Bir zamanlar merhum Sakıp Sabancı bir televizyon ekranından şöyle bir şey anlatmıştı. “Bir lastik fabrikası kurmaya karar verdiğimizde Amerika’ya gittim bu hususta uzman olan bir lastik üreten firma sahipleriyle görüştüm. Onlara ortaklık teklif ettim. Bana, siz neden lastik üreteceksiniz ki? Biz size lastiği veririz. Siz değirmen yapın, un üretin, dediler. Bende oradan istediğim ortaklığı bulamayacağımı, Amerikalıların bizim lastik üretmemizi istemediklerini anladığım için, uçağa atladığım gibi Japonya’ya gittim. Japonya’da aradığım ortaklığı buldum. Şimdiki “Lassa” fabrikasını böylece Japonlarla kurduk” diyordu. Bu meseleyi anlattığı zaman Sakıp Sabancı Holding’in yönetim kurulu başkanıydı. Sonra ne oldu? Sabancı, grubu Japonlarla işi ilerlettiler. Sadece lastik üretmekle kalmadılar. Türkiye’ye önemli Japon firmalarının yatırım yapmalarını, fabrikalar kurmalarını, bu arada da Toyota otomobil fabrikasını kurdular. Bu işlerinde başına kardeşlerinden Özdemir Sabancı’yı görevlendirdiler. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Birkaç terörist Sabancıların Holding binasına saldırdı, oralarda ki birkaç kişiyle beraber Türkiye’ye Japon Toyota otomobil fabrikasının kurulmasına öncülük eden Özdemir Sabancı’yı öldürdüler. Bu terörist çetenin bir ferdide halen Brüksel’de yaşıyor. Türkiye istiyor, onlar vermiyorlar.
Şunu asla unutmayalım. Batı Avrupalısıyla, Amerikalısıyla hepsi bir şirket gibidirler. Özellikle menfaat mevzubahis olduğunda, hemen anlaşıverirler. Tıpkı “Sırtlanların bir öküzü alt edip parçalamaları ve yemeleri” gibi. Brüksel’de ki PKK çadırının polisler tarafından nasıl korunduğunu görünce ve yine oralarda Sabancı’nın katilinin bizim gazeteciler tarafından görüntülenmesini izlerken, aklıma geldi. Batı emperyalizmine hizmet eden bir gazetecinin “ajanlık” suçlamasıyla mahkemeye çağırıldığında da aynı sırtlan refleksini batıda yine gördük. Batılı devletlerin büyükelçilerinin on kadarı mahkeme kapısındaydılar. Türkiye’den bazı partili milletvekilleriyle beraber, malum gazeteci ajanı bu şekilde savunuyor olmalarının “siz Türkiye’de fabrika yapmayın, un değirmeni yapın” felsefesiyle bir bağlantısı vardır. Dahası “Siz Türkiye’ye yol, köprü, santral, baraj, havaalanı” falan da yapmayın diyenlerde bir ilgisi, bir bağlantısı vardır. Asıl marifette bu bağları, bu ilişkileri görmektir. Batılı emperyalistlerin ve de uşaklarının bunca çabasına rağmen ülkemiz kalkınmaya devam ediyor. Geçen yıl yüzde dört (4) büyümüşüz. İhracatımız artıyor. İthalatımız ise azalıyor. 2016 yılının ilk üç ayında bütçemiz önemli miktarda fazla verdi. Yahu, bu ne hikmet? Bu ne bereket? Ülkemizde bunca saldırı varken. Teröristi, ajanı, kahpesi, bölücüsü, DAEŞ’i ve batının bunca iş birlikçisi ve dış dünyadaki bütün şerefsizlerin ülkemiz aleyhinde propagandası varken, nasıl oluyor da Türkiye hala büyüyor? Nasıl oluyor da bütçesi fazla veriyor? Nasıl oluyor da hala kocaman köprüler, tüneller, santraller yapılmaya devam ediyor? Tabi ki FETÖ beddua eder, PKKlılarda AMİN derlerse. Elbette bu ülkeye Allah cc. yardım eder. Bu ülke şahlandı bir kere. Hiçbir güç durduramaz.
Saygılarımla