Haso askerdeyken babası ölmüş.
Bölük komutanı telgrafı eline alıp köylüsü Raşo’yu tembihlemiş. “Bak Raşo, köylün Haso’nun babası ölmüş telgraf geldi. Bu acı haberi ona bildirmek en yakın arkadaşı ve köylüsü olarak, sana düşer. Fakat öyle birden bire söyleme. Alıştıra alıştıra söyle ki şoka girmesin zavallı, emi.”
Raşo: “Emredersiniz komutanım.”
Ve Raşo, Haso’nun yanına gider, onu tenha bir yere çeker başlar anlatmaya.
-“Ula Haso. Senin agan var mı?
–Var.
Dayın var mı?
Var. Amcan var mı?
- Var.
- Baban var mı? Var.
- Nah var, oğlum baban öldü”
Nasıl ama alıştırma işi?
CHP’de de benzeri bir serüven görüyoruz. Son birkaç kongreden sonra yani Deniz Baykal’ı bir kasetle hallettiklerinden sonra adım adım CHP’yi bölücülere yaklaştırıyorlar.
CHP’nin Kemalist ve ulusalcı kanadı yavaş yavaş yani alıştıra alıştıra tasfiye ediliyor. Ulusalcılarda doğru dürüst direnecek mecalde kalmadı. Çünkü CHP’yi bu mecraya götürenler öyle ortalıkta dolaşan birkaç zibididen ibaret falan değil ki. Deniz Baykal’ı halleden kaset hazırlanırken, ta o zamandan planlar çok iyi yapılmış. Ara sıra Savcı Sayan’ın da söylediği gibi bu iş sadece ön taraflarda gözüken konuşan birkaç kişinin eseri ve planı değildir. Ben ilk günden beridir yazıyorum. Kılıçdaroğlu’nu iyi tanımak lazımdır, nerelidir, anası dedesi kimdir? Önceki SSK Genel Müdürlüğü’nde neler yapmış, kurumu nasıl idare etmiştir? Dostları kimdir, kimlerle ilişkisi vardır? Elbette “Bir kabın içerisinde ne varsa, çatladığından o sızacaktır.”
Geçmişte defalarca Amerikan elçileriyle gizli gizli görüşmeler yapmıştı. Yine İngiliz görevlilerle de boğazda, yatlarda toplantılarını hatırlıyoruz.
Yine kendisinin kurucusu ve halen üyesi olduğu TESEV’in Amerikan Rockefeller ve Soros Vakıflarından maddi yardım aldığını da cümle alem biliyor. Bu Soros ve Rockefeller denilen adamların nasıl birer şeytan olduklarını bilmeyenleri şeytan çarpar. Bu namuzsuzlar dünyanın en zengin adamlarıdır ve de dünyayı karıştıran şeytanlardır. Anlayın işte Kılıçdaroğlu’nun nasıl adam olduğunu.
Lafı gevelemeden söyleyeyim. Kurultay konuşmasında Cumhurbaşkanına “Diktatör bozuntusu” dedi. Bu kelimeyi ne için kullanmıştı? Bir takım akademisyenlerin Türk silahlı kuvvetlerinin PKK operasyonlarını kınayan bildirisine sert çıkışmasına. Yani Cumhurbaşkanımız PKK’yı destekleyenleri azarlıyor, Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanını azarlıyor. “Neden PKK aşıklarını azarlıyorsun” diye. Yani Kılıçdaroğlu PKK’lı eşkıyaya sahip çıkıyor. Başka kim sahip çıkıyor.
Selahattin Demirtaş ve partisi. “Başka? Bir de Amerikan büyükelçisi. İyi anlayan, bir takım akademisyenler PKK’lı savunuyor, Cumhurbaşkanımız da bunlara söz söylüyor, CHP, HDP bir de Amerikan elçisi de bu akademisyenleri savunuyorlar, anladınız mı şu şeytan üçlüsünü?
7 Haziran seçimleri sonunda PKK’lılarla koalisyon için az mı kıvranmıştı. Hani şu Diyarbakır Sur’da ve diğer çatışma alanlarında askerimizle polisimizle göğüs göğüse çarpışan, ülkemizi bölmek için her gün birkaç askerimizi, polisimizi ve de bölge halkını öldüren.
Camileri, okulları, vatandaşın evlerini, dükkanlarını yakıp yıkan bölücülerle koalisyon yapmak için az mı çırpınmıştı. CHP’liler biliyorum bana çok kızıyorsunuz. Kızmaya devam edin fark etmez ama partinize sahip çıkın.
CHP elden gitti.
Saygılarımla