Bilim yuvasını dine alet etmek

İnsanın kendisini yaşadığı çevrenin etkisinden kurtarması hem mümkün değildir hem de mutlak bir etkileşim söz konusudur.
Böyle olunca insanın, çevresinde kendini kuşatan olgulardan gerek aktif, gerekse pasif etkileşme sonucunda yeni bilgiler, beceriler ve tavırlar kazanarak davranışlarında değişmeler meydana gelmektedir.
Bilgi birikiminin aktarılmasında, eğitimin gücü ve etkisi inkar edilemez. Eğitimin böyle bir gücü vardır hiç kuşkusuz.
Yaratılış özellikleri, yetenekleri ve eğilimleriyle insanlar birbirinden farklıdırlar. Bu farklılıklara ilâve olarak; dil, din, değer hükümleri, örf ve âdetleri, bilgi birikimi ve diğer alanlarda dünya görüşleriyle farklılıklar göstermesi, insanlığın temel özelliklerinden biridir.
Aileler genellikle çocuklarını, hayatlarını kazanmalarını ve iyi bir iş sahibi olmalarını sağlamak için eğitirler. Bazıları ilim elde etmeyi eğitimin gayesi olarak görür. Bir takım kimseler ise topluma hizmet veya iyi bir vatandaş olmayı dine dayalı bir eğitimi  gaye olarak düşünürler. 
Bu amaçla Cumhuriyet Dönemi’nde,  ilköğretimden yüksek öğretime kadar bütün örgün eğitim-öğretim kurumlarında yapılanmaya gidilmiştir. 
1950 yılında yapılan seçimlerde büyük çoğunlukla iktidara gelen Demokrat Parti, ilk olarak 18 seneden beri Türkçe okutulan ezanı aslına çevirmiştir. 
Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı "Müdürler Komisyonu" kurulmuş ve bunlara yetki verilerek, 13 Ekim 1951 tarih ve 601 sayıyla "İMAM HATİP OKULU" açılmasına karar verilmiştir. 

Açılan 7 İmam Hatip Okulu’na 1958'e kadar 12 okul daha ilave edilerek sayıları 19 olmuştur. 
27 Mayıs 1960 ihtilalinin etkili olduğu yıllarda 7 adet İmam Hatip Okulu daha açılmıştır. 1966-1970 yılları arasında 46 yeni İmam Hatip Okulu açılmış ve sayıları 72'ye ulaşmıştır. 
1980'e gelindiğinde İmam Hatip Okulu/Lisesi sayısı 374'ü buldu.

12 Eylül 1980 ihtilaliyle bu okulların sayısı bir müddet dondurulmuştur. Ancak 1994-1995 öğretim yılına gelinceye kadar, 391'i klasik, 4'ü de Çok Programlı Liselerin çatısı altında olmak üzere toplam okul sayısı 395'e ulaştı. Mutlaka mevzuatlarda ki boşluklardan yararlanılarak bu günkü duruma kadar geldik maalesef.
Geçen haftaki yazımda, bu yıl M.E.B kararları ile okullarda skandallar yaşayabileceğimizi yazmıştım.
Daha ilk haftalarda M.E.B yönetmelik değiştirdi. Değişikliğe göre her okula ibadethane ve İmam Hatip öğretmenlerine topluma tebliğde bulunma görevi verildi.Liselerde talep edilirse artık ibadethane açılabilecek, yönetmeliğe göre İmam Hatip Lisesi öğretmenlerine mahalleliye dini bilgileri aktarma görevi verildi.Yani AKP'nin dediği gibi "mele" yetkisi verilmiş oldu.
1-7 Ekim tarihleri arasında "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" kapsamında çocuklara yönelik "Namaza başlıyorum" kampanyası düzenleyecek.Toplu namaz kılmaya gelen çocuklara seccade, tespih,erkek çocuklara takke,kız çocuklara başörtüsü verilecek.Etkinliğe katılan aile ve çocuklarına çekilişle 10 Cumhuriyet altını verilecek.
Atatürk, Türkiye'de akla dayalı bir din anlayışını yerleştirebilmek için Kur'anı Türkçe'ye çevirtirmiştir.Ancak buda uzun sürmemiştir.Emperyalizm, Türkiye'nin ekonomisine, siyasetine ve dini dahil her şeyine müdahale etmektedir.Küresel plan gereğince Türkiye'de tarım, hayvancılık bitirilmeye ve sanayi yok edilmeye çalışılmaktadır.Tüm bunların yanısıra bilimden uzaklaştırılarak dine dayalı bir eğitim sistemi AKP aracılığı ile Türkiye'ye yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
AKP  Milli Eğitimde yaptığı değişikliklerle okulları adeta  Diyanet İşleri Başkanlığına bağlamış gibi.
En önemli derslerin başında gelen matematik dersi hafta da 5 saat ancak din dersi 6 saat olarak değiştirildi. Bunlara yenileri eklenerek dine dayalı bir eğitime doğru hızla gidiyoruz maalesef. Bugün bir okula yapılan mescit, yarın tüm okullara yaygınlaştırılarak çoğaltılacaktır eminim.
Gezi olaylarında palalı kindar gençliğini gördüğümüz AKP 'nin, dindar gençlerini de görmemiz uzun sürmeyecektir.
Bilimin baş döndürücü şekilde hızla ilerlediği bir çağda, mevcut eksiklikleri göz önüne alarak eğitimimizi yeniden yapılandırmamız gerekmektedir.
Saygılarımla.