Sevim Ören hayatını kaybetti
RAYFEL Bilim Fuarı başladı
Akım Koleji 2-A sınıfı 23 Nisan’ı coşkulu bir şekilde kutladı
Yaşasın 1 Mayıs Alanlardayız!
Bu yazı 03 Nisan 2015, Cuma 09:19:26 tarihinde eklendi. 436 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Bu ülkede pisliklerle uğraşmak, işimiz bu -

Bu ülkede pisliklerle uğraşmak, işimiz bu

Mevcut idare İstanbul teknik Üniversite kampüsüne bir cami yaptırmak istiyor. Siz ne dersiniz olsun mu yoksa gerek yok mu? Solcular ayağa kalkıyorlar. Sırf pislik olsun diye Budist tapınağı kampanyası başlatıp yedi, sekiz bin imza topluyorlar. Eminim Budist tapınağı için imza atanların içerisinde bir tek bile Budist yoktur, ama dedim ya sırf “pislik olsun, cami olmasın” kavgasındalar. Peki, cami isteyenler ne yapıyorlar? Onlarda kampanya başlatıp yüz binin üzerinde imza topluyorlar. Çünkü cami gerçek ihtiyaç Budist tapınağı ise sadece solun pisliğidir. Eğer oda ihtiyaç olsa eminim milletimiz onu da yapardı.

Ermenilerle bir problemimiz olsa, “Hepimiz Ermeni’yiz” diye karşımıza çıktıkları gibi İstanbul Boğazına köprü, veya tünel yapmak istediğimizde veya yollarını genişletmek istediğimizde de, yine hemen karşımıza çıkıp “istemeyiz de istemeyiz” feryadını basıyorlar. En sonunda bütün maskelerini atıp kanlarını ve tıynetlerini de şöyle ifade ettiler. “Esas zulüm 1453’te başladı” bu yazıyı birileri İstanbul’un duvarlarına yazdı. Ne demek anladınız mı? Bu namussuzlara biz 1453’de İstanbul’u almakla zulüm etmeye başlamışız. Bir Alman uçağı Fransa topraklarında düştü. Almanların meşhur “luthfansa” hava yollarına ait bir uçak idi. Yüz elli kişi öldü. Hiç kurtulan olmadı. Bütün haber ajansları pilotun deli olduğunu ve uçağı “kasten düşürdüğünü” söylüyorlar.

Henüz tam da belli değil de esas beni ve hepimizi ilgilendiren kısmı şurasıdır. Bizdeki bir takım basının bu veriş tarzı. Özellikle de Doğan grubunun haber veriş tarzı Alman hava yolları gayet masum “olabilir böyle vakalar” tarzında idi. Oysa birkaç yıl önce Hollanda’da yere çakılan bir Türk Hava Yolları’na ait uçağımızla ilgili aynı Doğan Medyasının verdiği haber ve yorumlar tamamen milli hava yollarımızı karalama kampanyası şeklindeydi. Posta gazetesinin o günkü bir nüshasını saklıyorum manşet şöyledir. “Türk usulü kaza” o gün Türk Hava Yolları aleyhindeki yayınları bir ay sürmüştü. Almanlar aleyhinde ise çıt yok. İşte biz bu pisliklerle savaşıyoruz, savaşmak mecburiyetindeyiz. Ne diyordu Deniz Baykal bu medyayla ilgili? “Yabancı bir ülke (İsrail) Türkiye’den bir şeyleri isteyip de alamadığında, vermeyen hükümetler aleyhinde bizdeki bir takım medya (Doğan medyası) kampanya başlatıyor. Bu ne demek oluyor?”

Sahi ne demek oluyor? Beyler, ağalar, biz seçimlerde oy kullanırken “kim bize ne kadar maaş verecek” diye hesap etmiyoruz. Gezi olaylarında ortalığı yakıp yıkanların önüne geçip de onlara “amigoluk” yapanlar bize altın kaplamalı köşkler vaat etseler değeri yoktur. Bu ülkenin mikroplarını iyi tanımamız lazımdır. Yüz elli senedir yetti artık. Bin, defa aldandık. Daha da mı aldanacağız?

Benim dini mi, benim kültürümü, benim moral değerlerimi paylaşamayanlarla benim işim olmaz.

 

İşte savcı öldürme eylemindeki görüntüler ve süreçteki demeçler. Zevkten dört köşe olanlar. Solun en solundakilerde bunlardır. Deniz gezmişi kongrelerinde taltif edenlerin içlerinde kıpır kıpır bu eylemler vardır. Bu ülkeyi milletinin arzu ve istekleri doğrultusunda yönetmek isteyenler bu haşerelerle de uğraşmasını öğreneceklerdir. Allah savcımıza rahmet eylesin. Saygılarımla. 

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek