Tarihin Dönüm Noktası; “Çağ” Ayracı

Yazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

Tarihin Dönüm Noktası; “Çağ” Ayracı  

Büyük Türk önderi Atilla önderliğinde ki Hun güçleri Roma İmparatorluğunu tehdit etmeye başlamıştı. Türk askerlerinden kaçmaya başlayan bazı kavimlerin göçü neticesinde yıpranan Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesi adına yeni ahittin Filistin bölgesinden yayılmasının çok büyük etkileri oldu. Bu yeni din ile birlikte Avrupa milletlerinin inanç kalıplarını değiştirmeye başlamıştı. Batı Roma’nın yıkılması neticesinde yaşanan siyasi otorite boşluğunda yaşanan karanlık Orta Çağ döneminde başta Germenler gibi Slavlar, Latinler, Keltler ve Türkler bugünün Avrupa devletlerinin temelini oluşturmaya başlamıştır. Avrupa tarihi Türk tarihinden bağımsız değildir. Bu süreç hala devam etmektedir.

Aydınlanma Çağı olarak nitelendirilen dönemin olgunlaşmasına zemin hazırlayan en önemli unsur hiç şüphesiz Endülüs Medeniyetinin çalışmalarıyla gerçekleşmiştir. Diğer önemli etki ise tüccar ailelerin, kâşiflerin özellikle Medici ailesinin Floransa da topladığı filozof, sanatçı, bilim insanı, büyük zanaatkârları finanse etmesiyle yaşanan Rönesans ve Almanya’da felsefi ve edebiyat alanında dini inançların sorgulanması sonucu yaşanan Reform ile Avrupa’nın karanlık dönemi sona ermeye başlamıştı. Dünya tarihi bütünüyle incelendiğinde bazı milletlerin gücü yükselirken diğerlerinin zayıflaması ya da aydınlık-karanlık olarak değerlendirilen süreçler incelendiğinde milletlerin birbirlerini sömürmek, yönetme, zapt etmek arzularını bizlere göstermektedir. Atilla’nın Roma’yı ele geçirme isteğiyle İlk Çağ son bulurken, İstanbul’un fethi ile Orta Çağın kapandığını yazan tarih; Osmanlı hanedanlığının Altın Çağlarını anlatmaya başlamaktadır. Tarihte ki “Çağ” ayracı temelde doğal süreçle başlayan toplumların insanlığın dönüm noktaları olan olaylara, yaşam kültürlerinde ki değişimleri göz önünde bulundurularak yazılması daha doğru olacaktır. Mesela İlk Çağ dediğimiz dönem yazının yaygın kullanımıyla başlıyor. Öncesinde madenlerin kullanımıyla ilgilenen bir bakıma zanaatkârlığın gelişimi odağında belirlenmiştir. İlk Çağın başlamasından sonra Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ olarak yapılan ayrımlar siyasi değişimler ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu konu biraz da tarihin savaş odaklı düşünülerek kayda geçilmesiyle ilgili, fakat tarihsel süreçlerin belirlenmesini ifade edebilmek için kullandığımız “Çağ” kavramı tekrardan revize edilmesi gerekmektedir. En azından kendi metinlerimi kurgularken tarihsel çağlar meselesine toplumların kültürel değişimleri odağında ele alacağım.

Bugün ki yazımı kurgulama sebebim aslında ilerleyen zamanlarda yazmak isteğim “Tüketim Çağı” ve “Dijital Çağ” konularında “Çağ” kavramı hakkında küçük bir anekdot düşmekti. Okuduğum bazı kitaplarda ya da dinlediğim yorumlarda bilgi çağında olduğumuz, uzay çağına girdiğimiz gibi ifadelere yönelik daha farklı bir perspektiften yazılarımı kurgulamaya çalışacağım. İlk çağ dönemini açan “yazının icadı” gibi bilgisayarların yaygın kullanımıyla birlikte yeni bir çağa girmiş olabiliriz. Ay’a ilk ayak basıldığı gün uzay çağına da girmiş sayılabiliriz. Çağlar konusunda ki tüm bu görüş ayrılıklarına “Aydınlanma Çağı” üzerinden giriş yapmamın sebebi aslında Avrupa milletleri hala Aydınlanma Çağına devam ettiği görülmektedir. Bu milletler kendilerini teknolojik anlamda geliştiren bilim ve sanatı finanse etmeye devam edebildikleri müddetçe, özgür düşünceye yönelik tam destek vererek, iş geliştirme motivasyonlarını arttırmaya devam ettikleri sürece Avrupa’nın aydınlanma çağı devam edecektir.

                                                                           Özgür Terzioğlu

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 29 Mart 2024, 11:24 tarihinde yazdırılmıştır.