Küresel Finans Merkezleri

Yazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

 Küresel Finans Merkezleri  

Küresel Finans Merkezleri; bulundukları ülkelerin ekonomileri ile dünyanın diğer ekonomileri arasında mal, hizmet, bilgi ve sermaye akışının sağlanması için gerekli olan uluslararası yetkinlik ve kapasiteye sahip uzmanlaşmış kurumların kümelendiği şehir bölgeleri olarak tanımlanıyor. Dünya üzerinde en meşhur üç Finans Merkezi olan Manhattan (ABD-New York), City of London (İngiltere –Londra özerk bölgesi) ve Hong Kong (Çin özerk bölgesi) bulunduğu ülkelerde ki ekonomik büyümeler için stratejik bölgelerdir. Bilim ve teknolojik gelişmeler için lazım olabilecek likidite akışına imkân sağlayabilen, büyük yatırımları, alt yapı çalışmalarını, devasa projelerin başarılı olmasını sağlayabilecek sermaye gücünü oluşturmaktadırlar. Kapitalizmin miladı diyebileceğimiz Markantelist teoriyi benimseyen 16.yüzyılın Batı Avrupa devletlerinden “Britanya” bugünün dünyasını şekillendiren ilk finans merkezine ev sahipliği yapmaktadır. Tarihi denilebilecek “Mayor and Commonalty and Citizens of the City of London” kısaca Londra şehrinde küçük bir alanı kapladığı için, “The Square Mile” denilen bu ticari özerk bölge; kendi kuralları olan orta çağdan kalma yolların, binaların, köprülerin ve kalıntıların üzerinde yükselen gökdelenleriyle dünya ticaretinin göz bebeği konumundadır. Daha iyi anlaşılabilmesi adına belirtmekte fayda görüyorum; “City of London”  Londra'da 2.6 kilometrekarelik alanı kaplayan, dünyanın en eski ve hala aktif bir yerel hükümettir. Bayrağı ve kendi “anayasası” vardır; İngiliz kanunlarından muaftır. Küresel sermayenin kontrolünde ki diğer bir merkez olan Hong Kong’ ta “tek ülke iki sistem” düzeniyle Çin sınırları içerisinde, fakat ayrı yönetim ve ekonomik sisteme sahip özerk bir yapıya sahiptir. 1842 yılında Hong Kong’un Britanya İmparatorluğu’na devretmesiyle burası İngilizlerin kolonisi olmuştu. Diğer bir İngiliz Kolonisi olan New York’ta aynı sermaye gücünün kontrolünde yapılandırılırken küreselleşmenin ilk adımları atılıyordu. Ticaretin dilini, kanunu, yolunu ve değişim araçlarını belirleyen güç, zamanında “Coğrafi Keşiflere” kaynak sağlarken eski dünyanın ticaret yolları değişiyordu. 500 yıllık “küreselleşme” hikâyesinde bugün ticaret yolları tekrar değişiyor. Değişen bu düzende “İpek Yolu” tekrardan önem kazanıyor. Konumuzu “İstanbul Finans Merkezi” çalışmalarına bağlarsak eğer “Kanal İstanbul Projesi” yenidünya düzeni kurulurken “Yeni İpek Yolu Projesiyle” ticaret yollarını Türkiye’nin boğazlarında birleştiriyor. İstanbul’u Küresel Finans Kentleri sıralamasında yukarlara taşıyabilmek için Ülkemizde “Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi” kurulmuştur. Çılgın olarak nitelendirilen projeler toplamından sorumlu olan ofis; İFM Eylem Planı Çalıştayı ile İstanbul’u yeniçağın küresel sistemine hazırlamaya devam ediliyor. Bu çalışmalar içerisinde İstanbul’u Avrupa ana karasından ayırarak İstanbul’u ada haline getirilmesinin ana fikrinde “Ticaret” olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır.

Global Financial Centres Index (GFCI) sıralamasında ön plana çıkan ve Finans Merkezi konumuna erişmiş kentlerden ilk onu (Eylül 2018 verileri) sırasıyla; New York, Londra, Hong Kong, Singapur, Şanghay, Tokyo, Sidney, Beijing, Zürih ve Frankfurt olarak görülmektedir. 15.Dubai, 33. Seul, 52. Tallinn, 61. Astana, 68. İstanbul olarak belirtilmiştir. Eylül 2014 verilerine göre İstanbul 42. Sırada iken 26 sıra gerilemesi muhtemelen hukuki konular ve darbe girişimi neticesinde piyasalarda oluşan güvensizlikle ilgili sermayenin olumsuz hareketi, İstanbul’u Finans Kentleri sıralamasında geriye düşürdüğü anlaşılıyor. Bu sıralamalar da İstanbul gibi “Türk Kuşağı” üzerinde ki “Astana” da Yeni İpek Yolu Projesi kapsamında takip edilmesi gereken diğer önemli bir kenttir.

                                               Özgür Terzioğlu

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 28 Mart 2024, 14:47 tarihinde yazdırılmıştır.