Bu ayıp size yeter

Yazar -

Bu ayıp size yeter

2013 yılının son günlerindeyiz. At izinin it izine karıştığı yani iyiyi, kötüden ayıramayacak kadar bir karışıklık içindeyiz.

Yolsuzlukları ve yaşanan rezillikleri hep birlikte ve bir film sahnesini izler gibi izliyoruz.
Her şey o kadar karışık ki işin içinden nasıl çıkılacak, neler olacak kafamızda bir sürü soru işaretleri varken, AKP ile Cemaat arasında yaşanan söz düellolarına dikkat kesilmiş durumdayız. Gündem her saat başı değişiyor. Kısaca bir tarihe hep birlikte tanıklık ediyoruz.
Başbakanın  şu sözleri çok rahatsız edici "Devlet içinde devlet olan çetelerle, yolsuzluklarla mücadeleyi "yeni Türkiye'nin İstiklal Mücadelesi" ilan etmesi  "İstiklal Savaşı'na" yapılan bir ayıptır. İstiklal savaşı, bağımsızlık ve yurt bütünlüğünü korumak için Türk milleti tarafından girişilmiş millî bir mücadeledir.

Cemaatle yaşadığı çekişmeyi milli bir mücadele gibi göstermesi, bunu da İstiklal savaşı Mücadelesine benzetmesi, nutuklar atması, mitinglere yandaş toplaması son çırpınışlar artık.
Şu bir gerçek ki artık hiç kimse yolsuzluğun olmadığına, AKP'li bazı (!) Bakanların ve yakınlarının bu işlere bulaşmadığını söyleyemiyor artık.
Savcıların yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla ilgili başlattıkları soruşturma, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk olayı olarak kayıtlara geçti.
Ve belki de ilk kez büyük bir yolsuzluk olayına siyasi iktidar, Adli Kolluk Yönetmeliği'ni değiştirerek, müdahalelerde bulunarak hem kendisine hem yakınlarına suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığı yarattığına şahit oluyoruz.
Toplumun çıkarları gözetilerek Adalet adına yapılması gereken soruşturmalar siyasi iktidar tarafından engellenmekte ört-bas edilmektedir.
Eğer bir yerde adalet yoksa demokrasi ve özgürlükten bahsedemeyiz.
Başbakan 12 Eylül'de oylanacak Anayasa değişikliği paketi ile "yargının artık birilerinin arka bahçesi" olmaktan çıkması ve millete geçmesinden korkanlar olduğunu söylemişti.
Yargının yasalar ve yetki çerçevesinde tasarrufta bulunduğunu söyleyen Başbakan,  "bırakalım yargı en hızlı şekilde işini yapsın. Suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırsın." demişti. Oda TV'ye yönelik Ergenekon operasyonu nedeniyle hükümeti eleştiren muhalefet partileri ve medyaya tepki göstermişti. Dün böyle konuşan başbakan bugün konu kendisi olunca neden Yargı işini yapsın demiyor ve müdahale ediyor? Korkunuz yoksa bırakın yargı işini yapsın...
Oysa kuvvetler ayrılığı hiçe sayılarak yürütme ve onun bir parçası olan emniyet yargıya meydan okuyabilmekte, görevlerini yapmamak için direnmekte, iktidar yetkilileri yargıya emir ve talimat verebilmektedir. Kısaca Yargıya çok açık bir biçimde müdahalede bulunulmaktadır.
Adalet sisteminde her şeyi kendisine göre düzenleyen Başbakan tamamen siyasi otoriterin emrine ve talimatlarına göre karar veren, eski adıyla Devlet Güvenlik Mahkemeleri, yeni adıyla Özel Yetkili Mahkemeleri neden kurma ihtiyacı hissetmiştir.
Özel yetkili mahkemeler doğal yargılama ilkelerine aykırıdır. Bir başka deyişle, adaleti olmayan, siyasal mahkemelerdir. Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğümüz gibi. Cemaatle kol kola tüm düzeni alt-üst edip kendi sisteminizi kurdunuz, bu yüzden suçsuz insanlar hala içerde tutuklular.
AKP ve Cemaat arasında ki çatışmadan, taraflarda saflarını belli etmeye başladılar.
AKP icraatlarını her fırsatta dile getiren Rasim Ozan Kütahyalı bile geldiğimiz noktada Ergenekon ve Balyoz davalarının usulden bozulması ve yeniden yargılama yapılması gerektiğini hatta daha ileri giderek gayrimeşru yöntemlerle meşru işler yapılmayacağını dile getirmesi çöküşe geçen AKP safından Cemaate yakınlaşması dikkat çekici.
Her ne kadar havaalanlarında gece yarısı Gezi olaylarına karşı alternatif mitingler düzenlese de  istifalarla, Cemaate yakın isimlerin bir bir safını belirlemesiyle AKP artık giderek yalnızlaşıyor.
Ve başbakanın şu sözlerini hiç  unutmadım. “Cüzdanı ile vicdanı arasında sıkışmış bir yargıyı, vicdanı hür bağımsız bir yargıya, tarafsız bir yargıya, milletin yargısına dönüştürmek için mücadele veriyoruz" demişti.
Yargı tarafsız ve bağımsız değil, bunu bilmeyen yok artık ayrıca cüzdanı ile vicdanı arasında sıkışanın kim olduğu apaçık ortada, bunda komplo var, dış mihraklar var demeyi  geçeceksin artık.
Yoksulluk ve Yolsuzluğa  engel olacacağız diye iktidar olduğunuz bu ülkede, eşi askerde vatana hizmet ederken, iki çocuğuyla camı kırık bir evde yaşam mücadelesi veren, açlıktan ölen küçücük bir çocuğun ayıbıyla yaşayacaksınız.Bu ayıp size yeter...
Türk siyasi tarihimizde çok karanlık ve fırtınalı günlerden geçiyoruz.
Güzel bir söz vardır,"Bu kadar karanlık bir gökyüzü , fırtınalar olmadan açılmaz".
Yaşadığımız son 11 yıllık karanlık günlerin ardından 2014 yılında güneşli, aydınlık günleri kucaklamak dileğiyle...
Saygılarımla.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 07:22 tarihinde yazdırılmıştır.