CHİMERİCA TİCARET SAVAŞI

Yazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

CHİMERİCA TİCARET SAVAŞI  

Tüm devletleri, milletlerin geleceğini derinden ilgilendiren bu gerginliğin ana sebebi yerleşik bir süper gücün karşısına yeni bir süper gücün çıkmasıdır. “Chimerica” aslında Çin ve Amerika’nın ticari evliliğiyle ortaya çıkan bir söylem ve bu ilişkiyle büyüyen “Çin” artık dünyamızın ekonomi devi olarak yenidünya düzenine şekil vermeye başlamıştır. Tabii yerleşik süper güç olan Amerika’da bu durum karşısında son derece kaygılı olduğunu Alaska görüşmelerinde dile getirmiştir. Chimerica ilişkisini anlayabilmek için öncelikli olarak küreselleşmenin ne olduğunu ve kimler tarafından neden istendiğinin iyice bir çözümlenmesi gerekmektedir. Sorulara kısaca cevap verecek olursak eğer dünya ticaretine yön veren, büyük sermaye birikimlerine sahip aileler küreselleşme anlayışıyla tüm devletlerin içerisinde “çok uluslu şirketler” olarak nüfus etmişlerdir. Şirketler sayesinde her ülkenin içerisinde çeşitli imtiyazları alabilmek için hükümetler ile işbirliğine de gidebilmektedirler. Bu ortamda Amerika ve Çin şirketler özelinde büyük sermaye akışlarıyla birlikte iş tutmaya devam etmektedirler, fakat Trup dönemiyle birlikte Amerikan ulusal kanadı devreye girerek küreselleşme karşıtı bir tavır almıştı. Biden hükümeti her ne kadar da küresel sermayenin desteklediği bir yönetim olsa bile Alaska görüşmeleri sonrası soğuk bir savaşın yaşandığı anlaşılmaktadır.  Chimerica; Avrupa’yı ticari anlamda saf dışı bırakırken Çin özelinde yeni ipek yolu projesi kapsamında büyük bir pazar olarak görmektedir. Öte yandan bu birliktelikte baskın devletin Çin olmaya başlaması dengeleri değiştirdi. ABD son yirmi yıldır uyguladığı dış siyaset gereği büyük borçlar altında kalmıştır. Çin’den alınan borç parayla ayakta duran ABD; kendi markalarının üretimlerinde ucuz işçiliğe yönelirken Çin’de Amerika’ya yaptığı ihracat ile ticari anlamda birbirlerine bağımlı hale gelmişlerdir. Tabii bu durum devletler boyutundan daha özel bir yapıda şirketler aracılığıyla gerçekleşse de her iki devleti de ciddi şekilde etkilemiştir. ABD bu ilişkiden olumsuz etkilenirken, Çin; Dünya’nın yeni süper gücü haline gelerek Asya kıtasında etkili bir siyasi kutup olmuştur. Dünya siyaseti açısından son derece önemli hale gelen bu ilişkide diğer devletlerinde geleceği iki süper gücün hamleleriyle belirlenecektir. Tarihe baktığımızda bir yerleşik gücün karşına yeni bir süper güç çıktığında uluslararası ilişkilerin, kuralların ve tüm dinamiklerin değişmeye başladığını görüyoruz. Bugün Avrasya coğrafyası değişimleri yaşamaya başladı. Türkiye eski müttefiki olan Amerikan himayesinden sıyrılarak bölgesinde yeni bir siyasi düzen kuruyor. Çin ile ABD arasında yaşanan Soğuk Savaş’ın gidişatını belirleyecek olan bölge hiç şüphesiz Güney Pasifiktir.

Sıcak bir çatışmadan öte yeni bir dünya savaşı; Tayvan’ın egemenlik hakları konusuyla birlikte Güney Pasifikte ki adalar topluluğunda bulunan boğazlar (Malakka, Lucon) meseleleriyle ortaya çıkabilir. Diğer bir sebep o coğrafyada bulunan Çin’inin komşu ülkeleri üzerinde hak iddia ederek yaptığı baskıyla ABD desteği alan devletler yerel çatışmalar başlatılabilir. Tüm olumsuz senaryoların gerçekleşebilmesi için uygun ortam oluşmaya başlamıştır. Dikkat edilmesi gereken yeni bir dünya savaşının Güney Asya’da başlamasının altında yatan en önemli sorun; dünya nüfusuyla ilgili olduğudur. Dünya’nın en kalabalık ülkeleri Çin, Hindistan, Pakistan ve Endonezya gibi dünya nüfusunun yarısına denk gelen bu coğrafya kimler tarafından seçilmiş olabilir? Bu savaş yine kimlere kazanç sağlayacak?

 

                                                                                     Özgür Terzioğlu

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 00:16 tarihinde yazdırılmıştır.