17 Aralık ta AKP iktidarının yolsuzluklarının deşifre edilmesinden sonra ülke, anayasanın emirlerini açıkça yok sayan, aldığı kararlarla ve yasaklarla gizli bir darbe yaptığını söyleyebileceğimiz bir hükümet tarafından yönetiliyor.
Artık ülkenin nasıl yönetileceğini anayasa ve yasalar değil, iktidarın lideri belirlemektedir.
Bugüne kadar hep Hukuk bitti deniliyordu ama bu sefer alınan bazı kararlardan dolayı "tamam artık Hukuk bitti "dedirtecek cinsten.
İnternetle ilgili düzenlemelerin yer aldığı Torba Kanun Tasarısı”nın 4. Bölümü TBMM’deki komisyondan geçerek kabul edildi.
İnternette ifade, haber alma, bilgiye erişim özgürlüğünü kısıtlayacak torba yasa maddeleri, TBMM tarafından kabul edilerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderildi.
Cumhurbaşkanı Gül'ün, yaklaşık 40 milyon internet kullanıcısının hangi sitelere girdiği, bu sitelerde hangi sayfaları ziyaret ettiği ve ne kadar süreyle kaldığı, internette kimlerle temas halinde bulunduğunu denetleyebilecek. Bu düzenlemelerle Türkiye’nin internet alanında Çin, İran ve Suudi Arabistan’la aynı kulvara girdiğini görüyoruz.
Türkiye'yi karanlığa götürecek kararların başında hem İnternet Yasası hem de HSYK düzenlemesi var. Bu iki kanun; sadece içeride değil, dışarıda da büyük tepki topladı.
Türkiye’yi karartacak internet yasasını ve Yargı’yı doğrudan Yürütmeye (Adalet Bakanlığı’na) bağlayan HSYK Düzenlemesini veto etmesi gerekmektedir. Bir hafta inceleme süresinden sonra yeni internet yasası düzenlemelerini onaylama eğiliminde olduğunu herkes gibi bende düşünüyordum. Düşüncelerimizde yanılmadığımızı görmüş olduk.
Cumhurbaşkanı yasaya ilişkin itirazlarını hükümetle anlaşarak çözme yolunu tercih ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı’nın itirazları varsa tasarıyı geri gönderebilirdi. Doğru olanı buydu ama bu durumda koşullu olarak yasayı onayladığını da söylemek mümkün.
Yasa da herhangi bir dava açılmadan 4 saat içinde web sayfaları kapatılabilecek, içerikler kaldırılabilecek.
Temel hak ve hürriyetler anayasada, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalar ve evrensel hukuk kuralları ile koruma altına alınmış haklarıdır.
Bu durumda alınan kararlarla iradenizi, yönlendirici bir zihnin kontrolüne teslim etmişsinizdir. Artık özgür bir birey olmaktan çıkmış, uzaktan kumanda edilmeye başlamışsınızdır. Artık tek başınıza düşünemez, anlayamaz, dinleyemez, yorumlayıp yargılayamazsınız. Demokratik haklar açısından baktığımızda bir hukuk devletinde bu durum kabul edilemez.
Bu ülkede yaşayan insanların dayanabileceği bir anayasa, güvenebileceği yasalar, anayasal bir hükümet, insanların sığınabileceği bir polis ne yazık ki artık yok. Yolsuzluk ve rüşveti yakalayıp yargılamak isteyenlerin komplocu paralel devlet olduğunu her fırsatta anlatan başbakan, kendi haklarını korurken bu düzenlemelerle halka "biz istediğimizi yaparız bize karışmayın" demektedir.
Yargının tarafsız ve bağımsız olduğu, halkımızın güvenlik içinde yaşadığı, özgürleşmiş, sosyal adaletin sağlandığı bir Türkiye’yi ve haklarımızı hep birlikte savunmak zorundayız.
Saygılarımla