Amerika’da şöyle bir deyim vardır “Biz beş seneliğine bir kral seçeriz” Amerika dünyadaki devletlerin en yenilerinden birisidir.
Adamlar düşünmüş taşınmış, dünyadaki bütün sistemleri incelemişler, bulabildikleri en mükemmel idare şeklini kabul etmişlerdir. Bu araştırmayı yaparken de en çok Osmanlı Devlet yapısından etkilendikleri söylenir. Gerçekten de Amerikan devlet başkanlarının yetkileri birçok kraldan fazladır. İsterse, devleti tek başına savaşa sokar, isterse barış imzalar. İsterse nice devletlere gizli yollardan operasyonlar düzenler.
Dünyanın en güçlü istihbarat teşkilatı da, ordusu da emrindedir.
Bizimde geçmiş tarihimize bakıldığında yetkileri ve otoritesi en güçlü hakanlarımız devletlerini yüceltmişler. Yetkisiz, etkisiz, pısırık idarecilerimiz ise ülkeyi bastırmışlardır. Kim istemez Fatih Sultan Mehmet Han’ı? Kim istemez Yavuz Sultan Selim’i? Hangimiz Sultan Alparslan’ı özlemiyoruz? Metehan gelse seçmez miyiz? Cumhuriyet tarihimizdeki Mustafa Kemal’in veya İsmet İnönü’nün yetkileri hangi padişahta vardır ki?
Avrupa’da da bugün birçok ülkede krallık vardır. Ha, “yetkileri yoktur, onlar semboliktir” deniyor. Ama bence İngiltere’de krallık fevkalade güçlüdür.
“Kraliyet ordusu, Kraliyet donanması, Kraliyet hava yolları veya kuvvetleri…” duyar dururuz. Kraliçe’nin yetkileri birçok devlet başkanından fazladır.
En önemlisi de şahsiyetlerin işgal ettikleri makamları yüceltmesi, etkinleştirmesidir. Yetkilerini en güçlü bir şekilde kullanmalarıdır. Bilhassa bizim tarihimizde bu durum çok net görülür. Eğer padişah dirayetli, cesaretli, bilgili ve hamleciyse, devlet coşmuş ve uçmuştur. Eğer padişah korkak, pısırık ve de cesaretsiz ise yeniçerilerin oyuncağı olmuşlardır. Bilhassa iki Abdülhamit benim çevrem ve okuduğum kitaplarda çok övülür. Bu ülkenin kadim düşmanları ise onu, tutuculuktan, mutaassıplıkla, birazda diktatörlükle suçlarlar. Halbuki otuz üç yıllık padişahlığı sırasında sadece dört idamı tasdik ederek bir merhamet rekoru kırmıştır. Ben diyorum ki, eğer Yavuz Sultan Selim, dördüncü Murat veya Mustafa Kemal gibi sadece dört değil, şöyle kırk bin kişiyi idam ettirseydi, o yüce imparatorluk yıkılmazdı. Vatanımıza iç ve dış düşmanlarımızın en çok saldırdığı bir zamanda merhamet edilecek veya merhametle övünülecek bir zaman değildir.
Ben böyle düşünüyorum.
Türk Milletinin bilinen on bin yıllık tarihinde ilk defa seçimle milletimiz Cumhurbaşkanı seçecektir.
İstesekte, istemesekte bu önceki Cumhurbaşkanları gibi olmaz. Yetkilerini direk milletten almış bir Cumhurbaşkanı elbette, meclisteki şu veya bu liderin delaletiyle seçilen gibi olmaz.
Ben isterimki oraya bu milletin on bin yıllık tarihine yakışacak bir Cumhurbaşkanımız olsun.
Şöyle “Yavuz, Fatih, Sultan Alparslan” gibi kükrediğinde çakallar girecek delik arasınlar.
Konuştuğunda, bütün Türk Milletinin sesi olsun. İçerdeki, dışardaki alçakların, satılmışların, gizli ve açık düşmanlarımızın şamar oğlanı olmasın.
Sevenler sevgilerinden, sevmeyenler, korkularından selam dursunlar. Dış ziyaretlerinde konuşurken, dostta düşmanda Türk’ün sesini dinlesin. Türk’ün gücünü görsün. Türk’ün gücünü iliklerinde hissetsin.
Böyle bir Cumhurbaşkanını hangi Müslüman istemez? Hangi Türk arzu etmez?
Hangi düşman ister? Saygılarımla.