Sevim Ören hayatını kaybetti
RAYFEL Bilim Fuarı başladı
Akım Koleji 2-A sınıfı 23 Nisan’ı coşkulu bir şekilde kutladı
Yaşasın 1 Mayıs Alanlardayız!
Bu yazı 08 Nisan 2014, Salı 09:13:47 tarihinde eklendi. 533 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Tarihimizi anlamadık, derste çıkaramadık -

Tarihimizi anlamadık, derste çıkaramadık

20 Mart günü Prof Dr. Bingör Sönmez hocamızı dinledik. Türk ocaklarının tertiplediği bu konferansta Sönmez hocamız bize “Sarıkamış” harekatını anlattı. Hesapsız kitapsız yapılan bu askeri harekât milletimize çok büyük hezimet getirdi ve de ağır zayiatlara uğradık. Doğru dürüst kışlık elbiseleri olmayan, gıdası da eksik askeri eksi 40 derece kışta kıyamette dağlara sürüyorsun. Sonuç düşmanla doğru dürüst çarpışmadan soğuğa yenilip telef oluyorsun yazık.

 Enver paşanın planıydı bu hareket. Kendisinden bahsedenler “mangal kadar yüreği, fındık kadar beyni var” derler. Kayıplarımızla ilgili çeşitli rivayetler vardır. “on altı bin” diyenler var “doksan üç bin” diyenler var. Savaş sonu, istiklal harbinde de lojistik işlerini yöneten “General Behiç Erkin” Enver Paşaya “sana doğuya sekiz yüz bin asker gönderdim. Bunları ne yaptın” sitem ediyor. Sekiz yüz bin genç. Sönmez hoca, bu rakamı verirken “hadi iki yüz bin eksik olsun, altı yüz bin” bu kadar askerimiz ne oldu? diye oda soruyor.

Benim de paylaştığım bazı tarihçilerde şu görüş vardır. “Türk milletine büyük bir operasyon” yapılmıştır.

“Balkan harbi, birinci dünya harbi ve bu harp içerisindeki Sarıkamış harekatı, yemen cephesindeki kayıplarımız, Çanakkale savaşlarındaki kayıplarımız” hepsi de böyle bir planın safhaları olduğunu gösteriyor.

Bu alçak planın sahalarını iyi bir şekilde izah etmek gerekirse ta ikinci Abdülhamid’in halliyle başladığını anlarız. Gerçi biraz daha geriye giderek 1876’larda Abdülaziz’in halli ve arkasından çıkarılan “doksan üç harbi” dediğimiz, Türk, Rus savaşında da aynı izleri ve aynı adamları görürüz. Abdülaziz’i devirip öldürenlerde Abdülhamid’i devirenlerde hep mason ve Siyonistlerdi.

Arkadan 1876’da Türk Rus savaşını Abdülhamid’i 1909’da devirenlerin üç yıl sonra, balkan harbini üç yıl sonra da bir dünya harbini çıkartmalarının ben bir tesadüf olduğuna hiçbir zaman inanmadım.

Abdülhamid’i devirip ülkeyi ele geçirenler Siyonistlerle işbirliği yapan masonlardı. Bu darbeleri İngiliz ve Fransızlarla iş birliği yaparak gerçekleştirmişlerdi. Peki, ne oldu da Almanlarla iş birliğine giderek, İngilizlere karşı savaştılar?  Tarihçilere okkalı bir sorudur bu. Ama ben çoktan cevabımı buldum. Çünkü bizi savaşa sokan o alçak zihniyet, bu savaşın mutlak galibinin İngilizler tarafı olacağını biliyordu da ondan.

Hala içimizde habis bir ur gibi her hayırlı teşebbüsümüze müdahale eden başımızın ve milletimizin belası o alçak çete ta o zamanlar bu devletin derinliklerini ele geçirmişlerdi. Ve bize bir harita bir elbise biçmişlerdi bizi zihinlerinde planladıkları boyuta ve zihniyete indirgemek için bir düzüne savaşı, devrimi operasyonu icraata soktular.

Çanakkale savaşlarında iki yüz elli bin Galiç ya da yirmi beş bin Filistin de iki yüz bin gencimiz zayi oldu. Çanakkale savaşlarını incelerken komutan zahire de Alman gerçekte ise Yahudi “liman” paşa mümkünü olduğu kadar çok insanımızın ölmesi üzerine yönetim göstermiştir. Yemen de üç yüz elli bin kadar askerimiz oralarda terk edilmiş, kimisi açlıktan hastalıktan ölüp gitmiş, kimisi de oralarda “evlat veya damat” olarak kalmıştır. Savaştan sonra hiçbir yetkilimiz onları “bulup getirme” teşebbüsünde bulunmamıştır.

 

Filistin’de yetmiş dört bin askerimiz hiç silah kullandırılmadan düşmana teslim edilmiştir. Komutana sonra “idam” kararı çıktıysa da Fevzi paşa idamı uygulattırmamıştır. Benzeri o kadar çok olay var ki ne diyeyim. Bendeki ve bazı araştırmacılarımızdaki kanaat odur ki. Türk milleti üzerinde bir plan yapılmıştır. 31 Mart 1909’da Abdülhamid’i devirenler, devletimizin en derinliklerini ele geçirmişler o günden sonrasını onlar planlamış, onlar yönetmiş ve onların istediği, kolay yönetebilecekleri üzerinde kolay operasyon yapabilecekleri bir Türkiye düzenlemişlerdir. Dedelerin ve bebelerin bir Türkiye’sini arzu etmişlerdir. Tarihimizden öğrenmemiz gereken budur. Saygılarımla. 

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek