Yeni Nesil Sorular, Yeni Nesil Zihinler:

Her anne baba, çocuğunun başarılı olmasını ister. Bunda sonuna kadar haklısınız. Çünkü başarı, geleceğe dair güven demektir. Çünkü çocuğunuzun başarısı, sizin de içinizde taşıdığınız bir parçanın yükselişi demektir. Ve bu uğurda milyonlarca lira, yüzbinlerce saat, sınırsız emek harcanıyor. Çocuklarınıza hayatınızı adamış olmanız son derece kutsal…

 Oysa şu soruyu da sormamız gerekiyor: Bunca emek, bunca zaman, bunca para harcanırken… neden birçok çocuk yine de başarılı olamıyor?

Benim kendi hikayemden öğrendiğim bir şey var: Başarı sadece zeka işi değildir. Başarı, dört ayaklı bir masa gibidir.

Bu masanın ayakları : ‘Akademik, Analitik, Psikolojik ve Etik’ tir. Bu dört unsurdan biri eksik olduğunda masa devrilir. Ve çocuklarımızın başarı masası da ancak bu dört ayak sağlam olduğunda ayakta kalır.

Burada küçük bir dil oyunu yapalım. İngilizce’de “perception” yani algı ile “perfection” yani mükemmel kelimesi arasında sadece iki harf fark vardır. Algımızı değiştirdiğimizde, dünyamız da değişir. O halde birlikte bir algı değişimi yapalım.

Yeni Nesil Sorular ve Yeni Nesil Zihin

2018’den beri sınav sistemi değişti. Artık çocuklarımız “yeni nesil sorular” denilen problemlerle karşılaşıyor.
Eski sorular sadece işlem gerektiriyordu fakat yeni nesil sorular, tıpkı bir hayat problemi gibi önümüze geliyor. Öğrenciden istenen şey sadece işlemi yapmak değil, hangi işlemi yapacağını bulmak, problemi doğru okumak ve  adeta bir dil çevirisi yaparak, Türkçe  dilinde anlatılan bir problemi matematik diline (benim  zaman zaman kullandığım bir ifade ile ‘matematikçe’ ye:) çevirmek..

Benim bilgisayar mühendisliği geçmişim burada devreye girdi. Çünkü bu, tam olarak bir algoritma meselesi. Girdi, çıktı, veri tabanı ve algoritma… Bilgisayar yazılımlarında bu ilişki nasıl kuruluyorsa, öğrencilerin zihninde de öyle kurulmalı. İnsan beynini bilgisayar yazılımlarına modellediğimde gördüm ki, bu yöntem en zorlanan öğrencilerde bile işe yarıyor. Disleksi yaşayan, diskalkuli tanısı almış, hatta görme engelli öğrenciler bile bu sistemi uyguladığında matematik problemlerini çözmeye başladılar.

Ve işin en heyecan verici kısmı şu: Yalnızca akademik başarı yükselmedi. Çocukların düşünme biçimleri değişti. Problemlere bakışları, hayatı organize etme tarzları, zaman yönetimleri… hepsi dönüştü. Çünkü analitik düşünce kazanıldığında, sadece sınav değil hayat da çözülmeye başlıyor.

Psikolojik Boyut

Lakin tek başına analitik beceri de yeterli değil. Çocuk, psikolojik olarak da güçlü olmalı… Çünkü sınav yalnızca bilgi değil, aynı zamanda stresle baş etme meselesidir.
Kendi öğrencilerimde şunu gözlemledim: Bir problemi bilgisayar yazılımı gibi adım adım çözebildiklerinde heyecanları azalıyor. Soruyu bir düşman gibi değil, bir oyun gibi görüyorlar. Ve bu onları yalnızca akademik değil, psikolojik olarak da sağlamlaştırıyor.

Etik Boyut

Geldik çoğu kez unuttuğumuz, ama en kritik noktaya: Etik!
Başarı sadece çalışmakla değil, kıymet bilmekle de ilgilidir…

Bugün size, bu masanın en az konuşulan ayağı olan etik hakkında, iki genç üzerinden bir karşılaştırma anlatacağım. Biri Derya, diğeri Berk. İkisi de potansiyel taşıyor, ama yolları, dünyayı okuma biçimleri ve aldıkları mesajlar farklı. Ve bu farklılık, başarıyı belirleyen büyük ayrım oluyor.

Derya’nın küçük ama büyük dünyası

Derya, Trakya’nın bir köyünde büyüdü. Devlet okulunda okudu, ekstra dershane bile olmadı. Ama bir öğretmenin, bir kitabın, bir saatin kıymetini biliyordu. Ona ayrılan en küçük zaman, onun için bir hazine gibi değerliydi. O emekleri sakladı, işledi, büyüttü. İşte o yüzden bir gün Trakya birincisi oldu, ülke derecesi yaptı, en yüksek puanlı bölüme girdi.

Derya’nın sırrı sadece çalışmak değildi. O, verilen zamanın kutsallığını, emeğin karşılığını, küçük bir desteğin hayatı nasıl değiştirdiğini içselleştirmişti. Bu, etik bir reflekti, bir karakter pratiğiydi. Ve etik, ona direnç kazandırdı.

Berk’in ayna yansımaları

Şimdi Berk’e gelelim. Berk, Z kuşağından, potansiyel var, istek var. Başlangıçta gözleri parladı, motivasyonu yüksekti.. .. Derya ile fark şurada başlıyor: aile dinamiği…

Berk’in ailesi, easasen  maddi imkan bakımından gücü yüksek  bir aileydi. Dershanelere akıtılan paralar vardı, fakat kıymet bilmek denen şeyi öğretmemişlerdi. Berk’e yapılanı görmediler, vermenin, emeğin karşılığını takdir etmenin önemini kavrayamadılar.

Kendisine   akademik danışmanlık ve mentorluk da yapan öğretmeni, Berk için gönülden çalıştı. Ücret talep etmedi, süreç boyunca emek verdi. Fakat aile, alma ve verme dengesini bozdu,emeğe saygı gösterilen bir ilişki kurmadılar. Daha kötüsü, Berk bu denge bozukluğunu gördü, benimsedi. Aile üyelerinin, emeğe karşı gösterdikleri saygısızlık, Berk’in kendi iç dünyasına işlendi.

Sonuç neydi? Berk, önünde duran fırsatı kıymetle değerlendirmedi. Zamanın, emeğin değerini hissetmediği için, çabayı sürdürmedi. Potansiyel oradaydı, fakat kıymet bilmediği için potansiyel eyleme dönüşmedi. Sınav günü geldiğinde, ne bilgisi, ne zamanı, ne heyecan yönetimi onu Derya gibi derecelere taşıyabildi…

Etik, kıymet ve öğrenilmiş davranış

Burada görülen basit fakat güçlü bir gerçek var:L Etik, sadece ahlaki bir reçete değil, bir başarı stratejisidir. Kıymet bilmek, emeğe saygı göstermek, verilen zamana karşı sorumluluk hissetmek, bir öğrenciyi yalnızca akademik olarak değil, davranışsal olarak da başarıya yaklaştırır.

Ebeveynler, bazen maddi yatırımı başlı başına başarının garantisi zannediyor. Oysa gerçek yatırım, çocuğa kıymet bilme pratiği kazandırmaktır. Çocuk, verilen kitabın, öğretmenin, bir saatlik rehberliğin değerini anladığında, o desteği telafi etmek için fazlasını verir. O çocuk, küçük jestlerle büyür, büyük sonuçlar üretir.

Küçük tavsiyeler, büyük değişimler

Ebeveynlere birkaç açık öneri vermek istiyorum, hızlı ve uygulanabilir:

  1. Emeği görün, sesle ifade edin. Verilen zamanın kıymetini açıkça söyleyin, çocuk bunu içselleştirir.
  2. Alma verme dengesini öğretin, evde küçük sorumluluklar, karşılık olarak takdir mekanizmaları kurun.
  3. Duygusal emek ile maddi emeği eşitlemeyin, maddi ve manevi olmak üzere iki tür değer vardır, her ikisi de öğretilmeli…
  4. Model olun, çocuğunuz yapılan emeğe nasıl değer verildiğinizi görmeli, davranış öğrenme yoluyla geçer.

Sonuç

Sevgili ebeveynler,
Çocuklarımızın başarılı olmalarını istiyoruz, bunda haklıyız. Ama akademik destek, analitik düşünce, psikolojik güç ve etik değerler bir bütün halinde olmadıkça bu masa ayakta durmuyor.

Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, algoritmalar ne kadar akıllı olursa olsun, en güzel kod, bir insanın kıymet bilme kapasitesidir. Biz, yapay zekanın mantığını alıp doğal zekayı besleyebiliriz. Ama bunun için önce insan ilişkilerinde, aile içinde, küçük jestlerde bir algı dönüşümü gerekir.

Biz yapay zekayı model alarak doğal zekayı dönüştürebiliriz. Çünkü yapay zekanın algoritmalarını üreten insan zihni, doğru yönlendirildiğinde kendi potansiyelinin de üstüne çıkabilir.

Ve ben inanıyorum ki, çocuklarımızı akademik olarak güçlü, analitik olarak keskin, psikolojik olarak sağlam ve etik olarak kıymet bilen bireyler olarak yetiştirdiğimizde, sadece başarılı çocuklar değil, mutlu insanlar da yetiştirmiş olacağız.

İşte tam da o zaman… daha güzel bir ülke, daha umut dolu bir dünya mümkün olacak…       Çocuklarımızı Nasıl Kodluyoruz?

Exit mobile version