Lüleburgaz Kuyumculuk Merkezi Olabilir

Yazar - Ozan Akarsu

Lüleburgaz Kuyumculuk Merkezi Olabilir  

Lüleburgaz Kuyumculuk Merkezi Olabilir

 

Günümüzün ve geleceğin Lüleburgaz’ında Kent ekonomisinin yeniden canlanması için, çarşısının canlı ve dükkânların yerleşkesinin planlı olması gerekiyor. Di’Yorum adlı köşeyi paylaştığım arkadaşım Özgür bunu Kongre Meydanına yapılacak bir Macellum olarak öne sürebilir ama şartlar doğrultusunda yapılacak atılımlar ve gelişmeler on on beş yıl sonra başka yapılanmaların da inşa edilmesini zorunlu kılabilir. Örneğin 1460 yılında kurulduğu kabul edilen İstanbul Kapalı Çarşı gibi. Kim bilir? Belki 1 asır sonra Trakya’nın ortasındaki Lüleburgaz’ın her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatının (manifaktür) sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari kanun, kural, ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşısı olur.

Yine Özgür Terzioğlu’nun da bahsettiği gibi Lüleburgaz ekonomisinin ivme kazanabilmesi için ister Macellum olsun ister benim dediğim gibi Kapalı Çarşı, bu tür yapılarda zanaat eksenli bir canlandırma adımı atılmalıdır. Bu atılacak adımlar da Kuyumculuk zanaatının Lüleburgaz merkezli bir gelişim göstermesiyle mümkündür.

Kuyumculuk zanaatının inşası ve geliştirilmesi bir dizi strateji ile mümkündür. Örneğin kentimizin mevcut kuyumcuları bu merkezde kiracı olarak değil de hak sahibi olarak toplanırken; kuyumculuk tasarımı, araştırma ve kültür merkezinin kurulması gerekiyor. Böylece yeni bir canlandırma faaliyeti başlarken, canlandırma süreci boyunca kentimizin kuyumcularının çeşitli nedenlerden dolayı kazançlarındaki dalgalanmalardan etkilenme riski de azaltılmış olur.

Sadece bir Kapalı Çarşı yapılanması bile belirli bir süre sonra milyonlarca dolarlık sermayenin merkezi olma fırsatını sunar. Bu da doğal olarak bankacılık faaliyetlerinin da hızlanmasına olanak sağlar. Örneğin İstanbul Kapalıçarşı civarında altına yönelik sekiz tür bankacılık işlemini yapan ondan fazla banka şubesi bulunmaktadır. Ayrıca Kuyumculuğun sadece raflardaki altından ibaret olmadığını, arka planda kuyumcu donanımlarının temininden, mağaza ve vitrin tasarımına, kimya sanayisinden hukuksal danışmanlık ve marka yönetimine kadar uzanan iş fırsatlarının da beraberinde geldiğini de unutmayalım. Yani sürekli inşaat sektörünü savunanların sürekli tekrar ettiği ‘’birbirine bağlı sektörleri ayakta tutması’’ avantajı kuyumculuk sektöründe de var.

Bu noktada belirtmek isterim. Bir kentsel alan için yenileme ya da dönüşüm söz konusuysa, bunun planlama aşamasında hem bireysel hem de kentteki tüm üreticilerin üretim gücünün arttırılması hedefe alınmalıdır. İster zirai ister sınai örgütlenme olsun fark etmez, ayrıca STK niteliğinde bir yapının da başrolde olması sağlanmalıdır. Ancak bu eylemler neticesinde kent ekonomisinin büyümesi, yeni fırsatlar yaratılması ve yaşam koşullarının düzelmesi amaçlanır. Bu amaçlar doğrultusunda başta yerel yöneticilerin, tüzel ve özel kurumların, yatırımcıların, planlamacıların ve hatta girişimcilerin kentlilerle beraber çözüm üretmesi zorunludur.

Kentsel bir operasyon gerektiği her alanda başta Lüleburgaz Belediyesi çeşitli kurumlarla beraber Lüleburgaz’ın bir Kuyumculuk merkezi olması adına bir Vakıf çatısı altında elini taşın altına koyabilir. Böylece bölge için yeni stratejilerin geliştirilmesinde bölgedeki tüm esnaf ve yerel yönetim kurumları arasında iletişim ve etkileşim olması adına aktif bir rol sahibi olur.

Son olarak Kuyumculuğun bir kültür olarak Lüleburgaz’a yer etmesini ele alalım. Trabzon hasırı, Hatay burması, Ankara altını, Reşat altını, Hamit altın gibi türünü ve cinsini ifade eden altın isimleri duyarız. Bunların her biri tarihi ve coğrafi bir kültür mirasının da temsilcisi olarak yatırım vasfını taşımaktadır. Zaten Lüleburgaz’ın kuyumculuk merkezi olmasındaki merkez sadece esnaflar değil, bu tür niteliği taşıyan altınların ortaya çıktığı, altına dayalı etkinliklerin ana mekânı olan Kuyumculuk Tasarım Merkezi ve ona bağlı zanaat okuludur. Bu merkez ve okul sadece birbirine yakın bina olarak değil; içinde müze, kütüphane, sergi salonu olan bir kompleks olarak düşünülmelidir.

Lüleburgaz, İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısının üzerindeki duraklardan biri olarak; tarımıyla, sanayisiyle, ticaretiyle, esnafıyla, kent sakiniyle, her geçen gün artan yerli ve yabancı ziyaretçisiyle Bizans’tan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan günümüze kadar Trakya coğrafyasındaki önemini korumuştur. Bu önemi sayesinde de Türkiye’nin yeni Kuyumculuk Merkezi olabilir.

 

                                                               Ozan AKARSU

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 19 Nisan 2024, 02:22 tarihinde yazdırılmıştır.