HAYAT DENEYİMLERİMİZDEN İBARET

Yazar - Burcu Çalışkan

HAYAT DENEYİMLERİMİZDEN İBARET  

Bir insanı ancak çok güçlü bir ikilem sarsabilir. Ne yöne gideceğinizi bilemediğiniz bir deneyim yaşadıysanız eğer ve seçtiğiniz yönün doğru yön olduğuna karar verip yaşadığınız ikileme rağmen korkmadan gidebildiyseniz eğer, o noktada girdaplara, depremlere, sellere rağmen ve en çok da kendinize rağmen ayakta kalabildiyseniz eğer, çok daha fazla güçleneceğinize emin olabilirsiniz.

Çünkü insanın en çok canını yakan şey kendine rağmen verdiği ve aldığı kararlardır. Siz kendinize, nefsinize hükmedebiliyorsanız eğer, ne kadar güçlü hissedeceğinizi tahmin bile edemezsiniz. Bu çok mükemmel bir andır. Hayatı sorguladığınız o noktada, yaşam döngünüzde unutamayacağınız bir deneyim ve duygudur.

Bunu birçok deneyimde hissedebilirsiniz. Bu kişiye göre değişir. Kimine göre aşkta, kimine göre kariyerde, kimine göre beklemediği bir hamilelik haberinde, kimine göre başka bir seçimde… Hiç fark etmez! Kişinin yaşadığı ikilem her türlü ikilemdir ve insanı en çok kararsızlık yıpratır. Bir şeylerin belirsizliği kadar insanı tutsak edip kilitleyen, felç eden bir durum olamaz. Hani derler ya “En kötü karar kararsızlıktır” diye. Aynen öyle! Bir yerde bir şekilde bir karar verip yola devam etmek zorundayız. Geriye dönüp bakmadan, o hissettiğiniz duyguları sarıp sarıp yeniden hissetmeden, yola devam etmek zorundayız. Kararsızlık, belirsizlik, ne yöne gideceğini bilememek, ne hissettiğini, ne yapacağını bilememek kadar insanı yoran, hasta eden bir duygu yok.

Ama bir yerde yaşadığınız deneyime göre iyileşme süreciniz zaman alıyor. Yani kestirip atamadığınız bir durumun içindeyseniz eğer, her ne kadar kötü hissetmemek için çabalasanız da o duyguyu eritip bitirebilmeniz için ilk önce dibine kadar hissedip o duyguları yaşamanız ve sonra da akıtmanız gerekiyor. Çünkü başka türlüsü mümkün değil. Çünkü o duygu bir şekilde yerleşmiş size ve duygular hiçbir zaman bizim seçimimiz değildir. Bunun içinde kendinize kızmak yerine sakince her ne hissediyorsanız kendinizi sıkmadan geçmesini beklemekten başka çaresi olmuyor insanın. O duygulardan kurtulabilmek için zaman gerekiyor.

Ama geçen süre içinde her şeyin bir şekilde geçip gidebildiğini anlıyorsunuz. O süre içinde yaşananları neden yaşadığınızı sorgulamaya başlıyorsunuz. Çok derin duygulardan geçip gitmiş olsanız bile günün birinde geriye dönüp baktığınızda izi hala orada dursa da, artık eskisi kadar sorgulamamaya ve yavaş yavaş hissetmemeye başlıyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız her ne kadar kararsızlık yaşadıysanız da, artık pişman olmadığınızı anlıyorsunuz. Belki iyi bir seçim yaptınız, belki de kötü. Ama her ne seçim yapmış olursanız olun hiçbir zaman %100 doğru yapıp yapmadığınızdan emin olamazsınız. Bu sebeple yaptığınız seçim ve yol için yürüdüğünüz süre boyunca adımlarınızı daha sakin ve emin atmaya başlıyorsunuz. Sonra yürüdüğünüz yolları güzelleştirmek için yol kenarına çiçekler ekmeye başlıyorsunuz.

Bazen çok zor seçimler yapmak zorundaysak da bence en önemlisi o andaki duygularımıza değil de olaylara, insanlara ve durumlara büyük pencereden bakıp karar vermeye çalışmak en doğrusu. Ve anlık duygularımız yerine kendi içimize dönüp çok derinlere inerek gerçekten ne istediğimizi sorgulamak, ne hissettiğimizi anlamaya çalışmak atacağımız adımdaki en önemli iki faktör. İşte o zaman hem mantık çerçevesinde hem duygu durumumuzla ilgili en doğru kararı vermiş oluruz.

Hayat deneyimlerimizden ibaret. Yaşadığımız her an yeni şeyler öğreniyor ve büyüyoruz. Yaşadığımız her bir tecrübede gerçekten ne istediğimizi anlayabilmemiz ve ona göre karar vermemiz dileğiyle…

Sevgiyle kalın…



http://www.hurfikir.com.tr adresinden 19 Nisan 2024, 18:54 tarihinde yazdırılmıştır.