Öldürmeye çalıştıkça canlanan bir ATATÜRK var

Yazar -

Öldürmeye çalıştıkça canlanan bir ATATÜRK var

8 Kasım'da Lüleburgaz'ın düşman işgalinden kurtarılışının 91'inci yılını büyük bir coşku ile kutladık.2 gün önce de atamızın aramızdan ayrılışını 75'inci yılında şükran ve minnetle andık.

75 yıl önce ölen M.K.Atatürk'ün eserlerini, devrimlerini ortadan kaldırmaya, fikirlerini çürütmeye ve onu yeniden  öldürmeye çalışmak, onun ne denli büyük ve unutulmaz bir lider olduğunun göstergesidir.
Unutulmamalıdır ki; Atatürk bir kurtarıcının karizmasına ve gücüne sahip  bir dünya lideridir.
Ne kadar yok etmeye de çalışsalar Atatürk'ün ortaya koyduğu fikirler, Türkiye Cumhuriyeti’ni üzerine inşa ettiği temeller öylesine sağlam ki değil yıkılması adı bile karşı olanların korkmasına sebep oluyor.
Din odaklı bir ideolojiden güç olan yönetim anlayışı Atatürk'ün devrimlerini, çağdaşlık anlayışını hızla yıpratmaya, ortadan kaldırmaya çalışarak karanlığa sürüklemeye çalışsalar da bunu başaramayacaklarını göreceklerdir. Bunun tek nedeni Atatürk'ün devrimleri, fikirleri olduğu gibi barışçıl, insan sevgisi ile özgürlük anlayışıdır.
Atatürk, eğitim alanında ulusumuzun aydınlanmasını sağlayarak yaptığı devrimlerle ülkemizin çağdaşlaşmasını sağlamış ve Cumhuriyeti laik bir düzen üzerine oturtmuş büyük bir önderdir.
Oysa şeriat heveslileri şimdi olduğu gibi Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında da hiç eksik olmamıştır. Daha o zamanlardan "din elden gidiyor" düşüncesini insanlara işlemeye başlamışlar böylece Şeyh Sait isyanını çıkartmışlardır.23 Aralık 1930 yılında Menemen'de yine "din elden gidiyor" çığlıkları ile halkı kışkırtan Derviş Mehmet, Teğmen Kubilay'ın başını kestirip sokaklarda gezdirmesi Sivas'ta yakılan 37 insanımızın yakılması ile ne kadar da birbiriyle benzerlik gösteriyor. 
İşte bu yüzdendir ki Atatürk, Türkiye için laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması, (kutsal bir değer olarak saydığı din işlerinin)karıştırılmaması gerekmektedir demiştir. Her ne kadar dinsiz gibi gösterilmeye çalışılsa da işin aslı hiçte öyle değildir aksine din onun için kutsaldır yani.
Şimdilerde Ergenekon adı altında başlatılan dava da muhalif olanları susturarak  bir nevi Cumhuriyetle hesaplaşma içindeler. Dönem dönem ortaya hep  içimizden çıkan vatan hainleri olmuştur kısaca. Tarih tekerrürden ibarettir, olmaya da devam edecektir.
Din bezirganlarıyla mücadele etmek ve Atatürk'ün devrimlerini yaşatmak için mücadele eden Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Haplemitoğlu ve adını sayamayacağım kadar çok aydınımıza, Sivas'ta şehit edilen 37 aydın insanımıza tahammül edemediler. Gezi olaylarında nasıl ki Abdullah Cömert'e, Ali İsmail Korkmaz'a, Ethem Sarısülük ve diğer çocuklarımıza tahammül edemedikleri gibi...
Ama unutmasınlar ki saldırdıkça, öldürmeye çalıştıkça canlanan bir Atatürk var. Haklarımıza ve kısıtlanmaya çalışılan özgürlüklerimize yapılan her saldırıda artık bir baş kaldırıl vardır. Bir domino etkisi ile artık ne yapılırsa karşılığını halk sokaklara çıkarak tepkisini verecek duruma gelmiştir.
Aydınlanma çağında karanlığa, yobazlığa çekilmek istendikçe, bizler karşı mücadele ederek tüm bu aydınlarımızı unutturmayacak, onlar gibi Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkacağız. Atatürk’ün aydınlık yolundan asla sapmayacak, ilke ve devrimlerine sahip çıkacağız. İçerde ve dışarda ki gerici, bölücü güçlere rağmen  "Atatürk'ü ve devrimlerini" hep  ileriye taşıyacağız.

 

İşte bu düşünceler içinde ki insanlardan dolayı Atatürk'ü asla öldüremeyecekler. Bu yüzden korkuları ve saldırganlıkları. Atamızı özlem, minnet ve sevgi ile bir kez daha anıyorum.
Saygılarımla.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 18:15 tarihinde yazdırılmıştır.