Gerek Kılıçdaroğlu, gerekse Davutoğlu, Bahçeli’nin her şeye “Hayır” demesinden şikâyet ediyorlar. Ne diyelim. Adam “hayırsever” ağzından hayırdan başka laf çıkmıyor.
Bir de şu yönden bakalım. Adam altmış yaşın üzerinde hiç evlenememiş. Eğer “EVET” demesini bilseydi hiç bekâr kalır mıydı? Bazıları da şöyle söylüyorlar. “Bahçeli’ye teklif götürmesini bilmiyorsunuz. Ona “gel seninle koalisyon kurmayalım” diyeceksiniz. O da “hayır” diyecek. İşiniz olacak…”
Neyse, şakayı bırakalım da esasa gelelim. Bahçeli gerçekten de anlaşılması çok zor bir adam. Eksantrik yani standart dışı. İlk Ecevit ile hükümet kurduğunda çok mülayim idi. Ecevit’in etrafında hizmetçisi gibi durması bizi şaşırtmasına rağmen “ulul emre itaat, yani devlet büyüklerine saygı onun milli hislerindendir.” diye düşünmüştük. Sonraki yıllarda hiçte öyle olmadığı anlaşıldı. Demek ki bizim anlamadığımız bir cazibe gördü Ecevit’te. İlk yıllarda onun suskun ve ciddi görünümü bize biraz filozof gibi gelmişti de savunmuştuk. Sonradan şu kanaate vardım. Bahçeli halktan ve MHP tabanından kopuk bir adam. Milliyetçilik olarak da tek yaptığı 4 Nisan günlerinde Alparslan Türkeş’in kabrine birkaç tas su dökmekten ibaret. Merhum Türkeş Ağustos’un ilk haftasında Kayseri, Erciyes’te kır yaylasında Zafer kurultayı yapardı. Oraya yurdun her yerinden yüz binlerce ülkücü gelir, tanışıp kaynaşırlardı. Bende giderdim. Bahçeli onu yasakladı, ne akıldır bilmem.
Yine, her yıl Türkeş Türk dünyasından ileri gelen fikir ve siyaset ve de sanat adamlarıyla “Türk dünyası kurultayını” toplardı. Bahçeli onada son verdi.
Daha ne sayayım, 1975’ten beri Türkeş’in savunduğu bizimde uzun nutuklar attığımız “Başkanlık” sisteminden Bahçeli vazgeçti. MHP’nin üç hilalinden başka bir şey kalmadı. Onun da ne manaya geldiğini sorsak eminim hiçbir idarecisi bilmez. Benim Bahçeli’ye karşı şu üç şey sayesinde soğukluğum başladı. Birincisi Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı seçilmesi. Bu adam yüzlerce PKK’lı ve koministi affetti de bir ülkücüyü affetmedi. Yesevi üniversitesinde yaptıklarını hiçbir milliyetçinin kabul etmesi mümkün değildir. Ecevit ile kavga yaptı, ülkenin batmasına sebep oldu da utanmadan sıkılmadan istifa etmeyip göreve devam etti.
MHP’den Somuncuoğlu cumhurbaşkanı adayı olmaya kalktı. Adamı dövmeye kalktılar. Somuncuoğlu’nu tartaklayan Cemal Enginyurt’tu. Bahçeli orda büyükşehir belediye başkanlığına son seçimde de milletvekilliği liste başı aday gösterdi. Bahçeliyi anlayın işte. İkinci affedemediğim icraatı da “Af” kanunudur. Ona “Rahşan Affı” deniyor. Milliyetçiler suçluyu, haini affetmez. Af demek “kaos” demektir. Onun için affı solcular çıkarır. “Ülke kaosa girsin” diye. Üçüncü beğenmediğim icraatı da “Makam korkusu”dur. Geçmişte milliyetçiliğe hizmet eden ne kadar değerli şahsiyet varsa hepsini partiden attı. Sırf “genel başkanlık elimden gidecek” diye. Böyle bir parti hiç iktidar olur mu?
Milliyetçi bir kişi sadece ülkesini düşünür. Alparslan Türkeş kaç defa Adalet partisini destekledi, azınlık hükümetine oy verdi. CHP’den Cahit Karakaş’ın meclis başkanı olmasını sağladı. Bahçeli “HDP ile hiçbir platformda bir araya gelmem” diyor. Ama en önemli platformda birleşiyor, yani “anti Tayyip” cephesinde buluşuyorlar. Hepsinin kullandıkları malzemede Siyonist Yahudi ve masonların ürettiği yalan ve iftiralardır. Benim aklımın hiçbir zaman almadığı şey, bir milliyetçinin Siyonist Yahudilerin ürettiği yalanlarla siyaset yapmasıdır. Bir milliyetçi nasıl olurda Siyonist Yahudilerin yalancı, iftiracı, kumpasçı olduğunu bilmez. Allah C.C. milletimizi ve devletimizi korusun. Amin. Saygılarımla.