MECLİS YOLSUZLUĞU MU AKLADI, DARBEYİ Mİ ÖNLEDİ? -

Bazı savcılar 2013 Aralık’ında bazı bakan çocuklarına, milli bir bankamızın genel müdürünün evine ve de bazı önemli iş adamlarımıza operasyon düzenlediler.

 Bu olaydan sonra dört bakanımız görevlerinden istifa ettiler.

 Meclis bunların Yüce Divan’a sevkini oyladı ve gönderilmemesi yönünde karar çıktı.

 Şimdilik, bu ülkenin bir ferdi olarak olayın üzerinde hep beraber düşünelim.

 Acaba bu bakanlarımız gerçekten de yolsuzluk ve rüşvete mi karıştılar, yoksa iftiraya kumpasa mı uğradılar. Olay önemlidir. Eğer yolsuzluk ve rüşvet iddiası doğruysa da çok önemlidir. Oyuna geldilerse, iftiraya uğrayıp kumpasa geldilerse daha da önemlidir.

Eğer yolsuzluk varsa ki bu ülkede yolsuzluk yapan önceleri de çok olmuştur. Ama eğer bir kumpas, iftira varsa geçmişte bu şekilde de ihtilaller olmuş. Sonucu çok feci felaketler doğurmuştur.

OLAYI BERABER İNCELEYELİM

Eğer burada bir rüşvet hadisesi varsa iddia budur. Birincisi ortada bir para olması gerekir var mıdır? Vardır. İkincisi bu paraya bir alan lazımdır, bu da mevcuttur. Üçüncüsü bu paraları kim ne için yani hangi hizmetini yaptırmak için vermiştir? Ya da olmaması gereken kanunen yasak olan bir yolu açmak için rüşvet verilir. Hangi kanunsuz işi yaptırabilmek için para verilmiştir?

 Ortada bir para var, ama bu para ne parasıdır? CHP Milletvekili Sinan Aygün’ünde evinde önemli miktarda para çıkmıştı. Birkaç sene sonra iade edildi. Adamın parasıdır ister evinde tutar, isterse bankada. Her neyse mevzuya dönelim. Benim bir tahminim var.

ABD, İngiltere bir de İsrail. Bu üçlü çete hoşuna gitmeyen ülkeleri çeşitli yollarla cezalandırıyorlar. Yine bu üç çetenin kararları, uluslararası oluyor.

Bu devletler komşumuz İran’a ticari ambargo uyguluyorlar. Bunlar dünyanın kabadayısı olduklarından da fermanları geçerli oluyor. Türkiye’mize İran’dan bir genç gelip yerleşmiş. Adı da Reza Zarrap olacak.

 Bu genç ABD, İngiltere, İsrail çetesinin yasaklarını kayıt dışı ticaretle galiba deliyor. “Kayıt dışı” demek gayri resmi yani  “faturasız ticaret” demek. Böylesi ticaret eğer yurtiçi olursa vergi kaybından dolayı ülkeye zarar verir ve yasaktır.

Eğer yurtdışı olursa yani ülkeye döviz getirirse de uluslararası hukuka göre yani ABD, İngiltere, İsrail menfaatlerine aykırı ve yasaktır. Fakat ülkenin menfaatinedir. Bizim dış ticaretimiz 60-70 milyar dolar açık veriyor.

Rıza Zarraf bir keresinde “Açığın yüzde yirmi beşini ben kapatıyorum” deyivermişti. Eğer dediği doğruysa bu ABD, İsrail’e göre suçtur ama bize göre tam bir kahramanlıktır. Bana ne ABD’den, Siyonist’ten, İngiliz gavurundan.

 Ben kendi milletimin ve kendi devletimin menfaatine bakarım. Ülkeme para getiren her kim her nasıl olursa olsun ona teşekkür ederim. Ben bu hadiseyle ilgili başka izah tarzı bulamıyorum.

Şimdi olaya gelelim. Türkiye’de birileri ülke yararına döviz getiriyor. Bir takım savcılarda onlara baskın yapıyor kim adına? ABD adına nereden emir alıyorlar? ABD’nin bir şehrinden. Kimin zararına? Bu ülkenin. Yani Türkiye’nin. Peki, bu bir kumpas değil mi? Bir fitnelik, bir iftira değil mi? Bir de savcıların karakterlerine, kimliklerine bakalım.

Pennsylvania’dan emir alabilen birçok silahlı kuvvetler mensuplarına da aynen kumpas kurdukları artık anlaşılmış olan. Başbakanımızı ve Bakanlarımızı dinleyip uşağı oldukları ülkelere servis eden daha böyle yüzlerce ihanet suçunu işledikleri sabit olan Siyonist’le iş tutan bir paralel çete hiç bunlara inanılır mı?

Devam edecek