ATATÜRKSÜZ ÇANAKKALE

Yazar - Metin ATLI

  ATATÜRKSÜZ ÇANAKKALE  

                                                  ATATÜRK SÜZ ÇANAKKALE

 18 Mart 2022 Cuma günü Çanakkale Savaşları’nın yıldönümüydü. Aynı gün Çanakkale Köprüsü’nün açılışı yapıldı. Ama konumuz bu değil. Neden geçiş garantisi verildi, neden bu kadar pahalıya yapıldı, neden bu kadar pahalı geçiş ücreti var?  Konumuz bunlar da değil. Diyanet,  Çanakkale Savaşı yıldönümünde Cuma hutbesinde Atatürk’ten yine hiç bahsetmedi. Atatürk’ü yok saydı. Diğer tüm zafer hutbelerinde olduğu gibi. Nasıl olduysa şehitleri anma konuşmasında bir kere Atatürk’ün adı geçti. Herhalde bu kadar baskıya dayanamadı. İşte konumuz bu. Hutbe Çanakkale Savaşı ile  ilgili olacak ama içinde Atatürk olmayacak. Bu mümkün mü? Maalesef bu günleri de gördük.

         Açık konuşalım.  Bu diyanet Atatürk’ü sevmiyor. Adını bile ağzına almak istemiyor. Bu millet Çanakkale’de destan yazdı. Kurtuluş Savaşı’nda destan yazdı. Bu destanlar yazılırken bu milletin lideri Atatürk’tü. Diyanete göre destan yazmak gibi Türk milletine ufak tefek katkıları olmuştu. Ama bunlar o kadar da önemli şeyler değildi. Esas önemli olan bir şey vardı. Bu affedilemezdi. Atatürk rakı içiyordu. Rakı içmek kadar kötü bir şey olamazdı. Hey diyanet bu mu ya?

           Kadir Mısırlıoğlu. Namı diğer fesli Kadir. Bu devirde fes takıyordu. Yazardı. Bu adam “Kurtuluş Savaşı’nda keşke Yunan galip gelseydi” dedi. “Belki o zaman bu ülkede şeriat olurdu” dedi. Belki şeriatı getirir diye Yunan’ın memleketimizi işgal etmesine razı olan bir kafa. Ve bu adam hastalandığında onu ilk ziyaret eden Diyanet işleri başkanı Ali Erbaş oldu. Fesli Kadir AKP’ye yakın birisiydi. Hastane de bu adamı ziyaret etmeyen AKP’li kalmadı. Yunanlılar gelip ziyaret etti mi bilmiyorum. Bari bir çiçek gönderselerdi.

           Kurtuluş Savaşı’nda karşımızda aynı anda İngiltere, İtalya, Fransa gibi zamanın en büyük sömürge devletleri vardı. Ermenistan, Yunanistan gibi bunların maraba devletleri vardı. Bu kadar yokluk içerisinde bu kadar güçlü devletlerle savaş yapıldı. Çanakkale Savaşı’nda taa Avustralya’dan, dünyanın öbür ucundan gelen Anzak askerlerinle bile savaştık. Sonuç muhteşem bir zafer oldu.

            Savaştığımız devletlerin başkanları bile Atatürk’e hayranlıklarını saklayamadılar. Tüm ezilen devletler ve halklar için Kurtuluş Savaşı bir umut olmuştu. Ama birileri vardı ki bu yenilgiyi yüzyıl geçmesine rağmen hazmedemediler. Bu sömürge devletlere göre Atatürk bu ezilmiş halkların gözünde bir kahramandı. Bu kahraman yok edilmeliydi. Gözden düşürülmeliydi. Adından hiç bahsedilmemeliydi. Unutturulmalıydı. Dünyayı yöneten 2 zenginden biri olan David Rockefeller “Atatürk bizim hayallerimizi, planlarımızı yarım yüz yıl geri attı” dedi. Diyanet bu haliyle bunların ekmeğine yağ sürdüğünün farkında mı?  KONDA Araştırma Şirketin’e göre son 10 yılda dindar muhafazakar gençlerin oranı Yüzde 28’den Yüzde 15’e düştü. Ateist oranı tam 3 kat arttı. Diyanet bunun farkında mı?

            Bu arada bir çok kişi kesinlikle şeriatın ne olduğunu bilmiyor. Şeriat Kuran!da geçen kuralların devlet kanunu haline getirilmesidir. Suudi Arabistan’da namaz vakti polis sala diye bağırır ve herkes kanun zoruyla namaz kılmak zorundadır. Eskiden kılmayanı ahlak polisleri herkesin içinde dövüyordu. Şimdi ılımlı İslam’a geçtiler. Dövmüyor, mahkemeye sevk ediyorlar. Başını örtmek yasal olarak mecburidir, örtmezsen suçtur. Bizim “Dinde zorlama yoktur” diye ayetimiz var. O zaman polis zoruyla namaz kıldırmak nasıl dinimize uygun oluyor. Laikliğe göre ise isteyen namaz kılar isteyen kılmaz, isteyen başını örter isteyen başı açık gezer. Hesabını öbür tarafta verir. Biz bu yüzden şeriata karşıyız.  Biz bu yüzden laikliği savunuyoruz.

              Amerika 1980’lerde yeşil kuşak projesi diye bir proje hayata geçirdi. Önce bazı cemaatlere ve tarikatlara para yardımları yaptılar. Bir çok kişinin bu tarikatlara üye olmasını sağladılar. Bunların dini liderleri de Amerika ne isterse onu vaaz verdiler. Irak’ta Saddam’ın çok güvendiği Cumhuriyet ordusu vardı. Ama bu ordudaki askerlerin çoğu bir tarikata üye olmuştu. Amerika Irak’ı işgal ettiğinde bu tarikat lideri “Amerika’ya karşı savaşmak, Sadam’ın yanında olmak caiz değildir” dedi. Bir kurşun bile atmadan ülkelerini Amerika’ya teslim ettiler.

         FETÖ ülkenin damarlarına kadar girdi. Ülkemizin kozmik odasına bile girdi. Kozmik odada ülkemizin tüm gizli kalması gereken askeri bilgileri vardı. Hepsi Amerika’ya servis edildi. Ama çok kişi  onu dinimizin temsilcisi olarak gördü. Cemaat üyelerinin Yüzde 60’ı FETÖ  üyesiydi. Bize göre FETÖ örgütünün lideri Amerika’da yaşıyordu ve tamamen Amerikan çıkarlarına hizmet ediyordu. Maalesef gün geldi biz haklı çıktık. Pekiyi bu kadar bariz bir olayı bu insanlar, bu siyasiler nasıl görememişti? Dini kullanarak aldatmak bu kadar mı kolaydı?

         Sonuç olarak bizler kesinlikle dine değil,  dinin kullanılmasına karşıyız. Dini kullanarak her türlü kötülüğü yapanlara karşıyız. Kötü olduklarını hep iş işten geçtikten sonra anladık. Bu ülkede din çok kullanıldı. Bunu kullananlar Anadolu insanının saf temiz duygularıyla oynadılar. Ama maalesef ülkemizin geleceği kendini dindar ve muhafazakar gören kitlenin uyanık olmasına bağlı.  Din kul İLE Allah arasındadır. Araya kimsenin girmesine izin verilmemelidir. Bu çektiklerimizden artık ders almalıyız. Bunu yapamazsak ülkenin geleceği karanlıktır. “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenler bizim dinimizden olamaz. Bizim arkasından gideceğimiz insan  Fesli Kadir olamaz.

Bizim arkasından gideceğimiz kişi bellidir. O da ATATÜRK’tür.

                               

 

           

        

                

          

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 16 Nisan 2024, 21:22 tarihinde yazdırılmıştır.