İSTANBUL SÖZLEŞMESİ EMPERYALİST DAYATMADIR

Yazar - Servet Şenyiğit

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ EMPERYALİST DAYATMADIR  

İngiltere , Çekya , Ermenistan , Letonya , Bulgaristan , Macaristan , Slovakya, Moldova , Ukrayna , Litvanya  dahil 11 ülke Avrupa Konseyi üyesi ülkeler oldukları halde Sözleşmeyi onaylamadılar. Rusya ve Azerbaycan da sözleşmeyi imzalamadılar. Polonya da sözleşmeden çekilen ilk ülke oldu. Polonya’nın gerekçesi: “Sözleşmenin kadın haklarıyla ilgisi yok. Kadın hakları medeni kanun ve ceza yasaları ile zaten korunuyor. Sözleşme cinsel sapkınlığın toplum içinde yaygınlaşması ve çocuk eşcinselliğinin hukuken tanınmasını istiyor. Bu Polonya toplumunun kültürüne aykırı. Bu nedenle sözleşmeden çekiliyoruz.”

İnternet ortamından da ulaşılabilen ve 81 maddeden oluşan sözleşmenin 66. Maddesine göre sözleşmenin taraflarca uygulanmasını bir uzman grubu (GREVIO) izliyor. Sözleşmeyi imzalayan devletler GREVIO’ nun istediği her türlü bilgi talebine yanıt vermekle yükümlü.  Bu uzman grubunun dokunulmazlıkları var ve görevi bitse bile dokunulmazlıkları sürüyor.

GREVIO üyelerine baktıklarımızda ilginç bilgilere rastlıyoruz. Başkan Rosa Logar, George Soros’un Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen WAVE Network’ ün kurucusu. Bilinjana Brankoviç ‘de Açık Toplum Vakfı ile birlikte kadın , çocuk çalıştay ve kurultayları yapan biri.  Fraçoise Brie ,amacı Hıristiyanlığı yaymak olan Raja Vakfı finansörü .

Dokunulmazlık zırhıyla donatılan GREVIO grubu 2018 yılında 116 sayfalık Türkiye raporu hazırlıyor ve gerçek amaçlarını ortaya koyuyor. Raporun sekizinci sayfasında; “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki güvenlik operasyonları ve başarısız darbe girişimi gibi çeşitli faktörlerin , kadının şiddetten uzak yaşama hakkının yerine getirilmesine uygun değildir” diyor. Kısacası ; “Türkiye’nin PKK ve FETÖ mücadelesi kadınların zararınadır “ diyor. Sayfa 16, madde 17’ de ne diyor?  “etkilenen bölgelerdeki kadınlar için başta cinsel şiddet olmak üzere , artan şiddet riskinden endişe duyuyoruz” diyor. Kısacası ; Türk askeri ve polisi tecavüzcüdür diyor. Sayfa 54, madde 173’ de de kayyumların atanmalarına karşı çıkıyorlar ve sayfa 98’de  de “Kürt kadınları , engelli kadınları ve lezbiyen kadınları destekleyen STK desteklenmelidir” diyerek Kürt ve lezbiyen örgütlerin fonlanmasını istiyor.

İstanbul Sözleşmesi savunucularını anlamak zor. Osmanlı’ da oğlancılık söz konusu olduğunda tiksiniyorlar. Cemaat yurtlarında küçük çocuklara tecavüz edilirken nutuk çekiyorlar. Ancak söz konusu LGBT olunca özgürlük diyorlar, LGBT ÇOCUK adı altında istismara seyirci kalıyorlar, alkış tutuyorlar. Hepsi insanlık dışı ve hiçbirisi kabul edilemez.

 Sözleşmenin egemenlik haklarından söz etmiyorlar. İstanbul Sözleşmesi kadını korur yaşatır diyenler, hiçbir devletin Türkiye’yi denetleyemeyeceğinden  ve yaptırım uygulayamayacağından habersiz gibiler. Bu sözleşme kadını nasıl koruyabilir? Türk kadınını sözleşme değil, yasalar korur. Türk Medeni Kanunu ve 6284 nolu Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kadınımızın güvencesidir.  Bu yasaların en iyi şekilde uygulanması sağlanmalıdır. Kadın ve erkeğin eşitleneceği bir geleceği oluşturmak hepimizin görevi olmalıdır.

servetsenyigit@gmail.com

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 27 Nisan 2024, 01:07 tarihinde yazdırılmıştır.