Düşman Sathı boğdu

Yazar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

Düşman Sathı boğdu  

Öyle büyük bir tarihin altında eziliyoruz ki anlayamıyoruz. Ömrümüz geçiyor. Türk tarihi bitmiyor. Atalarımızın tecrübelerini, yaptığı hataları anlamakta yorumlamakta zorluklar çekiyoruz. Dün ve bugün yaşadığımız tüm olumsuzlara yönelik bir sözü bulanan atalarımızı anlamak için eğitim müfredatlarına ayrı bir ders konulması gerektiğini düşünmeye başladım. Milletçe dikkat etmemiz geren ise ortak geçmişimiz içerisinde milli değerlerimizin saygınca kullanımı ve ders alınması meselesine odaklanmamız, yararımızadır. Belirli kelimeler, semboller ve isimler siyasal bazı grupların tekelindeymiş gibi algılanarak kararlar alınması, düşünce geliştirilmesi tarihimizden çıkarmamız gereken dersleri doğru değerlendirmemize engel olmaktadır.

2020 yılına girdiğimiz günlerde dünya genelinde o kadarda önemsenmeyen Covid-19 virüsünün üç ay içerisinde ki hızlı ilerleyişi bana Mustafa Kemalin şu sözünü hatırlatıyor; Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır.

Dünyamızda ulusal düzeyde meydan savaşları dönemi bitti. Yerini hain terör eylemlerine, kimyasal biyolojik etkilere, finansal - ekonomik vurgunlara ve laboratuvar ortamlarında üretilen virüsler ile salgın hastalıkların başlatılmasına bıraktı. Corona salgınıyla hat için yapılan harcamalar, ulusal güvenlik önemleri için geliştirilen teknoloji kadar sathı” korumaya yönelik çalışmaların daha çok önemli olduğunu artık anlamamız gerekmektedir. Sathı savunan ve mücadele eden sağlık ekiplerinin elini güçlendirmenin önemini anladık düşüncesindeyim. İnsanlığın bu durumu fark etmesi için düşmanın sathı boğmasını bekledik. Diğer tehdit unsurlarına yönelik yeni önlemler alınması etkili kriz anı yönetimini yapabilmemizin önemini yerel yönetimlerinde iyice anlayarak çağa uygun kent modelleri geliştirmesi gerekmektedir. Kent modelinden bahsederken sadece bina, sosyal tesis ve alt yapı üzerinden fikir geliştirmenin dışında birleşik sistem, verimli alanlar ve hacimli bir gelişimden bahsediyorum. Tüm bunları yeniçağın tehditlerini düşünerek sathı güçlendirmek adına eğitim, sağlık, ekonomi, teknoloji üzerinden daha etkili fikirler üreterek hayata geçirme zamanı gelmiştir. Bu konuyu Lüleburgaz’ın master plana ihtiyacı var. diyerek kentsel dönüşümü sadece deprem korkusuna kapılan vatandaştan istifade imar rantına dönüştüren algının aksine ve ötesinde Dönüşüm odaklı kentler anlayışıyla değerlendirmeye almıştık. Bahsinde bulunduğum bu dönüşüm; deprem korkusu kadar olası bir su krizine, salgın hastalıklara, kimyasal-biyolojik tehditlere yönelik gıda güvenliği ve güvencesi meselelerini de ele alarak yeni bir kent tasarımını yapabilmemiz için yeni bir kavram oluşturulması gerektiği vurgulamaya devam edeceğim. Olumsuz süreçlere çare olabilecek bir plandan bahsediyorum. Hazırlanması gereken master planla birlikte İklim değişikliğine toplumsal uyum ve tüketim ahlakı kültürel çatısını kurarak, dönüşüm odaklı kentin artık hazırlanmasının en önemli uyarıcısı hiç şüphesiz ki Covid-19 salgını olmuştur.  

Son bir yıldır vatandaş virüs belasıyla hem fizyolojik anlamda hem psikolojik olarak boğularak, yalnız bir şekilde ölmek korkusuyla mücadele ederken, büyük borçların altına sokularak çaresiz hale getirildiğini seyrediyoruz. Milletten ses çıkmadığı sürece etliye sütlüye dokunmayan, milletin kazanımlarının üzerinde oturan karar vericiler boğuluyoruz diyen yandaşına can simidi atarak, diğerlerine maske-mesafe-hijyen diyerek rahat ve güvenli koltuklarında durumu geçiştirmeye çalıştığını bu halk unutmayacak. 2020 yazı gelecek kış için 2020-21 yani bugünler için neredeyse hiçbir plan ve hazırlığının olmadığını gördük. Kriz yönetiminde plansızlığı yaşamaya devam ediyoruz. Ne zaman ki durum hakkında olumsuz haberler gelmeye başladığında vatandaş sosyal medyadan tepki göstermeye başladı imdat! İnsanlar boğuluyor. diye seslenildiğinde trilyonluk yatırımların altında belediyemizin kendi medya ekibinden 50 kişilik yemek yapıldığını öğrendik. Eğer ki Mustafa Kemalin yolundan gittiğimizi iddia ediyorsak geleceği kurtarmak için mücadele etmeliyiz. Düşman sahtı boğarken, hatta politik zaferler kazanmanın hiç bir önemi yok. Halkın kazanımları halkımıza fayda sağlamalıdır.

Unutmayın, Unutturmayın  Deprem öldürmez Tedbirsizlik öldürür.

Depreme karşı her zaman hazırlıklı olalım.

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 23 Nisan 2024, 23:35 tarihinde yazdırılmıştır.