ÇANAKKALE SAVAŞININ BENİM AİLEME ETKİLERİ

Yazar -

ÇANAKKALE SAVAŞININ BENİM AİLEME ETKİLERİ  

Ben 1950 doğumluyum, yani Çanakkale savaşlarını yaşayanları gördük. Bir de benim dedem, yani babamın babası Çanakkale şehididir. Bir amcam dört halam, bir de babam altı kardeş babadan yetim kalmışlar. En küçükleri babammış, birkaç aylık kalmış, babasını hiç hatırlamıyordu. Biz onun 1914 doğumlu olduğunu kabul ediyorduk 2001 senesinde vefat etti, çok sert bir adamdı, bende biraz yaramaz bir çocuk olduğum için çok sopasını yedim. (Nur içinde yatsın) onunda gençliğinde biraz deli dolu olduğunu öğrenince yine beni azarladığı bir anda her zamanki patavatsızlığımla “sende gençliğinde çok deliymişsin” deyiverdim. Cevap o güne kadar ki dayakların en tesirlisiydi. “keşke benim de başımda bir babam olsaydı da beni terbiye etseydi” bu sözler yüreğime mıh gibi çakıldı. Ninemi gördüm, güçlü kuvvetli bir kadındı. Onca fakirlik içerisinde o altı yetimi doyurup büyütmüş. Kırlardan ot toplar, onlara tencere de kaynatır, içerisine de bir avuç un ekler koyulaştırır yetimlerin önüne koyarmış hem yemek, hem de ekmek. Bunca fakirliğe rağmen babam, amcam ve halalarım köyün en iri yarı insanlarıydı. Babamın namı koca Eyüp, amcamınkisi koca Bekir, halalarımınsa koca Zala, koca Meryem gibi hepsinin önünde “koca” sıfatı vardı. Amcam ve babam sadece köyün değil bütün civarında pehlivanlarıymış. Hatta şöyle bir hadise dinlemiştim. O yıllar da savaş kaçkını bazı kişiler vardı, onlar köylerin, mahallelerin ağası ve dayısıydılar, astıkları astık, kestikleri kestik olurdu.

Muhtarları onlar seçer ve muhtarlar üzerinde de ahkam keserlerdi, aynısı bizim köyde de vardı. Bunlar bir gün amcamlar babamı heyet odasına çekmişler maksatları dövecekler. Fakat iş ters dönmüş iki genç sırt sırta verip o zorbaları bir güzel pataklamışlar. Şehit dedemin ismi Bekir (Bekir onbaşı) idi. Amcamın da adı Bekir’dir. Çanakkale savaşlarının arasında bir ara dedem izine gelmiş. Şehit olacağından çok emin olduğu için amcamın adını bizzat kendisi kendi adını koymuş, hatıra kalsın diye. Çanakkale şehriyle bizim köyün arasında gaz dağlarının uzantıları vardır, izinli olduğu günlerde o dağlara uzun uzun bakar “işte şu dağların arkasına bir gittim mi bir daha dönüş yok” dermiş ve özellikle de en küçük evladı babamı uzun uzun öpüp koklarmış. Balıkesir’in köylerinde şöyle bir olay anlatılır. Bir Çanakkale dulu teyzemiz, evden ne zaman bir yerlere gitse çocuklarına “babanız gelirse falan yerdeyim beni hemen çağırın” demiş. Bu ta ölüm gelinceye kadar böyle sürmüş. En sonunda ölüm yatağına düştüğünde, artık son dakikalar çocuklarına yavaşça “babanız gelirse selam söyleyin, onu çok bekledim” demiş. Babaannemde de bu haller vardı hatta belki de daha derindi, zira hiçbir yer de duramaz, bir amcamlara bir halamlara bir bize gider her gittiği yerde üç beş dakika oturur sonra kalkardı. Onun iç dünyasını anlayamayan babamlar “yahu sen bir yere otura goysana” diye azarlarlar, o da cevaben “duramayorum, canım sıkılıyor” derdi “biz yorüküz konuşmalarımız biraz kabadır” biz küçüktük, onun hicranını nereden anlayalım. O yılların terbiyesinde de kocasıyla ilgili hasret ifade edilmezdi.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 19 Nisan 2024, 08:18 tarihinde yazdırılmıştır.