Belediyelerin Misyonu

Yazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

Belediyelerin Misyonu  

Özellikle Anadolu’da Osmanlı’nın sosyo-ekonomik düzenini “Ahilik” olarak bilinen esnaf dayanışması Türk ekonomisi tarihinin geleneksel tanımıdır. Moğol istilasından kaçan Türk boyları Anadolu’da Bizanslı zanaatkârların karşısında ayakta kalabilmek için zanaat ve ticari örgütler (Lonca) kurmaya başlamışlardı. Bu örgütlenme biçimi belirli cemaatlerin tekelinde genel anlamda sivil ve inanç tabanlı bir teşkilatlanma örneği sergiliyorlardı. Osmanlı idareciliğinde şehir, kasaba ve köylerin ayrı bir hukuksal varlığı, tüzel kişiliği olmamıştı. Hanedanlığın merkezi olan İstanbul dışında kalan “taşra”beylik (eyalet) sistemiyle yönetiliyor ve yerel işlerde de hanedanlığı “Kadı” temsil etmekteydi. Kadılara bugün ki belediye zabıtasının, emniyet amirinin, hâkimlerin ve günümüz belediyelerininüstlendiği bazı çeşitli görevler verilmişti. Kadı; yerel toplulukların saptanmış ilkelerine göre esnaf zanaatkârları üretilen malların niteliği, satış fiyatlarını Subaşıların ya da ihtisap ağalarının yardımıyla denetlemekle yükümlü tutulmuştu. Diğer yandan kamu yararına çalışan en önemli kuruluşlar vakıflardı. Bugün ki belediye hizmetleri kapsamına giren su, aydınlatma, ulaşım, bakım, temizlik, sosyal yardımlar, sağlık, eğitim gibi kültürel faaliyetleri yerine getiriyorlardı. Yerel düzeyde su kemerleri, çeşmeler, sebiller, köprüler, yollar, şifa evleri, kervansaraylar, konaklar, medreseler, ibadethaneler, imaret ve kütüphaneler vakıflar aracılığıyla yapılmıştır. Vakıflar; Başta padişah ve ailesi olmak üzere varlıklı kişilerin mallarını hayır amacıyla bağışlamaları sonucu ortaya çıkmış yardım kurumlarıydı. Tanzimat dönemi öncesinde ki idarecilik anlayışı batılı milletlerin zorlamalarıyla değiştirilmeye uğraşılıyordu. Osmanlının sosyo-ekonomik anlamda ki kapalı yapısı emperyalist ülkeler ve güçlü şirketler tarafından tüketime açılmaya çalışıldığı Tanzimat döneminde ilk batı tarzı belediyecilik İstanbul’da gayri Müslümlerin yaşadığı Galata/Beyoğlu’nda kurulmuş olması önemlidir. Emperyalist devletlerin ekonomik ilişkiler içinde bulundukları ve batı kaynaklı üretilen malların pazarlanmasına yönelik deniz kıyısında bulunan şehirlerde ticari işlere kolaylık sağlamak amaçlı modern yerel idareciliğin tanımı olan belediyeleri devreye sokmaya başladılar. Anlaşıldığı üzere emperyalist ülkelerin istekleri doğrultusunda Osmanlının yerel yönetim yapısı şekillendirilmeye çalışılmıştır.

Ülkemizde Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte 389 belediye devralınmıştı, fakat düzenli ve planlı bir alt yapı çalışmaları bulunmamaktaydı.Halkın egemenliğinde yeni bir devlet teşkilatı yapılandırılırken demokrasi ilkesi çerçevesinde yerel yönetimlerde “Belediye” tanımıyla devrin şartlarına göre ele alınmış, gerekli çalışmalar ve planlamalar dâhilinde vatandaşın ihtiyacının görülmesi sağlanarak daha iyi şartların oluşması adına da gerekli yasal düzenlemeler yapılmaya devam edilmektedir. Genel çerçeveden belediyelerin var oluş amaçlarına baktığımızda kentlerin sosyo-ekonomik yapılarının gelişimi için örgütlendiği anlaşılmaktadır. Buradan anlaşıldığı üzere sosyal bir belediyenin en temel ve birinci görevi kent ekonomisinin gelişimi odağında halk için iş tutması önem kazanıyor. Diğer tüm faaliyetler “Kent ekonomisi”  ekseninde düşünülerek planlanması gerekmektedir.Yerel yöneticilik alanında mesleklerin belirleyici bir özelliği yoktur. Halk olarak bizler belediye başkanı ve ekibini seçerken bakmamız gereken en önemli ölçüt; İktisat bilgileri var mı? Verimli üretim, piyasa ekonomileri hakkında tecrübeleriyle hem finansal hem muhasebe hem de işletme alanlarında ki deneyimleri toplum olarak bizleri daha ileriye taşıyacaktır.

                                                                  Özgür terzioğlu

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Nisan 2024, 23:53 tarihinde yazdırılmıştır.