O şiiri okuduğun zamanı şimdiki gibi hatırlıyorum. Sana gerici, irticacı, şeraitçi demişlerdi. “Minareler süngü, kubbeler miğfer” derken “cihat” çağrısı yapıyor demişlerdi.
Halkı tahrik ediyor, kışkırtıyor, sokağa döküp, şeriat kışkırtması tertipliyor demişlerdi. Geçmişinizde ne zaman, nerede, ne kadar, neler konuşmanız var idi ise onları kesip biçip televizyon ekranlarına taşıdılar.
Önce İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı’nı elinizden aldılar. Sonra bir daha siyaset yapamayasın diye yasaklı hale getirdiler. Yetmedi. Hapse attılar. “Muhtar bile olamaz” diyerek zil takıp oynamaya başladılar.
Takdiri ilahi işte! O hapisten çıkıp bu ülkeye Başbakan oldun. Seni sevmeyen muhaliflerin bile seni dünya lideri ilan ettiler.
Ey millet; Sen bu Başbakandan ne istedin de yapmadı. “Olağanüstü hali kaldır, başka bir şey istemiyoruz.” demiştin. Olağanüstü hali kaldırdığı gibi çok daha fazlasını yaptı. Başlattığı açılım süreciyle akan kanı durdurdu.
Halk, “IMF’yi ülkemizden kov, başka bir şey istemiyoruz.” demişti. IMF’ ye borcu ödedi. Yetmedi. Borç bile verdi. Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldır başka bir şey istemiyoruz demiştin. Üniversitedeki yasağı kaldırmayı sonlandırdığı gibi, Meclis Genel Kurulu önündeki başörtüsü engelini bile kaldırdı.
Yeri geldiğinde İsrail’e mi haddini bildirmedi. Amerika’ya mı yahut Birleşmiş Milletlere mi?
Enflasyonu indirdi. Faizleri düşürdü. Ülkemizi kasıp kavuran kapkaç terörüne son verdi. Mafya yapılanmasını darmadağın etti. Askeri vesayeti ortadan kaldırdı.
Ülkemizin ekonomisini de savunma sanayisini de şaha kaldırdı. Dev enerji anlaşmaları ile dünyayı çılgına çevirdi.
Tüm bunlardan daha önemlisi, Sayın Erdoğan’ın kumaşının kalitesi Anadolu tezgâhlarında dokundu.
Şimdi O’na diyorlar ki: Sen çok oldun, çek git, ülkeyi bize teslim et. O ise onlara diyor ki: Biz bu yola kefenimizle çıktık.
Sayın Başbakan oyum sana helal olsun!