SENİN İLETİŞİM DİLİN HANGİSİ? DİLİMİZDEKİ ANLATIM BOZUKLUKLARI NEDENLERİYazar - Kader EkizTürkçede yapılan anlatım bozukluklarını aslında iki ana grupta değerlendirilebiliriz. Birincisi anlam düzeyindeki anlatı bozuklukları ikincisi dil bilgisi bakımından yapılan anlatım bozukluklarıdır. Bu yazımda size daha çok anlam düzeyindeki anlatım bozukluklarından bahsedeceğim.
Bizler günlük hayatta konuşurken anlatım bozukluğu yaptığımızı fark etmeyiz. Daha doğrusu iletişim esnasında konuya odaklandığımızda anlam düzeyindeki anlatım bozukluklarını pek göremeyiz. Peki, nedir bu bozukluklar? Bunları da ana başlıklar halinde sıralayacak olursam: gereksiz sözcük kullanımı, eş anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması, aynı anlama gelecek sözcüklerin ya da söz gruplarının bir arada kullanılması, anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kullanılması, sözcüğün yanlış anlamda kullanılması, sözcüklerin yanlış yerde kullanılması, deyimin yanlış kullanılması, anlam belirsizliği, mantık ve sıralama yanlışlığı olarak söyleyebilirim. Bunları örneklerle daha açıklayıcı hale getirmek sanırım konumuzu daha anlaşılır hale getirecektir.
Cümlelerimizde bir sözcük cümleden çıkarıldığında cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma, daralma olmuyorsa o sözcük gereksizdir; eğer anlam ve anlatımı bozuluyorsa o sözcük gereklidir. Örneğin “Bari, hiç olmazsa sen yanımızda kal.” Dediğimizde “bar” ve “hiç olmazsa” sözcükleri aynı anlama gelmektedir. İkisini birden aynı cümlede kullanmak gereksizdir ve bir anlatım bozukluğudur. Ya da “Okula her gün iki kilometre yayan yürüyerek giderdi.” Cümlesinde “yürümek” sözcüğünde “yayan” anlamı zaten vardır. O yüzden “yayan “ kelimesi gereksizdir.
Konuşmalarımızda yaptığımız bir diğer anlatım bozukluğu da anlamca çelişen sözcüklerin aynı cümlede kullanılmasıdır. Bir örnek verecek olursam “Tam iki yıla yakın bir zaman toplum pandemiyle uğraştı.” Dersem burada “tam” ve “iki yıla yakın” ifadeleri çelişkili bir anlatıma yol açmıştır. Yani “tam” mı “iki yıla yakın” mı?
Yine günlük hayatımızda sözcüklerin anlamını tam olarak bilememek de bir anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. “Türkiye’de birçok göl kuraklık tehlikesi yaşıyor.” Diyen haber sunucusu farkında olmadan “kuraklık” kelimesini yanlış kullanmış oluyor. Çünkü kuraklık toprak için nemi olmayan, çorak anlamında kullanılır. Göllerde suyun çekilmesi söz konusudur. Bu da “kuruma” sözcüğü ile anlatılmalıdır.
En çok yapılan yanlışlardan biri de sözcükleri yanlış yerde kullanmaktan kaynaklanıyor. “yeni okula geldim ki zil çaldı.” Cümlesi de biz öğretmenleri farkına varmadan yaptığımız anlatım yanlışlığı olsa gerek. Bu cümlede anlatılmak istenen okulun yeniliği değildir elbette. “gelme” işinin yeni yapıldığıdır. Peki, nasıl ifade etmeliyiz bunu? “Okula yeni geldim ki ders zili çaldı.” Evet, doğru kullanım budur.
Daha önceki bir yazımda atasözleri ve deyimlerimizi kullanmak Türkçemizdeki anlatım zenginliğinin, az sözle çok şey anlatmanın en çarpıcı ve etkileyici yolu olduğundan bahsetmiştim. Şimdi de deyimin yanlış anlamda kullanılmasının bir anlatım bozukluğuna yol açtığını söylemek isterim. Deyimler dilin anlatım gücünü ve söyleyiş güzelliğini zenginleştiren unsurlardır. Kısa ve özlü sözlerdir. Kalıplaşmış anlamları vardır. Bu deyimlerin cümlenin anlamına uygun kullanılmaması bir anlatım bozukluğudur. “Onun bize yaptığı iyiliklere hep göz yumduk.” Diyemeyiz. “Onun bize yaptığı iyiliklere minnettar kaldık.” Deriz. Bu da gösteriyor ki deyimlerin anlamlarını bilmemiz anlatım bozukluğu yapmamızı önler.
Anlam belirsizliği de en çok yapılan anlatım bozukluğu çeşididir. Bir cümleyi dinleyen iki kişi aynı cümleden farklı anlamlar çıkarıyorsa orada bir anlam belirsizliği vardır. Örneğin “okula gitmediğini bugün öğrendim.” dediğimizde kimin okula gitmediği tam olarak bilinmiyor. Dinleyen birinci kişi “onun okula gitmediğini” ikinci kişide “senin okula gitmediğini” şeklinde anlayabilir bu cümleyi.
Son olarak yapılan mantık ve sıralama yanlışlığı da dilimizde yaygın olarak kullanılan bir anlatım yanlışlığıdır. “ilk kez yapılan gösteriye katılım rekor düzeydeydi.” Cümlesinde mantık hatası gözümüze çarpıyor. İlk kez yapılan bir gösteriye gelen izleyici sayısının rekor düzeyde olup olmadığı bilinemez. Bir sıralama yanlışlığına örnek verecek olursam “bırak patates doğramayı, yemek bile yapamaz.” Cümlesinde yemek yapmak patates doğramaktan daha zor ve üst düzey bir eylemdir. Cümlede patates doğramakla yemek yapmak yer değiştirmelidir.
Evet değerli okurlarım, aslında çok basit gibi görünen konuşma, aslında bir anlatımdır. Anlatım konuşmanın çok ötesinde ve dilin doğru kullanımı, sözün doğru ifadesidir. Anlatım aklın düşüncelere doğru sözcükleri ve cümleleri yerleştirebilmesi, doğru sözlerle aktarılması becerisidir.
http://www.hurfikir.com.tr adresinden 07 Aralık 2024, 14:29 tarihinde yazdırılmıştır. |