HIRSIZLIK, RÜŞVET, EMANETE İHANET…

Yazar - Ahmet Bostancı

HIRSIZLIK, RÜŞVET, EMANETE İHANET…  

Devletlerin güçlü olmasını sağlayan özellikler; Halkının ahlaklı, eğitiminin milli, hazinesinin zengin, ordusunun güçlü, yargısının adil olmasıdır. Halkının çoğu Müslüman olan bir ülkede yaşamamıza rağmen, Müslüman’da olmaması gereken ve mensubu olduğumuz İslam dininin yasakladığı birçok haramları işliyoruz. İsraf, rüşvet, emanete (kamu malına) ihanet, hırsızlık, suiistimal, yalan,  fuhuş, zina, içki… Bunlardan bazılarıdır.  

Allah Teâla Kur’an’da:
-“Kim emanete (kamu malına) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez.” (Ali İmran 161)
-“Birbirinizin malını haksız yollarla yemeyin. Başkalarına âit bazı malları, günah olduğunu bile bile haksız yolla yemek için mevki ve makam sahiplerine rüşvet vermeyin.”(Bakara:188)
-“Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş dolduruyorlar. Zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.” (Nisa.10)
-“Allah adaletle, iyilikle, yakınlara bakmanızla emir buyurur, fuhuşa, kötülüğe, azgınlığa gitmeyi yasak etmekte, size öğüt veriyor; olur ki siz öğütlenirsiniz. ”(Nahl:90) buyuruyor.
     Peygamber(as) kamu malını aşıranların ve borçlu olanların cenaze namazını kılmamıştır. Savaş meydanında canlarını feda etseler dahi, şehitliklerinin geçerli olmadığını ifade etmiştir.

Hayber savaşı günü Resülullah(as)'in yanına birkaç kişi gelerek: -“Filân şehit, filân şehittir!” Nihayet bir kişinin daha yanına vararak; -“Bu da şehittir!”  dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (as): -“Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm.” buyurmuştur. (Müslim, İman 182)
   Peki insanlar bu emir ve yasakları neden görmüyor? Neden kulak ardı ediyor? Napolyon der ki:  -“Ahlakın olmadığı yerde kanunlar bir şey yapamaz.” Ahlaken ve vicdanen sıkıntı olan yerde, olumsuzlukları kanunla ne kadar düzeltebiliriz? Herkesin başına polis mi dikeceğiz? Ama kalplerde Allah korkusu olursa, vicdanlar dirilirse iş değişir. Evet, kanunlar da güçlü olsun, ama ahlak ve maneviyatta güçlü olsun.
Peygamberimiz(as)den hırsızlık yapan soylu bir kadının affedilmesi talep edilince; “Sizden önceki milletlerin yok olma sebebi, soylular suç işleyince affetmeleri, zayıfları ise cezalandırmalarıdır. Kızım Fatıma da olsa elini keserim.” (Buhari) Diyerek tepki göstermiştir.
Yüce Allah: -“Erkek olsun, kadın olsun, hırsızlık edenlerin, elde ettiklerine karşılık, Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak kesin ellerini ve Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Maide: 38) buyuruyor. Haksız yere insan öldürenin de yaşama hakkı yoktur.
-“Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.” (Maide:45)
    Adaletsizlik zalime ödül, mazluma haksızlıktır. Ancak adaleti kimse kafasına göre dağıtamaz. Herkes kendi adaletini uygulamaya kalkarsa anarşi olur. Bu iş devletindir.
    Sıkıntıların temelinde iyi Müslüman olamamak vardır. Allah bize peygamberin(as) ahlakını, Ebu Bekir’in sadakatini, Ömer’in adaletini, Osman’ın edebini, Ali’nin ilmini ve cesaretini (Allah onlardan razı olsun) nasip eylesin… Hayırlı Cumalar…

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 00:04 tarihinde yazdırılmıştır.