SEYİRCİ ETKİSİ

Yazar - Ozan Akarsu

SEYİRCİ ETKİSİ  

Son yıllarda yaşadığımız olaylar ve içinde olduğumuz durumlar karşısında çeşitli sendromları tanım olarak kullanıyoruz. Kaçış sendromu, tükenmişlik sendromu, savant sendromu, Stockholm sendromu, Estonya feribotu sendromu gibi…

Samsun’da yaşanan son kadına şiddet olayı, Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Çocuğunun çığlıklarına aldırış etmeden kadına acımasızca vuran cani saldırıdan sonra tutuklandığında; Beni etraftaki insanlar önce kaydedip sonra darp etti, kimlikleri tespit edilirse şikâyetçi olacağım demiş. Oysa videoyu izleyenlerden bazıları; etraftaki insanlar olayı görüntüye alacaklarına müdahale etselerdi diyordu.

Bugün 10 yaşında kız çocuğuna tecavüz etmeye çalışırken yakalanan bir sapık haberiyle güne başladık. Herifi yakalayanlar videoya kaydederken vuruyor diye, sizden şikâyetçi olursa başınız yanar minvalinde yorumlar gördüm.

Toplum olarak kafası karışığız artık. Bu güne kadar verilen bazı hükümlerden dolayı Bir şiddet olayına tanık olduğumuzda müdahale mi edelim yoksa görüntüye mi alalım, bilemiyoruz. Bunu görenler de sürekli aksini söyleyerek şunu yapacağına bunu yapsaydın diyerek tanıkları ‘’seyirci’’ olmakla suçluyor. Ya olayın tanıkları kadar tanıkların açısından olayları görenler seyirci ise?

Bu durum en az yukarıda saydığım sendromlar gibi varlığı bir öyküyle de sabit bir sendrom. Adı da “Genovese Sendromu” Türkçeye tanımından yola çıkarak ‘’seyirci etkisi’’ denmiş. Sendroma adını veren olay da şöyle;

1964 yılında Abd’nin New York şehrinde Catherine Susan Kitty Genovese, gece yarısı evine dönerken, Winston Moseley adlı bir adamın saldırısına maruz kalıyor. Moseley, Kitty’i evinin yakınında önce sırtından bıçaklıyor. Olayı görenlerden biri “Kızı rahat bırak” diye katile bağırıyor ve katil uzaklaşıyor. Kitty sürünerek yaşadığı apartmanın önüne geliyor. Bu esnada komşularından yardım istemeye devam ediyor fakat kimse yardım etmiyor. Bunun üzerine, birkaç dakika sonra Moseley ‘’her suçlu gibi’’ tekrar olay yerine dönüyor ve bu kez görgü tanıklarına aldırış etmeden, önce kadına tecavüz ediyor sonra öldüresiye bıçak darbelerini indiriyor. Daha sonra da parasını alıyor ve uzaklaşıyor. Moseley daha sonra yakalansa da kadın ölüyor.

Cinayetten sonra yapılan araştırmada 38 kişinin görgü tanığı olduğu tespit ediliyor. Neden müdahale etmedikleri ya da polis çağırmadıkları sorulunca ‘’başkası çağırmıştır’’ diye cevap veriyorlar. Böylesi olaylar karşısında seyirci etkisi altında kalmak ve seyirci olmak, o gün bugündür Genovese Sendromu olarak adlandırılıyor.

Her geçen gün ağırlaşan yaşam koşulları karşısında, mücadele etmek adına yorgun düşmüş bir haldeyiz, kabul ediyorum. Salgın hastalıkla beraber sürekli artan bir şikâyet, belirsizlik, umutsuzluk ve bunalım hali de mevcut. Bu durum tepkisizliği seyirci kalmayı tetikliyor ama görüyoruz ki meydan boş kaldıkça, failler her gün kadına şiddet uygulamaya ve cinayet işlemeye devam ediyor.

Oysa her birimiz, sanki kimse bir şey yapmayacakmış gibi sorumlu davranmalıyız. Bu sorumluluk sadece olaya müdahale etmekten veya olayı kaydetmekten ibaret olmamalı. Tıpkı seçimlerde oy verirmiş gibi, kapımızın önüne mama ve su kabı koyarmış gibi, ihtiyaç sahiplerine gıda ve giyecek yardımı yaparmış gibi duyarlı olmamız gerekiyor. Bununla beraber böyle davrananlara ‘’başın yanacak’’ demek yerine destek olmak da önemli.

Seyirci etkisinden kurtulmak umuduyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 29 Mart 2024, 09:26 tarihinde yazdırılmıştır.