İSLÂM DİNİNİNDE AİLE ve İSLÂMIN KADINA VERDİĞİ DEĞER(BİRİNCİ BÖLÜM)

Yazar - Eyyüp Sabri Erdem

İSLÂM DİNİNİNDE AİLE ve İSLÂMIN  KADINA VERDİĞİ DEĞER(BİRİNCİ BÖLÜM)  

Dinimiz İslam kadına önemli bir mevki, şerefli bir makam vermiştir. Alemlerin Rabbi olan Allah (Azze ve Celle)Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de “Ana-babanıza öf bile demeyin.” (İsra sûresi 28) buyurarak kadına en şerefli makamı vermiştir.Peygamber efendimiz de (Aleyhisselat-u ves selam) “Cennet anaların ayakları altındadır.” (Suyûtî, el-Camiü’s-sağir) buyurmuş ve kadına dolayısıyla annelere çok büyük bir makam vermiştir.

İSLAM DİNİNDE KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ MESELESİ

Alemlerin Rabbi olan Cenab-ı Hak mutlak surette güç ve kudret sahibidir bununla birlikte bildiğimiz veyahut bilemeyeceğimiz sonsuz hikmetlerin de sahibidir. Yarattığı her şeyi hikmetinin ve İlim sıfatının icabına göre, dilediği ve istediği gibi yaratma gücüne sahiptir ve öyle de yaratmıştır . Yaratmış olduğu kullarına diğerlerinden farklı kabiliyetler, meziyetler ve özellikler vermiştir. Yarattığı hiç bir  mahlukun, bu hüküm ve iradeye müdahale etmeye hakkı ve gücü yoktur.

Allah-u Teâlâ(Azze ve Celle)kadınları ve erkekleri her yönden eşit olarak yaratmamıştır. 

Allah tarafından yaratılmış olan bu iki cinsi her manada ve her yönüyle eşit kılmaya çalışmak ancak yaratılışından gelen fıtratı değiştirmekle mümkündür, bu ise mümkün ve adil değildir. Erkek ve kadın mahiyetleri,yapıları,özellikleri ve istidatları(yetenekleri)itibariyle birçok yönden farklılık gösterir.

Bu ifade ettiklerimizden yola çıkarak şunları söyleyebiliriz;

Kadınlar, “şefkat, merhamet,hassasiyet, vefa ve sadakatte”erkeklere göre  daha ileri ve daha donanımlıdırlar.

Erkekler ise , “güç ve kuvvette, cesaret, teşebbüs ve girişkenlik kabiliyetinde, kadınlara göre ” daha ileri ve daha donanımlıdırlar.

Kadının ve erkeğin birbirleriyle kıyaslandıklarında birbirinden farklı meziyetleri ve üstün tarafları vardır.

Aile dediğimiz toplumun başlangıcı ve temel taşı olan bu çatı altında, iki tarafında üstün meziyetleri birleştirilir ise  ailenin dünya ihtiyaçlarının yanında, hem dünya saadeti hemde ahiret saadeti temin edilmiş olur.

Erkeklerin güç ve kuvvet yönünden kadınlara göre farklı daha ileri olmaları sebebiyle, Rabbimiz, ailenin tüm  sorumluluklarını, birinci derecede, erkeklere yüklemiştir. Erkekleri, sorumlu oldukları kadınların maddi ve manevi ihtiyaçlarını yerine getirmek, onları maddî ve manevî manada her tehlikeden koruyup gözetmekle mükellef kılmıştır. Rabbimiz bu hakikati şu ayet-i kerimede açıkça beyan buyurmuştur:

“Erkekler kadınlar üzerine yönetici ve koruyucudurlar. Çünkü bir kere Allah bazılarını diğerlerinden üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından (kadınlarına) nafaka verirler. Onun için iyi kadınlar, itaatkârdır. Allah onları (kocalarının himayesine vermekle) koruduğu gibi, onlar da gaybı (namuslarını ve kocalarının mallarını) korurlar.” (Nisa sûresi 34)

Dinimiz İslâm erkeğin kadına karşı yaptığı bu göreve karşı, kadına da kocasına karşı itaati vacip kılmış ve bu itaatten dolayı ona sevap kazanacağını bildirmiştir,bunun yanında erkeğinde kadına karşı  sorumlulukları olduğunu beyan etmiş,bu sorumlulukları yerine getirmeyi mecbur kılmış ve bundan dolayı da sevap kazanacağını bildirmiştir.

Bu ayet-i kerime bir taraftan erkeklerin hakimiyetini ve sorumluluklarını, diğer taraftan da kadınların kıymet ve faziletini bize bildirmektedir.

Şu da  gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husustur ki; aile reisi olmak başka bir şeydir, Allah katında üstün olmak,makbul olmak daha başka bir şeydir. Allah'ın kitabı Kur’an-ı Kerimin bize bildirdiğine göre, üstünlüğün ölçüsü kadın erkek olmak ile, cinsiyet ile değil takva iledir. Takva ise en kısa ifadeyle, Allah’tan korkmak, günahlardan sakınmak,şüphelilerden uzak durmak, Onun razı olmadığı hareket, tavır, hâl ve sözleri tamamen terketmektir, Onun rızasına kavuşmayı ve razı olduğu kul olmayı en büyük maksat kabul edip, bunu kaybetmekten son derece korkmaktır.

Toplumumun temel taşını oluşturan aile içindeki nizam,denge ve ahengin devamı için erkeğin aile reisi olması ve kadının da ona itaat ile mükellef kılınması gereklidir.

Modernitenin istediği ve topluma dayattığı mutlak eşitlik bu itaati kırmakla birlikte ailedeki düzeni,dengeyi ve nizamı bozar; ailedeki huzur ve saadeti ortadan kaldırır ve maalesef çoğu zaman boşanmalara yol açar.

Aile içerisinde kadının erkeğine itaati ne kadar lüzumlu ve gerekli ise, erkeğin de kadının hakkını ve hukukunu gözetmesi o ölçüde  mutlak surette vaciptir. 

İslam dininin koyduğu bu anlayış ve kurallara göre İslâm dininde “kadınların erkeklerin esiri oldukları” iddiası tamamen asılsız ve batıldır. Bunun aksine İslâm dininde kadın erkekten çok daha fazla zevk ve sefa imkânlarına sahiptir. Burada esas olan İslâm, erkeği kadının nafakasını ve geçimini temin ile mükellef ve mecbur kılarken, kadını bundan muaf tutmuş, bu mükellefiyetin yerine kadına zevklerin en büyüğü olan annelik  vazifesini yükleyerek  “çocuk terbiyesini”vermiştir.Bundan dolayıdır ki, Allah, şefkat,merhamet ve sevgi hissini kadınlara, erkeklerden çok daha fazla  olarak vermiş ve lütufta bulunmuştur.

KADININ HÜRRİYETİ MESELESİ

Bugün kadın hürriyeti olarak ortaya atılan şeyler, kadınların ancak sefahate düşmelerini ve sefaletlerini netice olarak vermiş, izzetlerini zillete çevirmiştir. İslâm dini ise onların iffet ve namuslarını muhafaza altına almış, şeref,onur ve haysiyetlerini korumuştur.

Bazı çevreler tarafından, İslâm dininin örtünme emri kadının hürriyetinin kısıtlanması diye ifade edilsede, öncelikle şu bilinmelidir ki : Kadınların örtünmeleri bütün semavi dinlerde ortak hükümdür. Rahibelerin örtünmeleri bunu gösteren açık bir delildir.

Öte yandan, örtünmek sadece kadınlar için değil, bütün insanlar için doğuştan ve  fıtratlarından gelen bir vazifedir. Hiçbir millette yaşanılan toplum içerisinde alenî bir şekilde erkeklerin veya kadınların çıplak olarak gezdikleri görülmez.

Dinimiz İslama göre kadın, mutlak surette yabancı erkeklerin dikkatini çekecek şekilde giyinmekten kaçınmalıdır.

Ayrıca kadınlar, İslâm’ın yasakladığı  şekilde açılıp saçılmakla, erkekleri günaha sokmakta ve “Sebep olan işleyen gibidir.” hükmünce, onların günahlarının bir katı da kendilerine yazılmaktadır.Dinimiz İslâm, örtünme emriyle kadınları bu tehlikeden de muhafaza etmiş olur.

Erkek ve kadının her konuda eşit olması mümkün değildir. Bazı noktalarda kadın üstündür. Peygamber efendimiz aleyhisselat-u ves-selam “Cennet, annelerin ayağı altındadır.” buyurarak İslam'ın kadına verdiği değeri ortaya koymuştur.

EŞİTLİK İDDİALARI TOPLUMSAL BİR KIŞKIRTMADIR

Kadın erkek tam eşit olmaz, olamaz, Birlikte yaşanılan ailede görev bölümü ve dağılımı vardır,yaratılıştan gelen özellikler ile alakalı hayata yansımalar vardır, meselâ erkek doğuramaz, çocuk emziremez.Kadının fıtri yapısından kaynaklanan ve ona kolay gelen aile içindeki işler vardır.

Kadın erkek, ayrı ayrı fiziksel ve psikolojik özelliklere sahiptir.

Peygamber efendimiz (aleyhisselat-u ves-selam) : “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittirler” diyerek hangi ırktan ve hangi milletten olursa olsun insanların eşitliğini ilân etmiştir, yalnız şunu unutmamak gerekir ki bu eşitlik kadın ve erkek olarak eşitlik değildir,yine Peygamber efendimiz (aleyhisselat-u ves-selam) kadına değer verilmeyen ve kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir toplumda  kızların öldürülmesine son vermiştir.

İslam dini gelmezden önceki dönemin anlayışı ile kız çocuklara erkek çocuklardan farklı davranılmasını Hz. Peygamber (Aleyhisselam) hoş görmemiştir. Hz. Peygamber (Aleyhisselam)’in yanında bir adam otururken bir erkek çocuğu çıkageldi. Adam onu öpüp dizlerine oturttu. Daha sonra bir kız çocuğu geldi. Onu da yanına oturttu (fakat öpmedi). Bunun üzerine Rasûlüllah (Aleyhisselam), adama: “Niçin ikisini bir tutmadın?”buyurarak tepki gösterdi.

(İbni Mace)

Rasulüllah (Aleyhisselam): "Allah’dan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın.”Ebu Davud)“Allah (Celle celâlühu); çocuklarınızı öperken bile eşit davranmanızı sever."(Buhârî) “Bağışlarınızda çocuklarınızı eşit tutunuz. Eğer birisini üstün tutacak olsaydım, kız çocuklarını üstün tutardım.(Buhâri)“Kimin kız çocuğu olur da, ona eziyet etmez, onu diri diri toprağa gömmez, onu hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, o kız çocuğu sebebiyle, Allah bu kimseyi cennete sokar."(Buhârî) buyurarak kız çocuklarının dolayısıyla Annenin,annelerimizin layık olduğu değeri vermiş,bunu kız evlatlarına ve eşlerine Allah'ın emrettiği şekilde davranarak bize örnek olmuştur.

Hz.Aişe (Radyallahu anh), Peygamberimiz (Aleyhisselam) ile kızı Fatıma (Radyallahu anha)’nın birbirlerine sevgi ve saygısını şöyle anlatır;

Ben, Rasulullah (Aleyhisselam)’a her bakımdan Fatıma’dan daha fazla benzeyen hiç bir kimseyi görmedim. Fatıma Peygamber (Aleyhisselam)’in yanına girince Rasûlullah (Aleyhisselam) ayağa kalkar, onu öper ve meclisine alırdı. Peygamber (Aleyhisselam) Fatıma’nın yanına girince, Fatıma ayağa kalkar, onu öper ve meclisine alırdı.

Peygamberimiz (Aleyhisselam), bir sefere çıkacağı zaman en son Hz. Fatıma’ya uğrardı. Dönüşünde de ilk önce Fatıma’yı ziyaret ederdi. "

Rasûlullah (Aleyhisselam) "Kim, erginlik çağına varan iki kızına, onlar yanında kaldıkları veya kendisi onların yanında kaldığı müddetçe iyilik yapar, ihsanda bulunursa, bu kızlar onun mutlaka cennete girmesini sağlarlar."(Müslim)  "Büluğa erinceye kadar, kim iki kız çocuğu yetiştirirse; (parmaklarını birleştirerek) kıyamet günü o ve ben beraber oluruz.’’ buyurmuştur(Tirmizi)

Hz. Aişe validemiz, fıkıh dersleri(İslam hukuku dersleri) vermiştir.

Peygamber efendimizin halası Hz. Nesibe, Uhut harbi sırasında yaralılara su verdiği su kabını bırakıp, yerdeki kılıcı alarak peygamberi korumaya çalışmıştır.

İslama göre mahkemede Bir erkek yerine iki kadın şahit olarak kabul edilmiştir bunun sebebi ise, Kadın, çok hassastır, ince kalplidir, duyguludur, çabuk ve çok fazla etkilenir. Bir cinayetten, bir kazadan çok etkilenebilir ve bu yüzden şahitlik durumunda adaletsizlik olabilir.

Mirasta kadına verilecek pay meselesinde  ise verilecek cevap;İslam dini gelmezden önce kadının miras hakkı hiçbir toplumda yoktu. Kadının kendisi miras malıydı.

Nisâ suresi 11. âyette mirasta kadına yarı pay verilmiştir.

Nedenleri şu şekilde açıklanmıştır;

1-Ailede sorumluluk erkektedir.

2-Evin geçimi erkeğe aittir. Kadına böyle bir sorumluluk yüklenmemiştir.

3-Erkek eşine, çocuklarına, ana babasına, kız kardeşine bakmakla mükelleftir.

4-Erkeğin mehir verme nafaka mecburiyeti vardır.

5-Erkeğin tam hisse alması, erkeğin üstünlüğünden değildir, sorumluluklarındandır.

6-Paylar eşit olsa, denge erkek aleyhine bozulacaktır. Erkek, görevlerini yerine getiremez hale gelecek aile ayakta duramayacaktır

Yazımıza önümüzdeki hafta devam edeceğiz inşaAllah…

Selam ve Dua İle

Eyyup Sabri Erdem

Ensar Vakfı Lüleburgaz Şube Başkanı

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 29 Mart 2024, 18:02 tarihinde yazdırılmıştır.