklar, çileler ister. İmparatorluk, şehirler diyorlar ya, hele de gönüller fethetmek ise en büyük fedakarlıklarla olur. Fedakarlıkların ve gönüllü çilelerin en büyük kaynağı her zaman dindir, imandır, inançtır.  İman ve inançtan gelmeyen hamleler her zaman geçicidir. Hani Mehmet Akif diyor ya; “Şüheda (şehitler) fışkıracak bir baksana dağlar taşlar. / O rüku olmasa dünyada eğilmez başlar.” Namazda rüku yapanların başı kolay kolay eğilmez. Fatih’in hocası Ak Şemsettin’dir. Fatih Mehmet’i o yetiştirdi. Peygamberimizin S.A şöyle bir hadisi şerifi vardır. “İstanbul bir gün elbette fethedilecek. Onu fetheden asker ne güzel askerdir. Komutan ne güzel komutandır.”

Ak Şemsettin çocuk Mehmet’e ders verirken bu hadisi şerifi okuyor ve diyor ki; “Acaba Peygamberimiz yalan mı söyledi ki İstanbul kaç asırdır hala fethedilemedi?”  Küçük Mehmet ayağa fırlıyor asil ve gür bir sesle şöyle haykırıyor. “Peygamberimiz asla yalan söylemez. İstanbul elbette fethedilecektir. Onu ben fethedeceğim…”

Tabi ki Ak Şemsettin Efendinin de beklediği cevap budur. Zaten de onun kafasına bu hedefi iyice yerleştirmek arzusundadır, onun eğitimini vermektedir. İçinizde bir atın sırtına binip de şöyle yirmi otuz kilometre yolculuk yapanınız var mıdır bilmem. İnsanı fena yorar. Oysa bu adamların ömrünün yarısı at sırtında geçmiştir. Sadece padişahlığı döneminde 25 defa sefere çıkmıştır. Bu seferler hep at sırtında yapılıyor. Bosna Hersek’ten İran içlerine kadar ki mesafede oluyor bu seferler. Şunu da iyi anlayın ki sefere çıkmak demek savaşa gitmek demektir. Zaten “Pastırma, sucuk ve süzme yoğurt” gibi gıdalar uzun seferlerde kullanılmak üzere Türkler tarafından icat edilen gıdalardır. Bazen haftalarca at sırtından inmeden yol giden akıncılar atlarının yan tarafına astıkları pastırma ve sucukları yiyerek güçlü kalırlardı. Birde şunu iyi bilin ki Türkler savaşta çok çetin olmakla beraber savaş bittiğinde son derece mert ve asil insanlardı. İstanbul’un fethedildiği yıllarda bir Avrupalı bir şehri ele geçirecek de orada kendi dininden olmayanları sağ bırakacak ha, bu mümkün değildi. Türkler ise tam tersine hiç kimsenin kılına dokunmaz, tam tersine herkesin güvenliğini sağlarlardı. İstanbul’un her tarafında o zamandan kalma kiliseler doludur. Beş yüz yıldan fazladır, biz onlara dokunmadık. Bir asır önce elimizden çıkan Atina, Selanik’te tek cami veya Osmanlı eseri bırakmadırlar.

Avrupalı kefereler hala bizim ihtişamlı tarihimizi hazmedemediler. Bizimle uğraşıp duruyorlar. Kah kendileri konuşuyor, kah buralardaki satın aldıklarını veya kandırdıklarını konuşturuyorlar. Gezi isyanı sırasındaki bazı satılmışların duvarlara “Zulüm 1953’te başladı.” Yazmaları onların uşaklıktaki ne kadar ileriye gittiklerini gösterir.

Geçmişte de bu alçaklar duvarlara “Türk askerini arkadan vur Rus askerine selam dur” yazarlardı. “Türkiye’yle savaş yaparsa ben İran yanında olacağım” diyeni vekil seçerlerse ben daha ne diyeyim?

Saygılarımla

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek