AK’lanmak…

Yazar -

AK’lanmak…

Türkiye bir haftadır Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu olarak adlandırılan, Bakanların, oğullarının, kamu bankası genel müdürünün, AKP'li belediye başkanının karıştığı yolsuzluk olayı ile çalkalanıyor.

AKP iktidarı 11 yıl önce yol­suz­luk, yok­sul­luk ve ya­sak­lar­la mü­ca­de­le etme id­di­asıy­la ik­ti­dar ol­du­lar.
AKP'nin misyonunun "3 Y" diye adlandırılan Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla mücadele etmek olduğunu açıklayan Beşir Atalay, Türkiye'de özellikle bugünlerde gündemde olan yolsuzlukların kökünü kazıdıklarını (!) belirtse de Şeffaflık Derneğinin açıklamasında, Türkiye geçen yıllara göre yolsuzlukla mücadelesinde hiç ilerleme kaydetmemiş.
177  ülkenin yer aldığı listede Türkiye 2013 yılında Yolsuzlukla mücadelede 53. sırada bulunuyor.
Yani Türkiye, “yüksek derecede yolsuzluk” noktasına  yakın.  Diğer bir deyişle Türkiye’deki yolsuzluk kronik bir hal almış.
Bakanların çocuklarının evlerinden çıkan sayısız kasa, para sayma makinesi, dolar çıkarken, Türkiye'de 4,6 milyon çocuk beslenme, ısınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. 4 kişilik bir aile için açlık sınırı bin 121 TL, insanca yaşam sınırı ise 3 bin 544 TL.
840 TL asgari ücret geliri ile başka bir harcama yapmaksızın ancak 22 gün yaşanabiliyor. Kalan 8 gün ise aç, ne yiyip, içecek?
Toplamda 46 milyon insan yoksulluk sınırında yaşıyor.
Milyarlarca Euro'yu bulan yolsuzluk ve rüşvet içinde binlerce yetimin hakkı var. Ergenekon ve Balyoz davalarında haksız yere hapislere konulan onlarca insanın ahı var.
Bir gün yapılan tüm bu haksızlıkların cevapsız kalmayacağına inanıyordum ama bu kadar çabuk olacağı kimsenin olmadığı gibi benimde aklıma gelmemişti. Sonradan öğreniyoruz ki Operasyon öne alınmış, sebep ise Muammer Güler'in oğlunun takip edildiğinden şüphelenmesiymiş. 4 Bakanın, 3 Bakan çocuğunun adının karıştığı böylesine büyük bir yolsuzluk ve rüşvet iddiası bir başka ülke de olsa, o bakanlar anında istifa ederlerdi. Bizde ise tam aksine; değil istifa etmek, kendilerini AK'lamak için her yolu deniyorlar.
Gezi olaylarında "destan yazan kahraman polisler" bir anda kötü polis olup bir bir görevlerinden alındılar. Olayın üzerine gidip soruşturmalar yapılması gerekirken Emniyet Teşkilatı elden geçirilmeye başlandı.
AKP'liler, adaletli ve hızlı sonuç alınması için yargının bağımsız şekilde çalışması gerektiğini söyleseler de, hatta çabuk ve iyi yürüsün diye ilave savcılar dahil edilselerde (!) bu  Yargı sürecine direk müdahaledir. Yumurta bile atmayan öğrencilere ağır dayak atanlar, baklava çaldı diye 6 yıl ceza alan çocuklar, gezi olaylarında ölen gençler, parasız eğitim istiyoruz diye pankart açan öğrencilere 8,5 yıl verildiğinde sesi bile çıkmayanlar şimdi AK'lanmaya çalışmasınlar.
Bakın Hukuk size de lazım oldu. Men Dakka Dukka derken, yaptıklarınızdan dolayı bir gün sizinde kapınızın çalınacağı hiç aklınıza gelmedi mi?
Bundan böyle AKP, ona oy verenler tarafından bile yolsuzlukla anılacaktır.
En büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapılıyorken Başbakan’ın, "onların topu tüfeği varsa bizimde Allah’ımız var" derken Yaşar Nuri Öztürk'ün "Allah’la Aldatmak" kitabı geliyor aklıma... Allah’la AK'lanmaya çalışmanız artık beyhude...
Herşey milletin gözünün önünde, her şey çok açık ve net. Ve hala AKP'ye oy veririm diyen varsa ne denir ki artık, "Allah akıl fikir versin" demekten başka...  Saygılarımla 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 00:31 tarihinde yazdırılmıştır.