Vakıfbank sünnet edildi!
Ufak bir parça kesildi, “acımadı ki” dediler…
Sonra hop, derisi paketlendi, yabancı yatırımcının eline tutuşturuldu.
“Hisse %1,5 küçücük bir dilim” diyorlar.
Kardeşim, bedeninden %1,5 kessen, bak bakalım hâlâ önemsiz mi?
Bugün %1,5 gider, yarın başka yerden %3 kopar.
Sonra bakmışsın, banka hâlâ “bizim” ama karar defterinde yabancının imzası.
“Merak etmeyin, hâlâ millîyiz” diye açıklama yaparlar.
Evet, ama millî sünnetçinin elinde makas kalmamış!
Peki neden yapıyorlar bunu?
Çünkü kasada döviz yok.
Üretim zayıf, teknoloji yatırımı yok, sanayi yarım.
Borç kapıda, rezervler erimiş.
Günü kurtarmak için en kolay yol: eldeki varlıklardan ufak ufak satmak.
Adı da “yabancı yatırımcıya açılım” oluyor.
Ama çözüm bu mu?
Değil tabii…
Çözüm, memleketi sünnet masasına yatırmak değil;
üreten ekonomi kurmak.
Toprağı işlemeyi, fabrikayı çalıştırmayı, teknolojiyi geliştirmeyi bilmek.
Kasayı dolduracak tek şey hisse satışı değil, alın teriyle kazanılmış üretimdir.
Ekonomi dediğin koca bir beden.
Sürekli kesip satarsan, geriye ne kalır?
Vatandaşın payına da tek şey düşer:
Kesik kesik nefes almak.
Oysa unutmamak lazım:
Kesildikçe kalkmaz…
Ekonomi ancak üretimle ayağa kalkar!




