KUMPAS

Yazar -

KUMPAS

AKP ile Cemaat arasında ki çıkar çatışması sonrasında karşılıklı suçlamaların sonu gelmeyecek gibi.

Soygun, vurgun, yalan, çelik kasalar, kutular, çete, cemaat ne ararsanız var...
Türkiye'de gündem 17 Aralık'ta ki yolsuzluk operasyonu ile sarsılırken birden bire  Başbakan cemaate çete, paralel devlet gibi benzetmelerle başka bir gündem konusu yaratarak dikkatleri başka yöne odaklandırdı.
Başbakan Cemaatin her yere sızdıklarını, kendilerinden ne istenirse yaptıklarını anlattı. Kendilerinden istenen hiç bir şeyden geri dönülmediğini söyledi.
Bütün bu olanlardan ve anlatılanlardan benim anladığım; 11 yıldır şimdi açığa çıkardıkları ve şikâyet ettikleri çete ve paralel devlete hizmet edilmiş olmasıydı. Birlikte aynı yolda yürürken tüm bunları yapanlar şimdi birbirlerinin  açığını ortaya çıkarma savaşı veriyor.
Başbakanın başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın  yazdığı bir yazıda "Devlet içinde çete var, askere kumpas kuruldu" demesi ve  kendi ülkesinin milli ordusuna, millî istihbaratına ve askerine kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmayacağını çok iyi bilir" şeklinde ki sözleri ile gözler tamamen "Yolsuzluk" olayından bir anda "kumpas" olayına çevrilmiş oldu.
Dolayısı ile Yalçın Akdoğan'ın orduya kumpas kuruldu iddiası nedeniyle Ergenekon, Balyoz davalarında yeniden yargılama yapılıp yapılmayacağı konusu da tartışmaya açıldı.
Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda mahkeme tarafından suçlu bulunan(!) ya da tutuklu  olarak yargılanan TSK personelinin yeniden yargılanması, durumlarının tekrar gözden geçirilmesi ile ailelerde bir beklenti içine girdiler.
Orduya kumpas kuranları ve devletin içine yerleşen çeteyi bulma konusunda hükümet gerçekten bir şeylerin ortaya çıkmasını istiyorsa öncelikle hazırlanan sahte belgeleri, dijital verileri ve gizli tanıkların kimler olduğu ve verdikleri ifadelerin kimler tarafından hazırlandığını açıklaması ile işe başlamalı.
Askerlerin yargılandığı davalarda yaşanan sıkıntıları uzun uzun yazmaya gerek yok, zaten biliniyor. Telefonuna "sehven" yükleme yapılan Teğmen Mehmet Ali Çelebi örneğinde olduğu gibi bu mahkemelerin yargılamalarında yapılan hukuksuzluklarını hepimiz biliyoruz.
Yapılan yargılamaların neresinden tutsanız elinizde kalıyor, hiçbir tutarlı açıklaması yok yani. Her şey sehven, sahte belge ve gizli tanıkların verdikleri şaibeli ifadelerle dolu.
Yeniden yargılama olayını ortaya atanlar kendi başdanışmanları  olmasına karşı, Bülent Arınç'ın bu konunun tartışmaya dahi değer görmediğini, ye­ni­den yar­gı­la­ma ya­pıl­sı­n de­mek sa­de­ce bir te­men­ni­yi ifa­de eder, hu­ku­ki ol­ma­sı tar­tı­şı­lır ve hala süren davalarla ilgili yargılamanın yeniden yapılamayacağını ve bu işin hükümetlerinin sorunu olmadığını söylemesi olayın başka bir boyutu.
Bu kumpaslar yüzünden onlarca insan özgürlüğünden yoksun mağdur edilirken aileleri de dışarda bu mağduriyeti çok ağır bir şekilde halen yaşıyorlar. Yeniden yargılama yerine, kumpas sonucu özgürlükleri yıllarca ellerinden alınan bu insanlar biran önce özgürlüklerine kavuşacak düzenlemelerin yapılması ile salıverilmelidir. Tutuklu olan ve hastalıkla yaşam savaşı verenler olduğunu göz önüne aldığımızda bunun acilen yapılması gerekli.
Yıllarca vatan savunmasında hizmet etmiş askerlere karşı komplo yapanları ortaya çıkarmak, Cumhuriyetin tarafsız savcılarının görevidir.
Mutlaka "Cumhuriyetin savcısı “olanlar çıkacaktır.

Bütün iyi niyetimle inanıyorum; "Adalet topaldır, ağır yürür , fakat gideceği yere er ya da geç ulaşır."
Saygılarımla

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 23:44 tarihinde yazdırılmıştır.