KEMALİZMİN FELSEFESİ

Yazar - Servet Şenyiğit

KEMALİZMİN FELSEFESİ      

                   Kemalizm, Cumhuriyet Devrimlerine daha Kurtuluş Savaşı yıllarında verilen addır. İsim babaları da devrimleri yapanlar değil yabancılardır. 1919 yılı Ağustos ayındaki İngiliz belgelerinde "Kemalist" terimi kullanılmış, Kurtuluş Savaşı yıllarında da İngiliz ve Amerikan basını, Anadolu'daki "Kemalist" diye anıyor. Sovyet devrimcileri 1920' den beri bu kavramı kullanıyorlar. 

 

                    Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı yıllarında Kemalizm adlandırmasını pek benimsemeseler de, 1930'larda tavırları değişiyor. CHP'nin 9 Mayıs 1935 günü açılan 4.Büyük Kongresi’nde kabul edilen programın giriş bölümünde; "Parti'nin güttüğü bütün esaslar, Kemalizm prensipleridir." denmektedir.

 

                    Atatürk, 1939 yılında toplanacak olan CHP Kurultayı için 1937 yılında kendi eliyle yazdığı program taslağının giriş bölümünde de ; "Partinin güttüğü bütün bu esaslar Kemalizm prensipleridir" diye aynı görüşü tekrarlar.   Kemalizm, CHP Programı'nda prensipler yani ilkeler olarak tanımlanmıştır. Peki bu ilkeler toplam olarak nedir, ideoloji mıdır , teori mıdır , öğreti mıdır?

 

                   Mustafa Kemal ve arkadaşları "Kemalist Felsefe" ,"Kemalist teori" gibi nitelendirmelerden kaçındılar. Atatürk, Kemalizmi bir "felsefe" veya bir " ideoloji" veya bir "teori" olarak değil, "Türk Devriminin yaptığı işlerin toplamı" olarak tanımladı.

 

                    Devrimin uygulayıcıları ve düşünürleri, genellikle Kemalizm tanımında pratiğe verilen önceliğin altını çizerler. Kısacası, Kemalizm, Kemalist Devrim denen uygulamaların toplamıdır.  Atatürk, Fransız Devriminin yolunu izlediğini ve Sovyet Devrimi’nden etkilendiğini her zaman açık ifadelerle belirtmiştir. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik; ideolojik ve siyasal teoriler dışındaki kavramlar değildir.

 

                     Belli tarihsel zeminler üzerinde yükselirler. Atatürk'ün üstünlüğü, yaşadığı toplumun ve dünyanın gerçeklerini çok iyi açıklaması, yaşanan süreci dinamik bir akış içinde dünü ve yarınıyla anlaması ve bu verili tabloda, bir devrimin yapabileceği işlerini sınırlarını sonuna kadar zorlamasıdır. Kuşkusuz bu son derece yaratıcı ve engin devrimci tavrın temelinde bir dünya görüşü bulunmaktadır ve bu dünya görüşünün belirlediği bir hedef vardır.

 

                   Felsefe akımları ikiye ayrılmaktadır. Ruhun ya da düşüncenin önceliğini kabul eden İdealizm ve doğayı ilk ve esas unsur kabul eden Materyalizm. Burjuva demokratik devrimlerin ve milli demokratik devrimlerin ideolojisi materyalisttir.

             

                  Atatürk, materyalist bir felsefeye sahip olduğunu belirtir. 1904 yılında daha 23 yaşında genç bir subayken kendi not defterine, "Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı" diye yazmıştır. Bu maddeyi anlama çabası aslında Atatürk'ün bütün başarılarını belirleyen anahtar kavramdır. 1906 yılında da Selanik'te arkadaşlarına şöyle çağrı yapar: "Kahredici bir istibdada karşı ancak ihtilal ile cevap vermek ve köhneleşmiş olan çürük iradeyi yıkmak, milleti hâkim kılmak, kısacası vatanı kurtarmak için sizi vazifeye davet ediyorum".

 

                   Atatürk, devrimi şöyle tanımlar: "İnkılâp mevcut kurumları zorla değiştirmek demektir." "İnkılap, Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine, milletin en yüksek uygarlık gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar koymuş olmaktır."

              

                  Toplumların tarihinin açıklanmasında da ekonomiyi belirleyici etken olarak kabul eder. Cumhuriyetin ilanından önce toplanan İzmir İktisat Kongresini Açış Konuşmasında, "Türk tarihi incelenirse, birçok sebeplerin başında bütün yükseliş ve çöküş sebebinin iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır." der. 

                            servetsenyigit@gmail.com

 

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 20:15 tarihinde yazdırılmıştır.